adriana lima metin hara
adriana lima metin hara aşkı
ayşe arman röportajı
Dedikodu&Yorum
metin hara ayşe arman röportajı
Metin Hara Ayşe Arman Röportajı
Dünkü yazımdan sonra Ayşe Arman "Aman Kadriye yapmadan ben röportaj
yapayım" diyerek kıskançlık krizleri geçirdikten sonra:)))) röportaj
yapmış. Bugün hürriyet gazetesinde yayınlanan röportajı paylaşıyorum
sizlerle. Çünkü bu konu önemli:)))) Taraflardan birinden dinlemek lazım.
Röportajı okurken Metin Hara'nın Adriana Lima için "yenge" ve "kadın" demesi beni çok rahatsız etti. Siz ne düşüneceksiniz bakalım? Agresif davranmasını ve konuşma tarzını da sevmedim. Keşke konuşmasaymış:((((
Röportajı okurken Metin Hara'nın Adriana Lima için "yenge" ve "kadın" demesi beni çok rahatsız etti. Siz ne düşüneceksiniz bakalım? Agresif davranmasını ve konuşma tarzını da sevmedim. Keşke konuşmasaymış:((((
Adriana, bir müzik kutusu ve şiirle bana vuruldu
METİN Hara, bir anda
bütün Türkiye’nin gündemine küt diye oturdu. Çünkü Adriana Lima’yla bol bol
öpüştü! Biz Türkler şaşırdık kaldık!
Nasıl olur da çok da
varlıklı ve yakışıklı olmayan Metin Hara gibi bir Türk çocuğu, Adriana Lima
gibi bir Victorio Secret baş mankeniyle aşk yaşar?
Olamazdı!
Bunda bir iş vardı, çünkü
imkânsızdı, kurguydu, reklamdı, işin içinde Acun vardı, o da bu plana dahildi,
yoksa daha büyük bir Amerika planı mıydı, birileri bize yine bir şey kakalamaya
çalışıyordu, acaba Adriana’ya kim ne kadar para vermişti Metin’le uluorta aşk
yaşıyor gibi görünsün diye!
Paparazziler dağlara çıktı, biraz
daha öpüşme fotoğrafı alabilmek için, bir kısım magazin gazetecisi de
köşesinde, “Ben bu yola baş koydum, kurgu değilse, ben ben değilim!” türünden
yazılar yazdı.
Bu kadar tantana üstüne yapılması
gereken tek şey Metin Hara’yı aramaktı, ben de onu yaptım…
HAMİŞ: Bu arada
hatırlatayım, o son derece küçümsenen Metin Hara, Üsküdar Amerikan mezunu,
binlerce insana eğitim vermiş biri. Ama siz okuyun, kendiniz karar verin...
Metin Hara, bütün
Türkiye seni konuşuyor…
- Olur böyle şeyler n’apalım
Ayşecim…
Neredesiniz?
- Hâlâ Bodrum’dayız.
Gitmedik bir yerlere. Biz işin magazinsel boyutunda değiliz. Yazılıp çizilenler
de umurumuzda değil. Hele yenge, gayet rahat! “Her yerde, herkese, istediğin
her şeyi söyleyebilirsin, istediğin her şeyi yapabilirsin!” diyor. Olay
hakikaten bizim adımıza çok ilginç noktalara gidiyor. Reklam meklam lafları
gayet salakça. Artık daha neler!
Dur, dur o zaman
başlıyorum sormaya. “Bu iş kurgu! Her yerde öpüşmeler filan reklam! Aşk maşk
yok” diyorlar. Öyle bir şey söyle ki, bu aşkın kurgu olmadığını kanıtla…
- Ayşecim, sen de
senelerdir basının içindesin. Bir kadınsın, sen de ünlüsün. Gözünü seveyim,
sana para teklif edilse ve sevmediğin bir adamla öpüş dense, öpüşür müsün?
