Nostaljik Pazartesi: Şimdilik Ölümüne Kadar Hayattasın

YAZAR : Pazartesi, Ağustos 26, 2019

kadına yönelik şiddet karikatür ile ilgili görsel sonucu

16.02.2015 tarihinde Özgecan'ın öldürülmesi üzerine paylaştığım bir yazı. Aradan geçen 4 yılda çok da bir şey değişmemiş. Geçen hafta 10 yaşında ki kızının gözü önünde kocası tarafından bıçaklanan Emine Bulut'u konuştuk maalesef:( Kendisinin "ölmek istemiyorum" diye bağırması, kızının "anne lütfen ölme" diye haykırışı kulaklarımdan gitmiyor günlerdir. Zavallı kadına da çok üzüldüm ama o kız çocuğu hayatı boyunca bu sahneyi unutamayacak ve kendini suçlayacak. Çünkü aralarında ki tartışma kızın velayeti yüzünden çıkmış. Allah yardımcısı olsun inşallah , ne denir ki başka. Elden ne gelir?

Şimdilik Ölümüne Kadar Hayattasın

 Özgecan'ın katledilmesi üzerine Beren Saat başta olmak üzere ünlüler kendi uğradıkları tacizleri anlatmaya başladılar. Belki de artık kadınlar konuşmalı. Tacize uğradıkları için kendilerini suçlayıp sessiz kalmamalı. Hangi kadın tacize uğramamıştır, var mıdır böyle bir kadın. Ben hiç sanmıyorum. Şiddet görmemiş kadın vardır da taciz görmemiş yoktur. Ne acı?

kadına yönelik şiddet karikatür ile ilgili görsel sonucu

*Beren Saat'i okumadıysanız buradan paylaşmak istiyorum. Çok doğru ve çok güzel yazmış.

"Uyku tutmaz bu gece, gözler dolar taşar boşalır… Yine yürüsek Taksim’e ne değişecek??... Kadın her geçen yıl daha değersiz bu ülkede… Biliyorum daha da sertleşecek her şey… Yine hafifletme, yine kadında suç arama, yine bulunur bir bahane… Yine aşağılanma… Yine mide bulantısı…Kadın olmak zor, güzel bir kız olmak çok zordur ülkemde… Bugün o güzel yüze baktıkça neler geçiyor aklımdan: İlkokulda etek açmayı oyun yapan sınıf arkadaşlarımın hedefi olmak, okul eteğiyle eve yürürken yediğim onca laf, dersane dönüşü karanlıkta hızlanan adımlarım, göğsüme bastırdığım kitaplarım, taksilerin arkayı izlemek için ayarlanan aynaları, çıkma teklifini kabul etmediğim için canımı acıtan okul arkadaşlarım, ev telefonundan yapılan sapık konuşmalar, peşimden apartmana girip 15 yaşındaki bana ereksiyon halindeki cinsel organının gösteren o çocuğun yüzü, ellerim titreyerek eve kaçışım ve bunu kimseye anlatmayışım, kıçımı hem de bir kanal gecesinde elleyen sarhoş bir kanal yöneticisiyle tartışmam, sevgilisi olmamayı gururuna yediremeyen partnerler, arkadaşımın evinde tuvalete zorla dalıp dudaklarıma yapışan bir oyuncuyu itişim, mesleğim yüzünden yaftalanışım, aylarca peşimden koşan birini sanki ben sevgilisinden ayırmışım gibi tam sayfa haber yapışları, gizlice çakallıkla servis edilen göğüslerimin silüeti davası mavası, bilir kişi raporu lehime çıkınca geri çekilen davaya kocası araya girdi haberi, daha bugün fermuarım açık kalmış haberleri, aman ne önemli!!! Kadına, bedenine, seçimlerine, haklarına saygı göstermeyen kafalar! Rağmen çok sanslıymışım diyorum artık, hep teğet geçmişim. Tecavüz, bıçaklanma, kesilip bavula tıkıştırılma, otobüs durağına komada bırakılma, yakılma yaşamadım. İnsanlık suçlarına göz yummak suçtur!!! Bir gün hesap sorulur!!! Cinsiyet ayırmaksınız her vatandaşın canını haklarını korumak görevinizdir!!! Dilerim son gününü hiç hatırlama Özgecan hayallerinle huzur içinde uyu."




