Herkesin Kıyafetine Kimse Karışamaz

YAZAR : Pazartesi, Temmuz 31, 2017

Geçtiğimiz cumartesi günü Maçka Parkı'nda bir güvenlik görevlisi 24 yaşındaki bir bayana transparan kıyafet giydiği için "burada böyle duramazsınız" diyerek parktan çıkmasını istemesi üzerine "kıyafetime karışma" eylemi yapıldı. Bu eylem esnasında yukarıda görmüş olduğunuz fotoğrafta bir şortlu kızla bir türbanlı kızın yan yana fotoğrafı çok hoşuma gitti. Toplum olarak çok ihtiyacımız olan bir tablo olduğunu düşünüyorum . Bütün kadınlar istedikleri gibi giyinirler, istedikleri gibi gülerler, istedikleri saatte istedikleri yere gidebilirler. Buna kimsenin karışma hakkı yoktur. Eğer sesimizi çıkartmazsak bazıları hakları olduğunu düşünüp müdahale etmeye devam edecekler. 
Pankartlarda yazdığı gibi "Herkesin kıyafetine hiç kimse karışamaz". 

Maymunlar Cehennemi -Savaş

YAZAR : Cumartesi, Temmuz 29, 2017
maymunlar cehennemi savaş ile ilgili görsel sonucu

Bugün kızımla anne-kız günü yaptık. "Ne yapmak istersin? dediğimde sinemaya gitmek istedi. Bende seve seve kabul ettim, uzun zamandır sinemaya gitmemiştim iyi oldu." Filmi sen seç" dedim. Maymunlar Cehennemi Savaş filmini seçti. 
Ben Maymunlar Cehennemi filmleri serisini seviyorum. Hatta ilk filmi seyrettiğimde çocuktum ve çok korktuğumu hatırlıyorum. Günlerce etkisinden kurtulamamıştım. Ama yıllar boyunca hepsini seyrettim. Bu son film serinin en çok beğendiğim filmi diyebilirim. 
maymunlar cehennemi savaş ile ilgili görsel sonucu
İlk filmde insanlar maymunların kölesiydiler. Son filmlerde de ilk filme kadar geçen süreci anlatıyorlar. Bana bu fimden daha çok ekmek yerler gibi geldi ama eşim sonuncu film olduğunu okumuş. Epey şekillendi aslında konu. 
Biraz spoiler içeren bir yazı olabilir. Seyretmeyi düşünenlere uyarım olsun:))) 
Bu filmde neredeyse insan ırkından nefret edecektim. Öyle bir işlemişler ki insanlar canavar, maymunlar ormanda yaşamaya devam etmek isteyen , barışçıl, duygusal canlılar. Yani haklı oldukları taraflar da çok tabi. Yani insanların acımasızlığı, hırsları konusunda . 
Filmin konusundan kısaca bahsetmem gerekirse, maymunlar ormanda mutlu mutlu yaşamakta iken salgından kurtulan insanlar onları yok etmeye geliyorlar. Koba isminde bir maymun vardı eski bölümlerde hatırlarsanız, insanlarla savaşı o başlatmıştı ama Ceasar onu öldürmüş, savaşı bitirmişti. Ancak insanlar Ceasar'ı bulup öldürmek istiyorlar. Bu arada herkesi öldüren virüs mutasyona uğruyor ve insanları konuşamaz hale getiriyor, ayrıca zekalarını düşürüyor, sanki bir hayvana dönüşüyorlar. Acımasız Albay ve askerlerinden oluşan bir grup asker Ceasar'ı bulup öldürmek için ormana geliyor. Ceasar'ın karısı ve oğlunu öldürdükten sonra Ceasar intikam yemini ediyor. Bir kaç arkadaşıyla birlikte Albayı öldürmek için yola çıkıyor.
maymunlar cehennemi savaş ile ilgili görsel sonucu
Sonrasında yolculuk esnasında yanlarına bir kızda katılıyor. Filmde maymunlardan bazıları insanların tarafına geçiyor. Güçlü tarafta olurlarsa yaşamaya devam edeceklerini düşünüyorlar. Ama insanlar onlara "donkey" diyor ve ayak işlerini yaptırıyor. Sırtlarına "donkey" yazıyorlar ve onlara çok kötü davranıyorlar. Bu bölümlere çok üzüldüm. 
Film maymunlar cephesinden anlatılıyor ve film bittiğinde "biz insanlar o sonucu hak etmişiz beaaaa" diyorsunuz neredeyse. Yani maymunlar aslında barış içinde o ormanda yaşıyorlar ama insanlar onları öldürüyorlar. Eşime bunu söylediğimde onları öldürmemenin, barış içinde yaşamanın çok zor bir karar olduğunu söyledi ve bana "sen olsan ne yapardın?" dedi. Filmden yeni çıkmış , çok etkilenmiş olmama rağmen ve insanların kendilerini üstün ırk görüp tüm canlılara istediklerini yapma hakkını kendilerinde görmelerine çok kızmama rağmen "ormanda yaşamaya devam etmelerine izin vermek" konusunda cevap veremedim. Sonuçta zeki ve çok hızlı artan sayılarıyla ve fiziksel olarak güçlü olmalarıyla insanı ürküten bir güçler. Yani her an kontrolden çıkabileceklerini düşünüp kontrol altına almayı isterdim diye düşündüm. 
Filmi çok beğendim. Görsellik harika, çaba gösterilmiş, çok emek verilmiş. Konuda harika işlenmiş. Duygular harika hissettirilmiş. 
Sonuç olarak biz kızımla bu filmi çok beğendik ve tavsiye ederiz:)