Kabul eder misin? Etmezsin di mi? Kim eder? Bunun böyle olduğunu düşünebilmek
nasıl bir kafadır? Nasıl bir zihniyet buna ihtimal verir? Üstelik sözünü
ettiğimiz kadın, dünyanın en ünlü, en çok para kazanan modeli. Zaten kazanmış
kazanacağı kadar. Bu kadının çalıştığı markaların ve aldığı bütçelerin
büyüklüğü inanılır gibi değil, bunun farkında mı değiller? Ya matematikleri
bozuk ya da ahlakları!
İyi de siz de her
yerde öpüşüyorsunuz kardeşim! Ve her yerde fotoğrafınız var. “O öpüşme
karelerini verebilmek için belli açılarda durmuşlar! Basbayağı kurgu” deniyor.
Dahası, bunu paparazziliği bilenler söylüyor. “Bu işte bir iş var! Gerçekten
âşık olan adam kaybolur, görüntülenebileceği yerde durmaz!” diyorlar…
Nasıl yani? Ne demek istiyorsun?- Ayşecim, bizim kaldığımız çiftlik 50 dönüm. Birazdan sana bulunduğumuz yerdeki dağın fotoğrafını yollayacağım. Nereden çektiklerini gör. 1.5 km’den, upuzun teleobjektifle çekiyorlar. Biz de oraya branda gerdirdik. Onlar tabii böyle yazacak, böyle konuşacak. Bu sefer purolu, yatlı, fabrikalı adamlar kazanmadı, 30 TL’ye alınan bir müzik kutusu, bir kâğıda yazılan şiir kazandı! Gençler bunu bilsin. Artık sadece parayla olmuyor bu işler. Sadece dünyayı, havayı, insanları, çalışanları sömürenler kazanmıyor. Gönlü geniş, sıfatların ötesinde güzel bir kadın bile, bir tane şiire, bir müzik kutusuna, gayet rahat vurulabiliyor! Sana âşık oluyor! Gençler bunu örnek alsın, çekemeyenler de sodalarını içsinler! Çünkü daha büyük şeyler de olacak…
- Aşk olarak da
olacak, başarı olarak da olacak. Ben daha Birleşmiş Milletler’de seminer
vereceğim. Bütün dünyanın Paulo Coelho’su olacağım. Binlerce insanın hayatını
değiştireceğim. Her sene hedefime biraz daha yaklaşıyorum. O yüzden bu yazılıp
çizilenlere hiç sinirim bozulmuyor. Hatta Demet Akalın da bir şey yazmış çok
güldüm…
DEMET AKALIN ‘ESKİ
KOCASI DA ŞAŞIYDI!’ DEMİŞ
Ne yazmış?
- “Önceki kocası da
şaşıydı!” diye yazmış. Komik de. Ama hakikaten ka’le almıyorum. Amipten
büyük zekâsı olan herhangi bir insan bu yaşadığımızın reklam olmadığını,
olamayacağını anlar! Anlayabilmeli. Karşımızdaki kadın ünlü olmak için kendini
parçalayan, reklama ihtiyacı olan bir Instagram fenomeni mi? İstemediği biriyle
öpüşür mü? Başka şeylerle karıştırıyorlar! 7’nci sınıf kanallarda çıkıp
Instagram fenomeni olan, sonra sansasyon ilişkiler yaşayan insanlara
benzetiyorlar. Karşılarındaki kadının çapını bilmiyorlar, dünya çapında
olduğunu kavrayamıyorlar.
Kötü niyet mi bu
sence? Aşağılık kompleksi mi? Nedir? Erkek kıskançlığı mı? Bir Türk’ün, dünya
çapında bir modelle aşk yaşayacağına mı inanmıyoruz? Senin boyunun kısalığı
kalmadı, çirkinliğin kalmadı… Hakarete varan şeyler söylendi…
- Sen senelerdir
kadına karşı şiddette “Hayır!” diyorsun. Bunun politik bir tarafı var mı? Yok.