KENDİMİ SEVMEYE BAŞLADIĞIMDA

YAZAR : Çarşamba, Ağustos 21, 2019
öz sevgi ile ilgili görsel sonucu

Bugün sizlerle CHARLİE CHAPLİN'in 70 yaşındayken yazdığı şiiri paylaşmak istiyorum.


KENDİMİ SEVMEYE BAŞLADIĞIMDA
KENDİMİ SEVMEYE BAŞLADIĞIMDA, farkına vardım ki; keder ve acı, kendi gerçeğime aykırı bir yaşam sürmekte olduğuma dair uyarılardı. Bugün, buna 'ÖZGÜNLÜK' dendiğini biliyorum.

KENDİMİ SEVMEYE BAŞLADIĞIMDA, arzularımı bir insana dayatarak onu nasıl incitebileceğimi anladım. Zamanlamanın yanlış ve o insanın hazır olmadığını bilmeme rağmen ve o insan ben olmama rağmen. Bugün buna 'SAYGI' diyorum.

KENDİMİ SEVMEYE BAŞLADIĞIMDA, farklı bir hayatı arzulamayı bıraktım ve etrafımdaki her şeyin beni büyümeye çağırdığını gördüm. Bugün buna 'OLGUNLUK' diyorum.

KENDİMİ SEVMEYE BAŞLADIĞIMDA, anladım ki; koşullar ne olursa olsun, doğru zaman ve doğru yerdeyim ve her şey tam olarak doğru anda gerçekleşiyor. O halde, sakin olabilirim. Bugün buna 'ÖZ GÜVEN' diyorum.

öz sevgi ile ilgili görsel sonucu

KENDİMİ SEVMEYE BAŞLADIĞIMDA, kendi zamanımı çalmayı ve gelecek için büyük projeler tasarlamayı bıraktım. Şimdi yalnızca bana keyif ve mutluluk veren, yapmayı sevdiğim, içimi neşe ile dolduran şeyleri kendi tarzım ve düzenime göre yapıyorum. Bugün buna 'SADELİK' diyorum.

KENDİMİ SEVMEYE BAŞLADIĞIMDA, sağlığım için iyi olmayan her şeyden  kurtuldum; yiyeceklerden, insanlar, nesneler, durumlar ve beni aşağı ve kendimden uzağa çeken her şeyden. İlk başta bu durumu sağlıklı bencillik olarak adlandırıyordum. Bugün bunun 'KENDİNİ SEVMEK' olduğunu biliyorum.

KENDİMİ SEVMEYE BAŞLADIĞIMDA, her zaman haklı olmaya uğraşmayı bıraktım. O zamandan beri daha az yanılıyorum. Bugün, bunun 'ALÇAK GÖNÜLLÜLÜK' olduğunu keşfettim.
öz sevgi ile ilgili görsel sonucu

öz sevgi ile ilgili görsel sonucu

KENDİMİ SEVMEYE BAŞLADIĞIMDA, geçmişte yaşamaya devam etmeyi ve gelecek hakkında endişelenmeyi reddettim. Bugün yalnızca, her şeyin gerçekleştiği 'şimdi'yi yaşıyorum. Her günü gününde yaşıyor ve buna 'MEMNUNİYET' adını veriyorum.

KENDİMİ SEVMEYE BAŞLADIĞIMDA, aklımın beni rahatsız ve hasta edebileceğini anladım. Ancak, aklım kalbime bağlandıkça, değerli bir müttefik haline geldi. Bugün bu ilişkiye 'KALBİN BİLGELİĞİ' adını veriyorum.

Kendimizle veya başkalarıyla tartışmaktan, çatışmaktan veya herhangi bir sorun yaşamaktan korkmamıza gerek yok artık. Yıldızlar bile çarpışıyor ve bu çarpışmanın sonunda yeni dünyalar doğuyor.