Kadın. | Banu Çiftçi | TEDxBahcesehirUniversity

YAZAR : Perşembe, Temmuz 27, 2017


Operatör Doktor Banu Çiftçi'yi İnstagramı aktif kullanıp bilmeyen yoktur herhalde? O bir instagram fenomeni. Kadın Doğum Uzmanı ve gönüllü doktorluk yaptığı için dünyanın bir çok yerinde çalışmış, halen de çalışıyor. Çok güzel, zarif ve güler yüzlü. Pozitif elektiriği ve samimiyeti paylaştığı fotoğraflardan bile hissediliyor. 
Bu sabah başka bir TED Konuşması ararken 31 Mayıs 2017 tarihli yukarıda paylaştığım konuşmasına rastladım. Vaktiniz olursa izleyin diyorum çünkü genelde hiç kimsenin bilmediği , hakkında annelerimizden, çevremizden öğrendiğimiz yarım yamalak, yalan yanlış bilgilerle dolaştığımız regl(adet olma), hamile kalma gibi konuları gayet basit ve şekillerle açıklamış, anlatmış. 
Toplumda ki kadın" korkusunu çok güzel anlatmış. Yüzyıllardır kadına karşı bu şiddetin, ezmeye çalışmanın kadının gücünden korkudan kaynaklandığını düşünmüşümdür. Banu Çiftçi'de "kadın" kelimesinin korku verdiğini söylüyor. Ayrıca kadın sünnet konusunu da anlatıyor. Dinlerken tüylerim diken diken oldu:(
Kadın meselesi benim meselem, senin de meselen. Hatta toplumun meselesi. Mesele olmaktan çıkması için çaba gösterelim.  Daha çok bilgilenelim ki çocuk doğması, insanlığın neslinin ilerlemesi için gerekli , biyolojik olarak mükemmel bir mekanizmadan utanmayalım. 
Bu çok zarif, tıp doktoru yani bilim insanı, ruhu da kendisi gibi güzel kadına ve onun gibi kadınlara kulak verelim. Rol modelimiz böyle güzel insanlar olsun. Kadınlar için daha güzel bir dünya olsun. Kadın iyi olursa zaten dünyayı daha iyi bir hale getirir:)))

Bullet Journal Nedir?

YAZAR : Salı, Temmuz 25, 2017
Son zamanlarda çok sık rastlamaya başladım "Bullet Journal" kelimesine. Ne ki diye merak edip araştırma yaptığımda aslında genel bir tanımla ajanda olduğunu gördüm. Yani cep telefonlarımız, hatırlatıcı takvimlerimiz vb.... her şeyimiz var ama yinede defter tutmak daha fonksiyonel. Eski usül her zaman iyidir:) 

İlgili resim
Bullet journal aslında noktalı defter demek. İnternet sitesi bile var ve internete "bullet journal" derseniz çok fazla örnek görebilirsiniz. Bu noktalı defteri istediğiniz gibi siz dolduruyorsunuz. İsterseniz yapılacaklar listesi yapın, isterseniz o gün başınızdan geçen güzel bir anınızı yazın isterseniz resim yapıp süsleyin. Yani özgürsünüz.
Ben ilk fırsatta yapmayı planlıyorum. İlla noktalı olması gerekmez sanırım, noktalı olması sadece resim falan yapacaksanız sizi sınırlamamaya yarar. 
Boş, tercihen noktalı, bir defter alıp planlamaya  başlıyorsunuz. Hani derler ya "söz uçar yazı kalır". Bu deftere yazdıklarınızda kalacak ve daha net görmenize olanak sağlayacak.

bullet journal nasıl yapılır ile ilgili görsel sonucu

Hayal gücünüzle sınırlı sadece. Ben mesela her günün tarihini atıp o gün yapmayı planladıklarımı yazmayı ve günün sonunda hangilerini bitirdiğimiz görmek için kullanmayı düşünüyorum. Çünkü gün içerisinde dikkatimizi dağıtacak şeyler, beklenmedik olaylar oluyor. Yazdığımız zaman unutma ihtimalimiz azalıyor.
bullet journal kelime anlamı ile ilgili görsel sonucu
Okulda da yazarak çalışmayı severdim ben. Kesinlikle daha kalıcı bir yöntem. Hatta kopya hazırlarken öğrenip kopyaları kullanmaya ihtiyaç duymayan çok arkadaşım olmuştur:))) Yani yazmak iyidir:) Benden bir öneri olarak ta her güne olumlu bir cümle yazın bence. Ya da o gün öğrendiğiniz güzel bir sözü not edin. Sadece yapılacaklar listesi sıkıcı olur bence. Kenar süsü bile yapabilirsiniz, ilk okuldaki gibi. Kime ne ki? sizin defteriniz. 
bullet journal kelime anlamı ile ilgili görsel sonucu
Ayrıca canınızı sıkan olayları da yazdığınızda olaya dışardan bakma ihtimaliniz olur ve kendi hatalarınızı görürsünüz. Yazmak iyidir. Yazmak terapidir. Terapide önerilen yöntemlerden biri de kötü olayları, olumsuz duygularınızı yazın, sonra da yakın" yöntemidir. Yakın ve bir daha o konuda düşünmeyin. Bunun amacı aslında bilinç altımızla iletişim kurmaktır. Bilinç altımız sembollerle çalıştığı için sembolik olaylarla daha kolay öğrenir. Kağıdı yırtıp attığımızda "üzüldüm bitti" dediğimizde bunu bir eylemle desteklemiş oluruz ve biter:))) İşe yaramasının sebebi budur. 
Bullet journel'la daha organize olmak , yazıp yırtma yöntemiyle de daha huzurlu olmak mümkün:) Deneyin farkı fark edin:))))