İnsani bir şey. Senin savunduğun şey bu, duruşun bu. “Kadını, çocuğu dövemezin,
kimseye el kaldıramazsın, şiddet uygulayamazsın, cinsel istismarda
bulunamazsın!” diyorsun. Sen bunları yazıyorsun. İyi bir şey yapıyorsun. Ama
sana da küfrediyorlar. Demek istiyorum ki bizim ülkemiz böyle. Belki de bir
dönem bu. Bu ülkenin kurucusuna bile küfrediyorlar. Bana etmişler çok mu? Ama
ben söylüyorum, gökyüzüne âşık bir adamın çamurla işi olmaz! Benim
ideallerim büyük. Ben bütün dünyaya açılacağım. Bu kitap da satacak, o
şiirler de okunacak, o vakıflar da kurulacak. Bu çocuklar kurtarılacak,
hapishanelere gireceğim, hastanelere gireceğim. Ama tabii ki kıskançlar da
arkamdan konuşacak, sodalarını içecek, “Bu, PR!” diyecek, “Metin, illuminati
diyecek, Rockefeller arkasında!” diyecek, ama ben yine bildiğimi okuyacağım.
Şiirden de sanattan da insanlıktan da aşktan da vazgeçmeyeceğim. Herkes
anlasın, artık bu kadar kalpsiz, bu kadar kötü bir dünya yok. Şu anda
Finansbank, Turkcell gibi büyük şirketlerin hepsi, sufi nefes eğitimlerine
başladı. Bu da iyi bir gelişme. En azından Türkiye’nin maço ağırlıklı erkek
kısmı, içsel yolculuğun öneminin farkına vardı. Komik ama öyle…
“Havuç, Adrina Lima
ise, içsel yolculuğa tamam!” mı diyorlar?
- (Gülüyor) Evet. “O
yaptı lan!” diyorlar. Hakikaten ben yaptım. İsimleri açıklamıyorum ama ben
zaten Hollywood yıldızlarıyla da çalışmaya başladım.
Bu arada sadece
Türkiye’de değil, tüm dünyada haberleriniz çıkıyor…
- Tabii ki öyle
olacak. Çünkü kadın, bütün dünyada tanınan biri, sadece üçüncü dünya ülkesinde
haber olacak halimiz yok. Biz biliyorduk bunu…
SEVDİĞİM KADINI ÖPERİM
SANA NE!
İnsan çok âşıksa o
çiftlikte kaybolmak ister. Seviş, öpüş ama odanda… Kapanırsın, kalabalıklarla
işin olmaz. Ama siz dün Mehmedof’a gitmişsiniz…
- E sıkıldık. Beş gün
kadını papağan gibi burada mı tutayım? 12 araba gazeteci bekliyor kapıda diye,
ben niye kendi hayatımı kısıtlıyorum? Yenge, muhteşem bir şey söyledi dün bu
arada: “Adam öldürmedik, uyuşturucu kullanmadık, kötü bir şey yapmadık, sadece
aşk yaşıyoruz!” dedi. Gerçekten de öyle. Bizim hiçbir problemimiz yok. Dünya da
aslında umurumuzda değil. Biz havaalanının lounge’unda öpüşüyorduk, bir hıyar
çekmiş. Sevdiğim kadın, öperim, bu kadar! Sana ne? İndik, zaten basın
buradaydı. Arkamızdaki arabaya çarptılar araya girmek için. Bu arada
yazdıkları da doğru değil, biz hız mız yapmadık, alenen yalan yazıyorlar.
Geldik, villanın tepesine tırmandılar. Bodyguard’lar getirttik, güvenliğinden
korktuk kadının. Şimdi 12 araba bekliyor. Sen söyle, objektiflere
yakalanmamanın imkânı var mı? Demin de dağa tırmandılar…
Hiç odandan çıkmazsın.
Perdeni açmazsın…
- Ayşecim, bu bir
seçimdir. Beni de anla ve n’olur saygısızlık gibi değerlendirme, ben geri adım
atmayacağım. Ben kapımda gazeteci bekliyor diye, “Evet efendim, sepet!” efendim
demeyeceğim, bana ne onlardan, ben hayatımı eskisi gibi yaşayacağım, onlar da
buna alışacak. Ben yemeğe gitmek istiyorsa giderim, niye yani gazeteciler bizi
takip edecek diye hapis hayatı yaşayalım? Balık yemeğe gitmeyeyim mi yani? Ben
hayatım boyunca böyleydim. Ben yine insan haklarını savunacağım, kadın
haklarını savunacağım, aşkımı savunacağım. Hiçbir şekilde kendimi kapatmam!