Bugün biliyorum ki 'BU HAYAT!'’’
CHARLİE CHAPLİN


Nostaljik Pazartesi- Mutluluğun Kiloyla İlgisi Yok

YAZAR : Pazartesi, Ağustos 19, 2019
Nostaljik Pazartesi son dönemin tbt'sine karşılık geliyor diyebiliriz. Sosyal med
yada özellikle instagram da perşembe günleri ama biz blogcular bunu teee seneler önce başlatmıştık:)
Bu yazıyı 21.04.2017'de yazmışım. Halen aynı şeyleri düşünüyorum tabi ki, hatta az bile yazmışım:)))
Mutluluğun Kiloyla İlgisi Yok

Aslında mutluluğun dış etkenlerle ilgisi yok. İçten gelir mutluluk. Mutlu olmak öğrenilebilir ayrıca. Yani bakış açımızı değiştirerek , olumluya odaklanarak, küçük şeylerin tadına vararak, yaşadığın an'da olarak mutlu olabilirsiniz. 
Gülmekten poz veremedi
Fotoğraftaki güzel bayan, büyük beden mankeni Ashley Graham. Sıfır beden akımına karşın acayip iş yapıyor. Bende acayip destekliyorum kendisini. 
Çünkü ben kadınların bedenleri üzerindeki baskılara, ideal ölçülere karşıyım. Haaa diyeceksiniz ki "sen neden zayıflamak istiyorsun o zaman?". Cevap veriyorum ; "ben sıfır beden dayatmasına, ne kadar zayıf o kadar güzel düşüncesine karşıyım". İdeal kiloyu savunuyorum. Yani asla sıfır beden olmak istemem, Allah korusun. 
Hürriyette "Gülmekten poz veremedi" haberini okuyunca yüzümde bir tebessüm belirdi.Aklıma bir araştırmayı getirdi bu haber. Erkeklere 100 tane fotoğraf göstermişler ve "hangi kadının daha çekici olduğunu " sormuşlar. Sonuç olarak fiziksel olarak kusurlu olmasına rağmen erkekler gülümseyen kadınları çok çekici bulmuşlar.
Büyük beden mankeni Graham hem kendisi gülmekten poz verememiş hem de yaptığı espirilerle çekim yapan ekibi kahkalara boğmuş. Kendinden hoşnut insan örneği. Yani kaç kilo olursanız olun kendinizden hoşnut olmanızdır önemli olan ve bu hoşnutluğun kriterleri toplumun baskıları olmamalı. Farkında mısınız bilmem ama bu kriterler gittikçe acımasızlaşmaya başladı. Mükemmel vücutlu, mükemmel anne, mükemmel  her şey olmak zorundasınız. Çıta gittikçe yükseliyor. 
Gülmekten poz veremedi
Bizim toplumda  söylenen bir söz vardır "fesatlığından kilo alamıyor". Bu haber birde bana bunu düşündürttü.   İş yerinde benim gibi hafif balık etli bir arkadaşımla mutlu insanların hafif kilolu olduğunu, saf ve iyi niyetli olduklarını falan konuşuyorduk bir gün. Zayıf bir arkadaş geldi o anda odaya ve konuştuklarımıza kulak misafiri oldu. "Ne yani siz şimdi bana fesat mı diyorsunuz?" dedi. Bizde kahkalarla gülerek "yoooo biz demiyoruz toplum diyor" dedik. O da bize "kilo veremiyorsunuz züğürt tesellisiyle kendinizi avutuyorsunuz" dedi. Sonra ondan nefret ettik işte bizde:)))))
Yani demem o ki arkadaşlar kimsenin standartlarına uymaya çalışarak kendinizi hırpalamayın. Nasılsanız şu an, bu halinizle güzelsiniz. Hiç kimsenin size kendinizi kötü hissettirmesine izin vermeyin. Birisi sizi bu konuda eleştirirse eğer şunu bilin ki tamamen kendi hakkındaki olumsuz düşüncelerini size söylüyordur. Yani size kilo almışsın diyorsa o kendisinin kilo aldığını düşünüyordur. Kötü görünüyorsun diyorsa kendisinin kötü göründüğünü düşünüyordur" Kişisel algılamayın yani konunun sizinle bir ilgisi yok:)))))