JOY Filmi

YAZAR : Pazar, Temmuz 23, 2017
Görsel sonucu
İki önceki postta yazdığım Joy Mangano'nun hayatını konu alan filmi izledim dün akşam. Handan'ın yazının altına yaptığı yorumu okuyunca "izlemeliyim" dedim. Yaklaşık 2 saat süren bir film . Mücadelenin, kararlılığın, vazgeçmemenin anlatıldığı bir film.joy filmi ile ilgili görsel sonucu

Filmi izlerken ilk çuvallayışından sonra "ben burada pes etmiştim" dedim. Sonrasında defalarca çuvallamasına rağmen devam etmesini hayranlıkla izledim ve "eeee bu işler öyle kolay olmuyor" dedim.Kadın başarılı olmuş ama olana kadar ne zorluklar çekmiş, insanlar sözlerini tutmamış, yalan söylemiş, dolandırmışlar onu ama vazgeçmemiş işte. 
Filmde eşiyle boşanmış olmasına rağmen eşi evinin bodrum katında yaşamaya devam ediyor olması bana çok ilginç geldi. Eski eşi çok iyi dostu oluyor. Başarısız bir adam olmasına rağmen onu her zaman korumaya çalışıyor. "Çocuklarımın babası, dostum" diyor mesela. Bizde olsa diye düşündüm :) boşandıktan sonra dostkalmak, birbirini desteklemeye devam etmek mümkün olmazdı. Zaten filmi anlatan büyük anne "onlar Amerika'nın en iyi boşanmış çifti, boşansalar bile dostlukları hiç bitmedi, birbirlerine destek olmaya devam ettiler" diyor. Gerçek mi merak ettim. Çünkü filmin tanıtımında "çoğu gerçek, azı kurmaca" yazıyordu. 
İlgili resim
Robert De Niro baba rolünde ve çok gıcık bir baba. Ama Joy herkesi idare ediyor. Babası annesini terk ettikten sonra yataktan çıkmayıp sürekli dizi izleyen annesiyle birlikte yaşıyor. İki çocuğu, eski eşi hep birlikte aynı evde yaşıyorlar. Hatta babası onları terk edip gittiği kadın tarafından yine Joy'un evine getiriliyor ve o da eski kocasıyla bodrum katta kalmasına izin veriyor.Bize göre ilginç ilişkiler vesselam:)))
joy filmi ile ilgili görsel sonucu
Bradly Cooper'da filmde onu destekleyen yapımcı rolünde. Çocukken en iyi arkadaşı, eski eşi ve  satış kanalına çıkmasına yardım eden Bradley Cooper en iyi dostları. Babasının son sevgilisi de maddi yönden destekliyor, ya da yatırımcı oluyor demek daha doğru olur. Ama babası sevgilisinin yanında olup kızını yalnız bırakıyor . 
Her şeye rağmen Joy başarılı oluyor ve kendisi gibi mucitlere yardım ediyor. Film bu sahneyle bitiyor. İnsanlar ona gelip icatlarını anlatıyorlar. 
Aslında hepimizin bir şeyin daha iyi, daha kolay yapılmasını sağlamaya yönelik fikirleri var ama hiç birimiz bu fikirlerimizi hayata geçirmiyoruz. Birisi yaptığında da "bende düşünmüştüm yeminlen:))))" diyoruz. Ama buluşunuzun prototipini yapıp patentini almanız, daha sonra da üretecek ve satacak yerler aramanız gerekir. Genelde insanlar bunu yapmazlar. 
Eğer bir şeyler yapmak istiyorsanız , bir buluşunuz varsa, ya da bir hayal kırıklığına uğradıysanız bu filmi kesin izleyin derim. Motivasyonunuz ve azminizi arttırıcı etki yapar:)))


Harun Kolcak'ın Vasiyeti

YAZAR : Perşembe, Temmuz 20, 2017
harun kolçak vasiyeti ile ilgili görsel sonucu
Allah rahmet eylesin. Şarkılarını çok severdim. Sosyal medyada onun vasiyeti olduğunu okuduğum yazıyı paylaşıyorum sizlerle.

