Iyi Bayramlar

YAZAR : Pazar, Haziran 25, 2017

Kadın Uyandı: Leyla Alaton at TEDxIhlasCollegeED

YAZAR : Perşembe, Haziran 22, 2017


Son zamanlarda Leyla ALATON'un konuşmalarını izliyorum youtube'dan. Çok güzel bir rol model bence kendisi. Bir programda iki tane oğlunu nasıl yetiştirdiğini sordu sunucu , Leyla ALATON'da dedi ki; "feminist yetiştirmeye çalışıyorum" . Cevabı çok hoşuma gitti. Genel olarak kadının güçlü olmasını, maddi özgürlüğü olmasını çok önemsiyor ve destekliyor. Kız kardeşlik olayını destekliyor. Yani kadınların birbirini kıskanmaması, destek olmasını savunuyor. "Her zaman işi daha güzel, eşi daha zengin , kendisi daha güzel bir kadın olacaktır, bunun sonu yok. O yüzden kıskançlık çok gereksiz, enerjimizi birbirimizi desteklemeye harcamamız gerek" diyor. Aynen katılıyorum:))))


Taşınma Esnasındaki Farkındalıklarım

YAZAR : Salı, Haziran 20, 2017
taşınmak komik ile ilgili görsel sonucu
Son 2 haftadır taşınma olayı yüzünden uzak kaldım buralardan. Evde bilgisayarın şarj aletini bulamadım , Murphy iş başındaydı yine:), "aradığın şey en son açılmamış kutudadır:)".  Taşınmaların en önemli faydası bence evde güzel bir atma- temizleme yapması. Yani gündelik hayatın düzeninde dönüp bakmadığınız , bir yerlere kaldırıp yıllardır kullanmadığınız eşyalardan kurtulmak için harika oluyor. Basit ve mutlu yaşam sloganını hayata geçirme fırsatı oluyor. 
Her taşınma dönemimizde "resmen çöp ev olmuşuz" diyorum:)))) Ve bir daha bu kadar biriktirmemeye karar veriyorum. Ama tabi aynısı olmaya devam ediyor. Haaa birde her taşınmadan sonra " en az 10 yıl taşınmayacağım artık" diye de bir repliğim var:))))
Birde şunu fark ettim ki bende biraz simetri, biraz düzen hastalığı var. Her zaman titiz ev kadınlığı muhabbetiyle dalga geçerim aslında. "ay ben şöyle temizim, böyle titizim vb...." diyen kadınlara "eeee aferin, ne oldu madalya mı verdiler sana?" derim içimden yüzlerine karşı:)))) Ama bende biraz düzen manyağı mıymışım ya:))) Yani şöyle diyeyim dağınıklık beni çok strese sokuyormuş. Mobilyaların bir kısmı geç geldiği için bir türlü kutuların ortadan kalkmaması beni çıldırttı. Sonra geldiler de yerleştirip dağınıklığı ortadan kaldırınca huzura erdim. 
taşınmak komik ile ilgili görsel sonucu
Bu arada Ezgi kurabiye Arda kek yapmamızı istediler birde:)) "Şimdi hiç sırası değil" dedim yazık "ne zaman müsait olursun anne?" diye benden randevu almaya çalıştılar:)))
Birde perdecilerin 2 haftadır gelmemesi konusu var ki hiç sormayın. Neden kimse işini doğru dürüst yapmıyor ki bu ülkede diye düşünmeden edemiyorum. Söz verildiği zamanda her şey hazır olmalı. Ben mi çok kuralcıyım, olması gereken zaten bu değil mi? bilmiyorum. 
Mesela İstikbal Mobilya yemek masası ve konsol getirip monte etti. Onlar zamanında getirdiler ama yanlış TV Ünitesi getirmişler. Eşime bunu söylediğimde bana "şaşırdık mı?" dedi:( Ne acı bir durum oysaki . O kadar alışmışız ki insanların işlerini düzgün yapmamasına artık şaşırmıyoruz bile:( Birde montaj sonrası kutuları, çöplerin bir kısmını bırakıp gittiler. Şikayet edecektim ama bilgisayarımın şarjı yoktu. Aradan zaman geçince de "amaaan boşver sanki hiç bir şey fark edecek mi?" diye düşündüm. Zaten ne geliyorsa başımıza bu boşverlerden geliyor. Hepimiz şikayet etsek, uğraşsak kalite artar.
taşınmak komik ile ilgili görsel sonucu
Bir taşınmanın daha sonuna gelip yerleştiğimiz için çok mutluyum. Taşınmak zor iş arkadaşlar, taşınanlara, taşınacak olanlara allah kolaylık versin.