Koruyucu Sağlık ve Sigarayı Bırakma Hikayesi

YAZAR : Cumartesi, Ağustos 03, 2019

sigara karikatür ile ilgili görsel sonucu

Bir süredir allerjiden muzdaribim. Gözlerim, kulaklarım kaşınıyor, yaşarıyor, burnum akıyor, başımda bir ağırlık, üzerinize afiyet. Hastanede çalışmama rağmen pek doktora gitmem:) Ama her ihtiyaç anında gidebileceğimi bilme ihtimalini seviyorum:) Günlerce, hatta yaklaşık 1 ay sürünce bu allerji sıkıntıları Göğüs bölümüne gittim. Aslında Kulak Burun Boğaz bölümüne gidecektim ama diğer semptomlara kuru öksürükte eklenince ciğerlerimle ilgili bir sorun olabileceğini düşündüğüm için göğüs bölümüne gittim. Benden önce ki bayan muayenesini olmuştu ama doktordan bir türlü ayrılamıyordu:) Durmadan sorular soruyordu ve aralarında geçen diyalogtan daha önceden tanıştıklarını anladım. Sürekli geliyordu göğüs bölümüne , takipli hastaymış. Sırt ağrılarının bir türlü geçmediğini , nefes almakta güçlük çektiğini, ilaçlarını çok düzenli kullanamadığını anlatıyordu. En sonunda dedi ki "şu sigarayı bir bırakabilsem". Çok şaşırdım , bu kadar sıkıntısı olmasına rağmen sigara içiyor olmasına. Muayeneden çıktıktan sonra bir baktım hastane tıklım tıklım hasta dolu. "Neden bu kadar çok hasta insan var" diye düşündüm. "Bir şeyler yanlış olabilir mi acaba" dedim kendi kendime. Yani insanlar neden bu kadar çok hasta oluyorlar ve verilen ilaçlar çok fazla işe yaramıyor. Ya da ilaçlar işe yarasa bile bir süre sonra başka şikayetlerle yine hastaneye geliyorlar. "Neyi farklı yapabiliriz"i düşünürken  aklıma yıllar önce yaşadığım bir olay geldi.
sigara karikatür ile ilgili görsel sonucu
15 yıl kadar önce(daha fazla da olabilir) Sağlık Bakanlığı'nda çalışıyordum, bir gün evrak biriminden bir mektup geldi bizim birimimize. Sanırım nereye göndereceklerini bilememişler:) Çünkü çalıştığım birimin pek alakası yoktu mektubun konusuyla.
Mektubu açıp okumaya başladık. 5 sayfa falan vardı. Sıradan bir vatandaş ülkemizde ki sağlık politikalarının iyileştirilmesi ile ilgili fikirlerini anlatıyordu. Hepimiz bu sıradan vatandaşın cüretine gülmüştük o zaman ve çözüme ilişkin söylediklerini de çok mantıksız bulmuştuk. Yani hepimiz şikayet ederiz sistemden ama hiç birimiz oturup bir bakanlığa mektup yazıp bu değerli fikirlerimizi paylaşmayız. Belki de paylaşmalıyız. Şu an adamın aslında ne kadar sorumluluk sahibi olduğunu düşünüyor ve yaptığını çok doğru buluyorum.
Mektupta bahsettiği iyileştirme tedbirlerinden biri; sigaradan kaynaklı hastalıkların tedavisinin kişi sigarayı bırakmıyorsa ödenmemesi gerektiğiydi. Sigaradan kaynaklı hastalığı olan kişinin ilk muayenelerinin ve tedavilerinin ücretsiz olması , sonrasında kişiye sigarayı bırakması için ücretsiz yardım ve süre verilmesini, halen bırakmazsa ilk yıl tedavinin yarısının karşılanmasını sonraki yıllarda ücretli muayene olmasını öneriyordu.
Ayrıca koruyucu sağlık uygulamalarının daha fazla olması gerektiğini söylüyordu. Daha başka önlemlerde vardı ama hatırlamıyorum.

sigara karikatür ile ilgili görsel sonucu

Bu mektuptan 10 yıl sonra gazetede bir haber okudum. İngiltere de bir kanun çıkması planlandığını, bu kanununa göre sigara içen bireylerin sağlık harcamalarının yarısının karşılanacağını söylüyordu ama insan haklarına ve eşitliğe aykırı bulunduğunu ve uygulamaya geçemedikleri benzeri bir haber okudum. Aklıma mektupta ki sıradan vatandaş geldi. Acaba ingilizce biliyordu da bizim bakanlıktan cevap alamayınca ingiltere sağlık bakanlığına mı yazmıştı mektup:)))))
Sonuç olarak şaka bir yana bu kadar çok insanın hasta olması ile ilgili bir şeyler yapılmalı. Koruyucu sağlık önlemleri arttırılmalı ki insanlar hasta olduktan sonra ki maliyetler çok fazla, hem maddi hem manevi olarak.
Gelecekte mektup yazan sıradan vatandaşın söyledikleri gerçek olacak gibi geliyor, siz ne dersiniz?