HARUN  KOLÇAK VASİYETİ:

Bütün organlarımı bağışladığım için büyük ihtimalle öldüğümde beni size poşetle verecekler. O yüzden fazla kurcalamayın.
Cesedimi o poşetle toprağa gömüp üzerine bir ağaç dikilmesini istiyorum.Mezar taşı isim falan istemiyorum.
Ne cenazemde ne de sonrasında 3 üydü 7 siydi 40 ıydı gibi bahanelerle yemek falan vermeyin yok şunu çok severdi yok canı için yiyelim gibi saçmalıklarla karnınızı şişirmeye bahane aramayın. Siz etli pide yiyin diye ölmedim ben.Benim canım için yediğiniz her lokma boğazınızda kalır. Bilesiniz.
Öyle mevlit falan bahanesiyle hatim indirmeye arkamdan iyiliğim için dua falan etmeye kalkmayın, yaşarken yapmadığınız iyiliği ölünce yapmaya kalkmayın.Yemem.
İlla birilerine yemek vermek isterseniz sokak hayvanlarına verin.(bu en net isteğimdir.)
Benim malım kıymetlidir hiçbir eşyamı bir tanıdığa vermeyin.giysilerimi aş evine ya da sosyal hizmetlere verin. diğer eşyalarımı atın ya da yakın.Benden geriye hiçbişey kalmasın.
Beni tanıyanlar iyi bilir ki biraz fazlaca açık sözlüyümdür.
O yüzden gönlüm ister ki hepinizden önce öleyim. Sonraya kalıpta kimsenin ölüsüyle falan uğraşamam.
Arkamdan istediğiniz kadar atıp tutabilirsiniz artık.rahat olun. sizinlemi uğraşacam. ne güzel ölmüşüm.
Ve... evet. hayvanları insanlardan daha çok seviyorum
LÜTFEN DİKKATE ALINSIN...

Seyredilesi Bir Program: Gündem Özel

YAZAR : Çarşamba, Temmuz 19, 2017
gündem özel ile ilgili görsel sonucu

İki ay kadar önce tesadüfen kanallar arasında gezerken rastladığım bu programı herkese şiddetle tavsiye ederim. Televizyonda böyle kaliteli programlar var mı? dedirten bir program. Emeği geçen herkesi kutluyorum ve teşekkür ediyorum buradan:)))
Kaçırdığım programları youtube'dan izliyorum fırsat buldukça. Alanında uzman kişileri davet ederek farklı açılardan olayları inceliyorlar. Bazen aynı fikirde olmasalar da çok saygılı bir şekilde tartışıyorlar. Deniz Bayramoğlu'nu da çok başarılı bulduğumu söylemeliyim. Her programına çalışarak çıktığını düşünüyorum. Mesela son zamanlarda konuşulacak konularla ilgili kitaplardan, filmlerden alıntılar ya da hikayeler anlatarak başlıyor programa ki bu benim çok hoşuma gidiyor. 

gündem özel ile ilgili görsel sonucu
Yaklaşık 4 saat civarı sürüyor program ama nasıl geçtiğini anlamıyor insan. Sanki bir kaç kitap okumuş gibi bilgi sahibi olmuş hissediyorum kendimi. Zaten sosyal medya ve youtube çıktı zaten az olan okuma oranı iyice düştü. Bari kaliteli programlar izleyelim , değil mi ama?

gündem özel ile ilgili görsel sonucu

Bazı programlarda siyasette konuşulmuş , izlemedim hiç. Benim ilgi alanım daha çok insan psikolojisi, sosyoloji falan olduğu için:)))) Yani konular farklı olabiliyor ama format aynı. Haftada 3 kez CNN Türk kanalından programı izleyebilirsiniz. İzleyin bence, pişman olmazsınız:)

İlham Veren Kadınlar: Joy Mangano

YAZAR : Salı, Temmuz 18, 2017
joy mangano kimdir ile ilgili görsel sonucu
Joy Mangano başarılı bir kadın girişimci.
Joy Mangano, onu zengin ve ünlü yapan buluşunu 1992 yılında yaptı. Hayatı, başrolünde Jeniffer Lawrens'in oynadığı " Joy" filmine konu oldu. Ucu püsküllü paspasların kirli suyunu , el değmeden akıtacak bir düzenek fikriyle milyoner oldu. 
joy mangano ile ilgili görsel sonucu
Buluşunu ev hanımlarına yönelik alışveriş kanalı QVC'de kendisi tanıttı. Sempatik, neşeli ve samimi tavırlarıyla televizyon programının ilk yarım saatinde 18000 adet satış yaptı. Televizyon programında sık sık "bu satın alacağınız son mop" dedi. İzleyenler hemen sipariş verdiler.  Aslında kadınlar yıllardır bir çubuğa bağlanmış bezle yerleri siliyorlar ancak Joy'un buluşu sayesinde bu bezi elleriyle temizlemekten kurtular. Gerçekten önemli bir açığı yakalamış ve geliştirmiş oldu. 