NUSRET’İNKİ BUSINESS
BENİMKİ AŞK
Sen şimdi, “Dünyanın
yeni Paulo Coelho’su olacağım” deyince, insan bir şüpheye düşüyor, ne diyor bu
diye, yoksa kurgu mu? Biz mi manyağız, her şeyden şüphelenir olduk? Nusret’in
“salt bea”sinin de bir kurgu, bir PR çalışması olduğunu düşünenler var…
- Ayşecim, o bir
business, benimki bir aşk! Ben dünyanın en güzel kadınını parayla satın alarak,
öperek mi Coelho olacağım. Yapma! Hakikaten böyle düşünenlerin gönlünden şüphe
ediyorum. Böyle bir senaryoya inanılması IQ yoksunluğu ve hatta EQ yoksunluğu.
Bu insanların zekâsı da yok, duygusal zekâsı da yok. Nasıl bir stratejidir bu?
TELEVİZYON PROGRAMI
YAPACAĞIM YALAN ACUN’U TANIMIYORUM BİLE
“Televizyon programına
başlıyormuşsun”, öyle deniyor…
- Bu da başka bir
delilik! Benim Acun’la tanışıklığım yok, telefonum yok, onunla
konuşmuşluğum yok, kontağım yok. Kısacası alakası yok! Program teklifi bile
gelmedi. Böyle bir proje yok. Acun’la bir merhabamız bile yok. Komple
uydurmuşlar. Kendileri çalıyor, kendileri oynuyor. Yani inanılır gibi değil.
Ben Doğan TV’ye yakınım, istediğim zaman program yaparım, YouTube kanalımız
onlarla ortak. Onlarla bile konuşmadık böyle bir şey. Nereden çıktı bu Acun.
Ben niye Acun’la program yapayım? Böyle bir durumda koşup program yapar mıyım
hem? Ben deli miyim? Köyde büyümedim ben.
BENİM YERİME HACI
SABANCI OLSA ‘HELAL OLSUN’ DİYECEKLERDİ!
Diyelim ki Adriana
Lima’nın sevgilisi Hacı Sabancı olsaydı…
- (Gülüyor) Bak, o
zaman “Helal olsun!” diyeceklerdi! Ama söz konusu ben olunca akılları almıyor,
sodalarını içip “Reklam, bu PR bu!” diyorlar. Beni tanıyanlar ise, “Helal
olsun!” diyor. “Biz adamın gönlünü biliyoruz, kız arkadaşları için neler
yaptığını biliyoruz, ne kadar tatlı bir adam olduğunu biliyoruz!” Benim
tavsiyem, biraz kafa yapılarını değiştirsinler, ruhlarını satmadan. güzel güzel
ekmeklerini kazansınlar. Ben hiç kimseye borcu olmayan, marka konferasında
konuşan, kendi çapında 5 şirket ve 4 orman sahibi olan, yine kendi çapında bir
hastane inşa eden bir adamım. Evet, kirada oturuyorum. Adriana Yenge’yi de, 5.
Gazeteciler Sitesi’ndeki evime götürürüm, evin şekli şemali ya da nerede olduğu
onun umurunda değil ki…
SEN BENİM HİÇ ESKİ
SEVGİLİLERİMİ GOOGLE’LADIN MI?
İyi de, sen de Marlon
Brando’nun genç hali değilsin! Bu kadın sende ne buldu?
- E tatlım, insanlar
beni çok eleştiriyor. Tamam, fiziksel çok bir özelliğim yok ama sen hiç benim
eski sevgililerimi Google’dın mı?
Hayır...