Prens ve Prensesler Zor Durumda

YAZAR : Perşembe, Haziran 15, 2017
ANNE VE BABALARA İHTAR,

Prens ve prensesler zor durumda😳

80lerin sonundan itibaren doğan çocukların hemen hepsi birer prens ya da prenses.

2000'lerde durum daha vahim!!

Ve onlar şimdilerde çok zor durumda…

Çocukluk yıllarında bir dedikleri iki edilmeyen, imkânlar zorlanarak tüm istekleri gerçekleştirilen, evde en küçük bir sorumluluk verilmeden büyütülen, kendilerine arkadaş gibi davranmaya çalışan ebeveynlerini, her an estirebilecekleri terörle hazırolda bekleten gençler onlar.

Kendilerine, ‘Prensim,’ ’Prensesim,' ‘Paşam’ diye hitap edilmiş hep…

Aileleri tarafından soylu ilan edilen bu gençler; gerçek birer prens ve prenses olduklarına inandırılmışlar.

Dünyanın hep istedikleri gibi döneceğini sanmışlar!

Anne-babalarının gerçekleşmemiş düşlerini hayata geçirebilmek için o kurstan bu kursa koşturulurlarken, aslında ne müziğin ne de sporun tadına varabilmişler.

Sanatsal derinlikleri çok az.

Estetik kaygıları, nasıl göründükleriyle sınırlı çoğunun.

Dikkatleri dağınık, iç disiplinleri neredeyse hiç yok.

Bilgisayar ve telefon teknolojisinin gelişimiyle doğru orantılı olarak, iletişim ve ilişki kurma becerileri zayıf...

Sıklıkla yaşadıkları toplumun sorunlarına duyarsızlar!

Eğitim-meslek seçimleri ve çalışma yaşamından beklentileri, kısa yoldan para kazanmaya dayalı büyük çoğunluğunun.

Yaşları yirmilere yaklaştığında ve okul bittiğindeyse, kötü bir kâbusla uyanıyorlar!

Vahşi kapitalist ekonomik model, onların feodal unvanlarını tanımıyor!

Mezun olur olmaz iyi maaşlarla üst düzey yönetici olmayı hayal ederken, zorlukla buldukları işler için, ailelerinin bir ayda kendileri için harcadığı paranın yarısı bile olmayan maaşlar teklif edildiğinde ilk şoku yaşıyorlar!

Sıkıcı bir iş için düşük bir ücret karşılığı tüm zamanlarını isteyen işyerleri, nazlarını çekmeyen şefler-patronlar, en acımasız dedikodularla ruhlarını paralayan iş arkadaşları, prens ve prenses unvanlarının hayatta hiç bir karşılığı olmadığı gerçeğini en acı biçimde yüzlerine vuruyor.

Ebeveynlerinin onları her tür sorundan kurtarmasına öyle alışıklar ki, zorluklarla başa çıkacak iç donanımları çoğunda hiç gelişmemiş.

Düş kırıklığı ve anlam boşluğunun kaçınılmaz sonucu olarak kaygılı ve mutsuzlar.

Şimdiden, antidepresan kullanıyor bazıları…

Endişeli ve depresif ruh hallerinin çözümünde doğal tedaviler için başvurduklarında, sorunun bir hastalık değil, benlik ve yaşam algısı sorunu olduğunu söylediğimde çok şaşırıyorlar.

Hayatın değil, kendilerinin değişmesi gerekiyor!

Hayat ancak, kendileri değişirse değişebilir çünkü!

Emekle, sabırla ve zamanla…

Elbette yalnızca bu gençler değil değişmesi gereken; tüketim kültürünün egemen olduğu bir dünyada, mutluluğun ‘’sahip olmak’’ olduğunu sanan aileler de değişmeli, hem de öncelikle!

En büyük mutlulukların öğrenmekle, gelişmekle, kurulan içten ve derin ilişkilerle, emekle yaratılan eserlerle yaşanabileceğini,
amaçsız bir yaşamın, iyi bir yaşam olmayacağını kavrayarak, kendileri de örnek hale gelerek gerçekleştirmeliler bu değişimi.

İşte ancak o zaman, tacı zorla elinden alınan sahte prens ve prensesler değil, dünyayı iyi bir yer yapma konusunda sorumlu ve bilinçli, asil ruhlu gençler yetiştirebilirler!

Doç. Dr. Şafak Nakajima
Blogger tarafından desteklenmektedir.