joy mangano ile ilgili görsel sonucu
Daha sonra Joy kadife kaplı askı tasarladı. Elbiselerin kayıp gitmesini engelleyen bir askıydı bu ve tasarladığı askıya "Huggable Hanger"(Kucaklanabilir Askı) adını verdi.
Buruşan elbiselerin daha askıdayken kırışıklığını gideren buharlı bir düzenek yaptı. Buna da "benim küçük buharlayıcım" ismini verdi. Daha sonra çubuk şeklinde oda kokuları tasarladı. 
Yaptığı her şeyin patentini alan Joy'un 100 patenti var ve "Gayet Zeki Tasarımlar" isimli şirketinden yılda 150 milyon dolar kazanıyor.
Joy 16 yaşında bir hayvan barınağında çalışırken hayvanların gece karanlığında fark edilebilmeleri için boyunlarına reflektörlü tasma fikrini geliştirmiş. Ancak bu fikrini bir şirket alıp hemen üretime geçmiş. Bu olay ona patentin ne kadar önemli olduğunu öğretmiş.
Sonrasında hayatı film olmuş, o da ortak yapımcı olmuş filme. Tasarım eğitimi almamış, işletme okumuş. Başarısız bir evlilikten sonra üç çocukla kalınca iş buluşu sayesinde milyoner olmuş.
Bazen hatta çoğunlukla başarılı girişimcilerin hayatındaki olumsuz olaylar onlara motivasyon oluyor. Başarılı olmaktan başka seçenekleri kalmıyor ve başarısız olsalar bile vazgeçme lüksleri olmadığından devam ediyorlar. 
Girişimci kadınların hikayelerini paylaşmayı seviyorum. Bize ilham veriyorlar. "O yapmış ben niye yapamayayım ki?" diye düşündürüyorlar. Aslında hepimizin bir çok konuda fikri var. Ama bu fikirleri hayata geçirmekte sorunumuz var. Vazgeçiyoruz, aman kim uğraşacak diyoruz. Ama kazananlar uğraşanlar. 
Eyyyy kadınlar üşenmeyin, ertelemeyin, vazgeçmeyin. Bakın "elin kadını" yapmış:)))) 




Metin Hara Ayşe Arman Röportajı

YAZAR : Cuma, Temmuz 14, 2017

Dünkü yazımdan sonra Ayşe Arman "Aman Kadriye yapmadan ben röportaj yapayım" diyerek kıskançlık krizleri geçirdikten sonra:)))) röportaj yapmış. Bugün hürriyet gazetesinde yayınlanan röportajı paylaşıyorum sizlerle. Çünkü bu konu önemli:)))) Taraflardan birinden dinlemek lazım. 
Röportajı okurken Metin Hara'nın  Adriana Lima için "yenge" ve "kadın" demesi beni çok rahatsız etti. Siz ne düşüneceksiniz bakalım? Agresif davranmasını ve konuşma tarzını da sevmedim. Keşke konuşmasaymış:((((
 Adriana, bir müzik kutusu ve şiirle bana vuruldu


Adriana, bir müzik kutusu ve şiirle bana vuruldu


METİN Hara, bir anda bütün Türkiye’nin gündemine küt diye oturdu. Çünkü Adriana Lima’yla bol bol öpüştü! Biz Türkler şaşırdık kaldık!
Nasıl olur da çok da varlıklı ve yakışıklı olmayan Metin Hara gibi bir Türk çocuğu, Adriana Lima gibi bir Victorio Secret baş mankeniyle aşk yaşar?
Olamazdı!
Bunda bir iş vardı, çünkü imkânsızdı, kurguydu, reklamdı, işin içinde Acun vardı, o da bu plana dahildi, yoksa daha büyük bir Amerika planı mıydı, birileri bize yine bir şey kakalamaya çalışıyordu, acaba Adriana’ya kim ne kadar para vermişti Metin’le uluorta aşk yaşıyor gibi görünsün diye!
Paparazziler dağlara çıktı, biraz daha öpüşme fotoğrafı alabilmek için, bir kısım magazin gazetecisi de köşesinde, “Ben bu yola baş koydum, kurgu değilse, ben ben değilim!” türünden yazılar yazdı.
Bu kadar tantana üstüne yapılması gereken tek şey Metin Hara’yı aramaktı, ben de onu yaptım…
HAMİŞ: Bu arada hatırlatayım, o son derece küçümsenen Metin Hara, Üsküdar Amerikan mezunu, binlerce insana eğitim vermiş biri. Ama siz okuyun, kendiniz karar verin...
Metin Hara, bütün Türkiye seni konuşuyor…
- Olur böyle şeyler n’apalım Ayşecim…
Neredesiniz?
- Hâlâ Bodrum’dayız. Gitmedik bir yerlere. Biz işin magazinsel boyutunda değiliz. Yazılıp çizilenler de umurumuzda değil. Hele yenge, gayet rahat! “Her yerde, herkese, istediğin her şeyi söyleyebilirsin, istediğin her şeyi yapabilirsin!” diyor. Olay hakikaten bizim adımıza çok ilginç noktalara gidiyor. Reklam meklam lafları gayet salakça. Artık daha neler!
Dur, dur o zaman başlıyorum sormaya. “Bu iş kurgu! Her yerde öpüşmeler filan reklam! Aşk maşk yok” diyorlar. Öyle bir şey söyle ki, bu aşkın kurgu olmadığını kanıtla…
- Ayşecim, sen de senelerdir basının içindesin. Bir kadınsın, sen de ünlüsün. Gözünü seveyim, sana para teklif edilse ve sevmediğin bir adamla öpüş dense, öpüşür müsün? Kabul eder misin? Etmezsin di mi? Kim eder? Bunun böyle olduğunu düşünebilmek nasıl bir kafadır? Nasıl bir zihniyet buna ihtimal verir? Üstelik sözünü ettiğimiz kadın, dünyanın en ünlü, en çok para kazanan modeli. Zaten kazanmış kazanacağı kadar. Bu kadının çalıştığı markaların ve aldığı bütçelerin büyüklüğü inanılır gibi değil, bunun farkında mı değiller? Ya matematikleri bozuk ya da ahlakları!
İyi de siz de her yerde öpüşüyorsunuz kardeşim! Ve her yerde fotoğrafınız var. “O öpüşme karelerini verebilmek için belli açılarda durmuşlar! Basbayağı kurgu” deniyor. Dahası, bunu paparazziliği bilenler söylüyor. “Bu işte bir iş var! Gerçekten âşık olan adam kaybolur, görüntülenebileceği yerde durmaz!” diyorlar…

