Dünün Hikayesi - MİM

YAZAR : Çarşamba, Ekim 31, 2018
dün dünde kaldı ile ilgili görsel sonucu

Sevgili Cafe Tigris beni mimlemiş. Dünün Hikayesi'ni anlatmamız isteniyor bu mimde. Onun mimini okumak isterseniz tık tık. Dün neler yaptım? günüm nasıl geçti anlatacağım bakalım. İnsan bazen durup kendi hayatına bakmalı diye düşünüyorum. Mesela dün ne yaptığınızı düşünmek insanda büyük bir farkındalık yaratır. O yüzden çok sevdim ben bu mimi. Ben mimleyeceğim ama bence herkes yapsın bu mimi, mimlenmeyi beklemeden.
dün ile ilgili görsel sonucu

Dünün Hikayesi
Dün sabah saat 07:30 da saat çaldı ama maalesef ben her zamanki gibi erteledim. Ama uyanmıştım. Sadece uyanık bir şekilde yatakta zaman geçirmeyi seviyorum. Ben buna kendime gelme seansı diyorum. Eğer bu seansı yapmadan uyanırsam bir şeyler eksikmiş gibi oluyor. Sonrasında çocukları uyandırıp kahvaltı hazırlamaya başladım. Kendime de elma sirkeli ballı ılık su hazırladım.  Çocuklar okul kıyafetlerini giyip sofraya geldiler ama her zamanki gibi biraz geç geldikleri için acele bir şekilde kahvaltı edip çıktılar. Dün benim canım kahvaltı etmek istemedi. Genelde uyandıktan bir-iki saat sonra kahvaltı edebiliyorum. Bu yüzden iş yerinde yemek için bir şeyler aldım yanıma. Sonra eşim beni işe bıraktı. İşe gelince, herkes burada kahvaltı ediyor neredeyse, kahvaltı ettim. 3 gün tatil olduğu için işlerimi biraz unutmuştum, neler yapacağımı hatırlayıp bir plan yaptım ve sırasıyla işlerimi bitirdim. Öğlen arası spor ayakkabılarımı giyip bir saat kadar yürüyüş yaptım. Haftada 3 gün  pilates - zumba oluyor, diğer günlerde de yürüyüş yapmaya çalışıyorum. Sonra işe döndüm ve yemekhanede yemek yedim. Daha sonra odama geçip planladığım işlerimi bitirdim. Daha sonra blog okudum, blog yazdım ve bir kaç youtube videosu izledim. Akşam servisle eve döndüm. Mutfağa girip makarna yaptım. Genelde 1 gece önceden ana yemeğimi yapmış oluyorum, sadece makarna, pilav ya da çorba gibi daha kısa sürede olabilecek şeyleri işten gelince yapıyorum. Sonra çocuklarla yemek yedik. Eşim saat 20:30-21:00 civarı geldiği için, çocuklar ve ben çok aç olduğumuzdan onu bekleyemiyoruz.  Sonrasında mutfağı topladım ertesi günün ana yemeğini yaptım. O esnada eşim geldi o da yemek yedi.  Yemekten sonra yeni aldığımız toz halde menengiç kahvesi yaptım hepimize. Çocuklar ilk kez denediler , ben daha önce denediğim için çok seveceklerini söyledim. Hatta "starbuckstan bile iyi" dedim. Gerçekten onlarda bayıldılar bu kahveye. Ayrıca menengiç kahvesi kahve çekirdeğinden yapılmıyormuş. Menengiç bitkisinden yapılıyormuş. Kahve keyfinden sonra çocuklar odalarına ders çalışmaya gittiler. Bizde eşimle çaylarımızı alıp salonda biraz televizyon seyrettik ama ben artık "ufak tefek cinayetler" dizisine dayanamıyorum. Bu sezon özellikle hiç ilgimi çekmeyi başaramadılar. Bende kitabımı alıp okudum. Dün gece biraz erken yatmak istedim. Çünkü önceki gece yoldan gelmiştik ve epey geç yatmıştım. Ama ben erken yatacağım dediğimde saati yine 24:00 yaparım:) Yani erkenim bu. Dün gecede öyle oldu. Saat 23:00 gibi yatacağım diye salondan çıktım ama mutfağı topladım, çocukları öptüm ve biraz onlarla sohbet ettim, ertesi gün giyeceklerimi hazırladım falan derken yine 1 saat geçmiş. Sonrasında yatağa girebildim ve yastığa 5 kala uyudum:))))
Şimdi bunları yazarken aslında hafta içi her günümün aynı olduğunu fark ettim. Ama Allah rutinden ayırmasın. Sağlıklı olalım, sevdiklerimiz sağlıklı olsunlar , rutin olumsuz yönde bozulmasın inşallah. Amin.
dün ile ilgili görsel sonucu