Benim Ağaçlarım

YAZAR : Perşembe, Ağustos 01, 2019

kiraz ağacı ile ilgili görsel sonucu

Bir yerde okumuştum, her gün ağaçları izlemek, gerçekten bakmak yani farkında olarak bakmak, depresyondan koruyormuş. Bazen aklıma gelir , durup izlerim ağaçları ve düşünürüm "acaba kaç kişi senin gölgende oturdu? kaç hayata tanıklık ettin? kaç kişi sana bakıp durup düşündü ve o kişiler şimdi hayatta mı?". 150-200 yıllık bir ağacı düşünürsek bir kaç insan neslini görmüştür. Mesela eskiden köylerde evlerin bahçelerinde ağaç olan evler vardı ve kaç çocuk o ağaçlara kurulan salıncaklarda sallandı. Mesela dede-baba-torun belki de torunun torunu. Ama o ağaç hep oradaydı, insanlar geldiler, geçtiler. Böyle düşünmek bana ölümlü olduğumu hatırlatıyor. Her şeyin geçici olduğunu bu yüzden olmuş veya olmamış şeylere üzülmenin bir anlamı olmadığını(kesin depresyona iyi geliyor:))) 
Sevgili Mehtap'ta yazmıştı "benim ağaçlarım" yazısını, okumak isterseniz; http://pudrasekerim.blogspot.com/2019/07/benim-agaclarm.html

Nar, Olgun, Nar Ağacı, Mediterranean

Aklımda kalan ağaçları düşündüm şu an, çocukluğumdan beri. Yan komşumuzun nar ağacı ilk aklıma gelen, bizim bahçeye dalları uzardı ve komşumuz bize alabileceğimizi söylerdi ama annemler o vermeden almazlardı:) Çok güzeldi, nar ağacı çok estetik bir ağaç , meyveleri öyle güzel veriyor ki sanat eseri gibi, "mucize diye bir şey var yaaa" diye düşünüyorsunuz.
Sonra halamların bahçede ki dut ağacı. Nasıl da patlayıncaya kadar dut yerdik:)))) halamın kızıyla.
Babaannemin bağında ki incir ağacı, kiraz ağacı hatırımda kalanlar.
Bu arada farkına vardım ki hep meyve ağaçları kalmış aklımda, midesine düşkün biri olaraktan:))))

Son ağaç bu "depresyona iyi geliyormuş" yazısını okuduktan sonra iş yerime giderken yolun üzerinde olan ağaç .O yazıyı okuduktan sonra fark ettim, aslında o hep oradaydı. Yaya kaldırımı üzerinde ama çok şükür ki kesmemişler. Bu meyve ağacı değil bak dikkatinizi çekerim:) Çok büyük bir ağaç 150 yaşında falan vardır bence en az. Her sabah işe gelirken pazartesi,salı , çarşamba vb.... sendromu yaşarken , homur homur suratsız bir şekilde yürürken kafamı kaldırıp ona bakınca kendime "hey ne oluyorsun arkadaş, hayat ne kadar güzel, bak ağacın ne kadar dingin ve halinden memnun görünüyor" diyorum ve yoluma devam ederken gülümsediğimi fark ediyorum.

Ağlamak Söğüt, Otlak, Baumm, Söğüt Ağacı

Ben Bursa'lı olduğum için olsa gerek ağaç olduğunda değil de olmadığında çok fark ediyordum önceden. "Burası eksik sanki"  hissi oluyordu ve bir bakıyordum bu his ortamda hiç ağaç ve yeşillik olmamasından kaynaklanıyor.
İnsan doğadan uzaklaştıkça mutsuz olurmuş, bile bile her yeri betonlara çevirip mutsuz olmayalım . 
Bahçeme meyve ağaçları dikmek istiyorum , çocuklarımın da ağaçları olsun diye.
Sizin ağaçlarınız hangileri? Mesela ilk aklınıza gelen hangisi? Yoruma yazıp bizimle paylaşır mısınız?


Blogger tarafından desteklenmektedir.