Nasıl yani? Ne demek istiyorsun?- Ayşecim, bizim kaldığımız çiftlik 50 dönüm. Birazdan sana bulunduğumuz yerdeki dağın fotoğrafını yollayacağım. Nereden çektiklerini gör. 1.5 km’den, upuzun teleobjektifle çekiyorlar. Biz de oraya branda gerdirdik. Onlar tabii böyle yazacak, böyle konuşacak. Bu sefer purolu, yatlı, fabrikalı adamlar kazanmadı, 30 TL’ye alınan bir müzik kutusu, bir kâğıda yazılan şiir kazandı! Gençler bunu bilsin. Artık sadece parayla olmuyor bu işler. Sadece dünyayı, havayı, insanları, çalışanları sömürenler kazanmıyor. Gönlü geniş, sıfatların ötesinde güzel bir kadın bile, bir tane şiire, bir müzik kutusuna, gayet rahat vurulabiliyor! Sana âşık oluyor! Gençler bunu örnek alsın, çekemeyenler de sodalarını içsinler! Çünkü daha büyük şeyler de olacak…
- Aşk olarak da olacak, başarı olarak da olacak. Ben daha Birleşmiş Milletler’de seminer vereceğim. Bütün dünyanın Paulo Coelho’su olacağım. Binlerce insanın hayatını değiştireceğim. Her sene hedefime biraz daha yaklaşıyorum. O yüzden bu yazılıp çizilenlere hiç sinirim bozulmuyor. Hatta Demet Akalın da bir şey yazmış çok güldüm…
DEMET AKALIN ‘ESKİ KOCASI DA ŞAŞIYDI!’ DEMİŞ
Ne yazmış?
- “Önceki kocası da şaşıydı!” diye yazmış.  Komik de. Ama hakikaten ka’le almıyorum. Amipten büyük zekâsı olan herhangi bir insan bu yaşadığımızın reklam olmadığını, olamayacağını anlar! Anlayabilmeli. Karşımızdaki kadın ünlü olmak için kendini parçalayan, reklama ihtiyacı olan bir Instagram fenomeni mi? İstemediği biriyle öpüşür mü? Başka şeylerle karıştırıyorlar! 7’nci sınıf kanallarda çıkıp Instagram fenomeni olan, sonra sansasyon ilişkiler yaşayan insanlara benzetiyorlar. Karşılarındaki kadının çapını bilmiyorlar, dünya çapında olduğunu kavrayamıyorlar.
Kötü niyet mi bu sence? Aşağılık kompleksi mi? Nedir? Erkek kıskançlığı mı? Bir Türk’ün, dünya çapında bir modelle aşk yaşayacağına mı inanmıyoruz? Senin boyunun kısalığı kalmadı, çirkinliğin kalmadı… Hakarete varan şeyler söylendi…
- Sen senelerdir kadına karşı şiddette “Hayır!” diyorsun. Bunun politik bir tarafı var mı? Yok. İnsani bir şey. Senin savunduğun şey bu, duruşun bu. “Kadını, çocuğu dövemezin, kimseye el kaldıramazsın, şiddet uygulayamazsın, cinsel istismarda bulunamazsın!” diyorsun. Sen bunları yazıyorsun. İyi bir şey yapıyorsun. Ama sana da küfrediyorlar. Demek istiyorum ki bizim ülkemiz böyle. Belki de bir dönem bu. Bu ülkenin kurucusuna bile küfrediyorlar. Bana etmişler çok mu? Ama ben söylüyorum, gökyüzüne âşık bir adamın çamurla işi olmaz! Benim ideallerim  büyük. Ben bütün dünyaya açılacağım. Bu kitap da satacak, o şiirler de okunacak, o vakıflar da kurulacak. Bu çocuklar kurtarılacak, hapishanelere gireceğim, hastanelere gireceğim. Ama tabii ki kıskançlar da arkamdan konuşacak, sodalarını içecek, “Bu, PR!” diyecek, “Metin, illuminati diyecek, Rockefeller arkasında!” diyecek, ama ben yine bildiğimi okuyacağım. Şiirden de sanattan da insanlıktan da aşktan da vazgeçmeyeceğim. Herkes anlasın, artık bu kadar kalpsiz, bu kadar kötü bir dünya yok. Şu anda Finansbank, Turkcell gibi büyük şirketlerin hepsi, sufi nefes eğitimlerine başladı. Bu da iyi bir gelişme. En azından Türkiye’nin maço ağırlıklı erkek kısmı, içsel yolculuğun öneminin farkına vardı. Komik ama öyle…
“Havuç, Adrina Lima ise, içsel yolculuğa tamam!” mı diyorlar?
- (Gülüyor) Evet. “O yaptı lan!” diyorlar. Hakikaten ben yaptım. İsimleri açıklamıyorum ama ben zaten Hollywood yıldızlarıyla da çalışmaya başladım.
Bu arada sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada haberleriniz çıkıyor…
- Tabii ki öyle olacak. Çünkü kadın, bütün dünyada tanınan biri, sadece üçüncü dünya ülkesinde haber olacak halimiz yok. Biz biliyorduk bunu…
SEVDİĞİM KADINI ÖPERİM SANA NE!
İnsan çok âşıksa o çiftlikte kaybolmak ister. Seviş, öpüş ama odanda… Kapanırsın, kalabalıklarla işin olmaz. Ama siz dün Mehmedof’a gitmişsiniz…
- E sıkıldık. Beş gün kadını papağan gibi burada mı tutayım? 12 araba gazeteci bekliyor kapıda diye, ben niye kendi hayatımı kısıtlıyorum? Yenge, muhteşem bir şey söyledi dün bu arada: “Adam öldürmedik, uyuşturucu kullanmadık, kötü bir şey yapmadık, sadece aşk yaşıyoruz!” dedi. Gerçekten de öyle. Bizim hiçbir problemimiz yok. Dünya da aslında umurumuzda değil. Biz havaalanının lounge’unda öpüşüyorduk, bir hıyar çekmiş. Sevdiğim kadın, öperim, bu kadar! Sana ne? İndik, zaten basın buradaydı.  Arkamızdaki arabaya çarptılar araya girmek için. Bu arada yazdıkları da doğru değil, biz hız mız yapmadık, alenen yalan yazıyorlar. Geldik, villanın tepesine tırmandılar. Bodyguard’lar getirttik, güvenliğinden korktuk kadının. Şimdi 12 araba bekliyor. Sen söyle, objektiflere yakalanmamanın imkânı var mı? Demin de dağa tırmandılar…
Hiç odandan çıkmazsın. Perdeni açmazsın…
