Kağıttan Hayatlar

 


Kağıttan Hayatlar filmini izledim ve çok etkilendim. Nasıl anlatsam nereden başlasam bilemediğim ve anlatırken spoiler vermenin mümkün olmadığı bir film.
Geçen hafta sonu yürüryüş yapamadığım için trambolinde zıplamaya karar verdim ve trambolinde zıplarken sıkılmamak için herhangi bir şey açayım dedim. Netflix'te Türkiye'de 1 numara yazan Kağıttan Hayatlar filmini izlemeye karar verdim. Bir yandan zıplayıp bir yandan filmi izlerken insanların hangi koşullar altında yaşadıklarını görmek bende sarsıcı bir etki yaptı. Ben zayıflamak için zıplıyordum ama onlar , öteki Türkiye dedikleri yerde yaşayanlar yaşamak için gerekli yiyeceği bulmak için çabalıyorlardı.


Ben filmi çok beğendim ve bazı yerlerinde hüngür hüngür ağladım. Anne babasız olmak, özellikle annesiz olmak bütün insanlları derinden etkileyen ve yaşı kaç olursa olsun bitmeyen bir özlem. "Çocukluğumuz anavatanımızdır" sözünü çok pekiştiren bir film. 
Konusundan biraz bahsedecek olursak     Mehmet kağıt toplayan çocukların başında , onlaın patronudur. Ağır bir böbrek hastasıdır ve zaman zaman kriz geçirmektedir. Nakil sırasındadır ancak sıra ona gelmemiştir ve gelecek gibi de görünmüyordur. 
Bir gün kağıt toplayıcılarının getirdiği bir çöp arabasından bir ses duyar ve bu sesin bir çocuğa ait olduğunu görür. Üvey babası tarafından dövülen çocuğu annesi bir çöp arabasına atarak onun hzyatını kurtarmak , üvey baba eziyetinden kaçmasını sağlamak istemiştir. Öyle mi istemiştir acaba?
Mehmet, Ali ismindeki bu çocuğa sahip çıkar ve evine götürür. Onunla birlikte yaşar ve çocuğun ailesini bulmaya çalışır. 


Daha fazla anlatırsam ipucu vermek kaçınılmaz olacak. Filmin sonundaki Selda Bağcan'ın Ağlama Anne şarkısı hala dilime dolandı ve film biterken ağlama krizine girdim. 
İnsanın çocukluğunda yaşayamadıklarını sonradan telafi etmesinin ne kadar zor olduğunu ama bunu telafi etmediğinde de çok acı çektiğini görüyoruz filmde. Kendine ebeveynlik psikolojide kullanılan bir yöntemdir, film bana bu yöntemi düşündürdü. 
Aslında ne zayıf canlılarız, bir aileye ne çok ihtiyacımız var. Hayatın anlamını sadece köklerimizle bağlarımızla sağlayabiliyoruz. 
Bir yandan da sokağa atılan çocuklar için neden bir şey yapılmıyor diye sorguluyor insan. Nasıl yardım edebiliriz onlara diye düşünüyor. Ah nasıl sevgiye hasret , erken yaşta büyümek zorunda kalmış masum yürekler. 
İzlemenizi tavsiye ederim. Anne babamızın, hayatımızın değerini ve önemini de hatırlatan bir filmdi. Ne söylesem az kalır sanki duygularımı çok tetikleyen bir film oldu. 


7 yorum:

  1. Filmi Nerflixte gördüm
    İzlemeye cesaret edemedim, yazdığınız sebeplerden ötürü. Ama bizim bir gözümüzü kapatmamamız bu acıların yaşanmadığı anlamına gelmiyor. Allah hiçbir yavruyu hele hele de küçük yaşlarda anne babasızıkla sınamasın. Sevgi ve selamlarımla 🙏😊🌺

    YanıtlaSil
  2. Ay sanırım su an izlemeye dayanamam ben ya
    Haklisin aglamakta

    YanıtlaSil
  3. Çok duygusal o yüzden psikolojik olarak bu aralar izlemem zor duruyor ama listeme aldım ilerleyen vakitlerde kendime zaman yaratıp izlemeye çalışacağım :) Teşekkürler önerinize...

    YanıtlaSil
  4. izlerim o zaman zaten en sevdiğim bikaç oyuncudan biriiii :)

    YanıtlaSil
  5. Ben de severek izledim Kadriye. Türk sineması güzel bir ivme yakaladı, buna çok seviniyorum

    YanıtlaSil
  6. Blogunuzu takibe aldım.Kişisel düşünce ve anılarımı paylaştığım bir blogum var sizde blogumu takibe alırsanız çok sevinirim.
    https://yasamveduygularim.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  7. Bende bu filmi izlemeyi düşünüyorum. Yazınız çok hoş olmuş bu arada. Benim bloguma da beklerim
    Duygublog16.blogspot.com

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.