- E ben sana söyleyeyim
o zaman. Aslı Tandoğan, Ekin Türkmen, Müge Boz, Beste Kökdemir. Bunlar benim
eski sevgililerim. Hepsi inanılmaz güzel, kendi alanlarında inanılmaz başarılı,
sempatik, yaratıcı, üretken ve çok güzel kadınlar. Hepsi de ünlü. Ben kimseye
bir şey kanıtlamak durumunda değilim. Bugüne kadar de hep sessiz durdum.
Birlikte olduğum kadınların hepsi zaten dünya güzeli ve dünya tatlısı. Muhteşem
gönüllü kadınlar. Şimdi de kanlı canlı, gayet doğal, iki çocuk annesi, ailesine
yardım eden Adriana Lima var hayatımda. Ben de onun hayatının bir parçasıyım.
Nokta… Torpilsiz, parasız ve rüşvetsiz bunlar bir bok yapamıyor ya, çünkü
“içeride” hiç bir şey yok ya, içleri, ruhları boş ya, aynı sistemin benim için
de geçerli olduğunu düşünüyorlar. Ama ben, oyunculuk yaparken de iyiydim,
terapistlik yaparken de insanlara yardım ederken de. Her yaptığım işe yüreğimi
koyuyorum, arkadaşlığıma da aşkıma da. Kimin ne söylediğinin hiç önemi yok.
Hiçbir kimseden, hiçbir kominiteden, tarikattan yardım almadan ben bu hale
geldim. Ve evet, beğenseler de beğenmeseler de ben, çocukluğumdan beri dünyayla
ilgili bir şeyler yapacaktım. Ve bunu, adım adım Türkiye’de inşa ediyorum,
dünyaya da açılacağım. Çok rahatım. Çok netim. Ve biz çok mutluyuz. Acayip
planlarımız var, keyfimiz yerinde…
YENGE, ‘SENİNLE HER
ŞEYE HAZIRIM’ DİYOR
Yenge ne diyor bütün
bunlara?
- O benden çok daha
rahat! “Seninle her şeye hazırım, nerede gittiğimizin önemi yok, yeter ki senin
yanında olayım!” diyor. Dün bizi, eski bir arabayla almaya geldiler. Dedim ki,
“Its’ not a fancy car!” “Çok havalı, süslü bir araba değil pardon!” manasında
bir şey söylemeye çalıştım. Bana baktı ve güldü, “Boş versene, gidiyorsa sorun
yok!” dedi. Böyle bir kız. Para mara, gösteriş umurunda değil, dünya tatlısı
bir şey. O yüzden benimle beraber...
Sasirdim..sig olmu:(eski sevgililerinden bahsetmesi..yenge kelimesi falan..yine de laf dusmez bize:)uzerine cok gidildi yavrunun😊
YanıtlaSilLoveandsmile.wordpress
Laf düşer gelincika nasıl düşmez "yenge" ne allah aşkına 😣
SilHaklı olabilir tabi ama o sevimsiz bir adam ki ister istemez kötü düşünüyor herkes
YanıtlaSilBen seviyordum yaaa eskiden Audrey
SilBilemiyorum ama bana itici geldi :)
YanıtlaSilBanada çok itici geldi naz🤔
SilMetin Hara'nın kitabını okuyup çok beğenmiştim ama videolarını pek sevmedim. Biraz samimiyetsiz gelmişti. Röportajına da şaşırdım. Daha duyarlı olacağını düşünmüştüm. Her şey para demek değil, ruhlarımız uyuştu falan demesini beklerken sanki "O küçümsediğiniz çocuk bakın ne yapıyor, çatlayın patlayın" der gibi. Biraz şımarık ve itici geldi.
YanıtlaSilAynı hayal kırıklığını yaşıyorum bende renklidesign
SilHa ben zaten daha önce de sevmezdim bu röportajı okuduğumda da normal olmayan yada yapay olan diyeyim bir şeyler hissettim. Bir de Ayşe Arman'ın başta yaptığı okul açıklaması çok kötü geldi bir adam birlikte olduğu kadından yengeniz, hatun, kadın diye bahsediyorsa ne mezunu olursa olsun cehalet kokar bence
YanıtlaSil