- Ayşecim, bu bir seçimdir. Beni de anla ve n’olur saygısızlık gibi değerlendirme, ben geri adım atmayacağım. Ben kapımda gazeteci bekliyor diye, “Evet efendim, sepet!” efendim demeyeceğim, bana ne onlardan, ben hayatımı eskisi gibi yaşayacağım, onlar da buna alışacak. Ben yemeğe gitmek istiyorsa giderim, niye yani gazeteciler bizi takip edecek diye hapis hayatı yaşayalım? Balık yemeğe gitmeyeyim mi yani? Ben hayatım boyunca böyleydim. Ben yine insan haklarını savunacağım, kadın haklarını savunacağım, aşkımı savunacağım. Hiçbir şekilde kendimi kapatmam!
NUSRET’İNKİ BUSINESS BENİMKİ AŞK
Sen şimdi, “Dünyanın yeni Paulo Coelho’su olacağım” deyince, insan bir şüpheye düşüyor, ne diyor bu diye, yoksa kurgu mu? Biz mi manyağız, her şeyden şüphelenir olduk? Nusret’in “salt bea”sinin de bir kurgu, bir PR çalışması olduğunu düşünenler var…
- Ayşecim, o bir business, benimki bir aşk! Ben dünyanın en güzel kadınını parayla satın alarak, öperek mi Coelho olacağım. Yapma! Hakikaten böyle düşünenlerin gönlünden şüphe ediyorum. Böyle bir senaryoya inanılması IQ yoksunluğu ve hatta EQ yoksunluğu. Bu insanların zekâsı da yok, duygusal zekâsı da yok. Nasıl bir stratejidir bu?
TELEVİZYON PROGRAMI YAPACAĞIM YALAN ACUN’U TANIMIYORUM BİLE
“Televizyon programına başlıyormuşsun”, öyle deniyor…
- Bu da başka bir delilik! Benim Acun’la tanışıklığım yok,  telefonum yok, onunla konuşmuşluğum yok, kontağım yok. Kısacası alakası yok! Program teklifi bile gelmedi. Böyle bir proje yok. Acun’la bir merhabamız bile yok. Komple uydurmuşlar. Kendileri çalıyor, kendileri oynuyor. Yani inanılır gibi değil. Ben Doğan TV’ye yakınım, istediğim zaman program yaparım, YouTube kanalımız onlarla ortak. Onlarla bile konuşmadık böyle bir şey. Nereden çıktı bu Acun. Ben niye Acun’la program yapayım? Böyle bir durumda koşup program yapar mıyım hem? Ben deli miyim? Köyde büyümedim ben.
BENİM YERİME HACI SABANCI OLSA ‘HELAL OLSUN’ DİYECEKLERDİ!
Diyelim ki Adriana Lima’nın sevgilisi Hacı Sabancı olsaydı…
- (Gülüyor) Bak, o zaman “Helal olsun!” diyeceklerdi! Ama söz konusu ben olunca akılları almıyor, sodalarını içip “Reklam, bu PR bu!” diyorlar. Beni tanıyanlar ise, “Helal olsun!” diyor. “Biz adamın gönlünü biliyoruz, kız arkadaşları için neler yaptığını biliyoruz, ne kadar tatlı bir adam olduğunu biliyoruz!” Benim tavsiyem, biraz kafa yapılarını değiştirsinler, ruhlarını satmadan. güzel güzel ekmeklerini kazansınlar. Ben hiç kimseye borcu olmayan, marka konferasında konuşan, kendi çapında 5 şirket ve 4 orman sahibi olan, yine kendi çapında bir hastane inşa eden bir adamım. Evet, kirada oturuyorum. Adriana Yenge’yi de, 5. Gazeteciler Sitesi’ndeki evime götürürüm, evin şekli şemali ya da nerede olduğu onun umurunda değil ki…
SEN BENİM HİÇ ESKİ SEVGİLİLERİMİ GOOGLE’LADIN MI?
İyi de, sen de Marlon Brando’nun genç hali değilsin! Bu kadın sende ne buldu?
- E tatlım, insanlar beni çok eleştiriyor. Tamam, fiziksel çok bir özelliğim yok ama sen hiç benim eski sevgililerimi Google’dın mı?
Hayır...
- E ben sana söyleyeyim o zaman. Aslı Tandoğan, Ekin Türkmen, Müge Boz, Beste Kökdemir. Bunlar benim eski sevgililerim. Hepsi inanılmaz güzel, kendi alanlarında inanılmaz başarılı, sempatik, yaratıcı, üretken ve çok güzel kadınlar. Hepsi de ünlü. Ben kimseye bir şey kanıtlamak durumunda değilim. Bugüne kadar de hep sessiz durdum. Birlikte olduğum kadınların hepsi zaten dünya güzeli ve dünya tatlısı. Muhteşem gönüllü kadınlar. Şimdi de kanlı canlı, gayet doğal, iki çocuk annesi, ailesine yardım eden Adriana Lima var hayatımda. Ben de onun hayatının bir parçasıyım. Nokta… Torpilsiz, parasız ve rüşvetsiz bunlar bir bok yapamıyor ya, çünkü “içeride” hiç bir şey yok ya, içleri, ruhları boş ya, aynı sistemin benim için de geçerli olduğunu düşünüyorlar. Ama ben, oyunculuk yaparken de iyiydim, terapistlik yaparken de insanlara yardım ederken de. Her yaptığım işe yüreğimi koyuyorum, arkadaşlığıma da aşkıma da. Kimin ne söylediğinin hiç önemi yok. Hiçbir kimseden, hiçbir kominiteden, tarikattan yardım almadan ben bu hale geldim. Ve evet, beğenseler de beğenmeseler de ben, çocukluğumdan beri dünyayla ilgili bir şeyler yapacaktım. Ve bunu, adım adım Türkiye’de inşa ediyorum, dünyaya da açılacağım. Çok rahatım. Çok netim. Ve biz çok mutluyuz. Acayip planlarımız var, keyfimiz yerinde…
YENGE, ‘SENİNLE HER ŞEYE HAZIRIM’ DİYOR
Yenge ne diyor bütün bunlara?
- O benden çok daha rahat! “Seninle her şeye hazırım, nerede gittiğimizin önemi yok, yeter ki senin yanında olayım!” diyor. Dün bizi, eski bir arabayla almaya geldiler. Dedim ki, “Its’ not a fancy car!” “Çok havalı, süslü bir araba değil pardon!” manasında bir şey söylemeye çalıştım. Bana baktı ve güldü, “Boş versene, gidiyorsa sorun yok!” dedi. Böyle bir kız. Para mara, gösteriş umurunda değil, dünya tatlısı bir şey. O yüzden benimle beraber...

Bütün Sorun Adriana Lima'nın Çok Güzel Olması:)))

YAZAR : Perşembe, Temmuz 13, 2017
Bu konuda dedikodu yapmasam olmazdı:))) Metin HARA sevdiğim bir yazar. Kitaplarını okudum. Videolarını izledim hatta Ankara'da marka konferansında fotoğraf çektirmişliğimiz bile var:)))
Metin Hara Adriana Lima aşkını ilk duyduğumda inanamadım bende. Sonra "neden inanamadım ki?" diye düşündüm. Neden olmasın ki? Duyan bir sürü insan aynı tepkiyi gösteriyor galiba. Ahmet Hakan sosyal medyada bu aşkı duyup komik tepkiler gösteren erkeklerin paylaştıklarını yazmış. Aşağıda paylaşıyorum Ahmet Hakan'ın yazısını.


Yapacaksan şunların afişini yap

ADRİANA LİMA / METİN HARA AŞKINA ERKEKSİ KISKANÇLIK TEPKİLERİ

- “AMA bu hiç adil değil” diyerek... Ankara’dan İstanbul’a yürüyüşe geçeceklerini açıklayanlar var.
- Bütün işi gücü bırakıp... Yoga eğitmenliğine geçmek isteyenler var.
- Nefes teknikleri ve Şamanizm kurslarına şimdiden yazılanlar var.
- Metin Hara’nın “Aşkın İstilası” kitabına reddiye yazmaya hazırlananlar var.
- “Yok abi yok. Bu reklam aşkıdır. Kesin iş var. Başka türlüsü mümkün değil” diyerek kendilerini kandıranlar var.
Adriana Lima, Metin Hara
Yakışmışlar bence:)))) 
Kim ne derse desin Metin Hara hakkında, nasıl eleştirirlerse eleştirsinler insanlar için iyi bir şeyler yapmaya çalışan insanları çok seviyorum. Bir çok insanın hayatına olumlu anlamda dokunmuş biri.  Kiminle sevgili olduğu da beni ilgilendirmez aslında. Mutluysa bize ne? Ama  erkeklerin bunu kabullenmeleri çok zor:)))) Çünkü konu Adriana Lima :)))



Blogger tarafından desteklenmektedir.