Gelelim benim mimlediklerime;



Sizin Sendromunuz Hangisi?

YAZAR : Salı, Ekim 30, 2018

sendrom KARİKATÜR ile ilgili görsel sonucu
Sanki son zamanlarda her şeye bir isim koymaya bayılıyoruz gibi geliyor bana. Tanımladın, isim koydun bitti mi ? Bitmiyor ama beynimiz kategorize ettiği için rahatlıyor. Çünkü beynimiz bilinmeyeni sevmiyor, ondan korkuyor.
Sizin de dikkatinizi çekmiştir, her şeyin bir sendromu var artık. Yok evde kalmış kız sendromu, yok 2 yaş sendromu,3 yaş sendromu, yok erken ergenlik,pazartesi sendromu vb.... bir sürü şey sendromu. Bir sürü sendrom var, çözüm yok. Ya da sendrom uyduruk olduğu için çözümlerde uyduruk:)
Sezen Aksu'nun şarkısını hatırlarsınız "beni kategorize etme" . Özellikle çocuklarda bunun çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Resmen üzerine yapışıyor çocuğun, bu kategorize etmeler, etiketlemeler. Kırk kere söylersen olur derler ya, inanıyorsun bir süre sonra ve gerçek oluyor.
Biraz önce bilgisayarımın ekranına dışardan baktım da bir sürü sekme açmışım. Mesela sabah glutensiz un alıp evde kuru mantı yapmayı düşünüyordum, akşama yemeğim yok dediğimde elimin altında olsun diye. Glutensiz olsun diye düşünüyorum çünkü son zamanlarda bir çok hastalığın sebebinin gluten olduğunu okuyorum. Bu verilere bakarak bende "maymun iştahlılık sendromu" ile "sağlıklı yaşama takıntısı sendromu" var diyebiliriz. Bir sürü sekme açmamın başka bir anlamı olamaz herhalde:)
sendrom KARİKATÜR ile ilgili görsel sonucu

Öğlene doğru da zayıflama ile ilgili bir kaç sekme açmışım:) Acıkınca odağım değişmiş herhalde. Zayıflama takıntım var da diyebiliriz:)) Öğleden sonra da dizi tavsiyesi araştırmışım:)
Yaşımla ilgili de "o yaş sendromu" diyebiliriz. Şöyle bir üstün körü baktığımda bile 4-5 sendrom buldum bile. Daha derinlemesine baksak kim bilir neler buluruz? 15-20 olur diye düşünüyorum.
Gün içerisinde ki ruhsal değişimler, biraz mutsuzluk, isteksizlikte hemen depresyon tanısı alıyor. Hatta bu tanıyı kendimiz bile koyabiliyoruz.
Sonuç olarak demek istediğim şey kendimizi o kadar dinlememek, kendimizle ilgili çok düşünmemek en iyisi. Özellikle de çocuklarla ilgili "şu sendrom, bu sendrom" etiketi yapıştırıp çocuklara kötülük etmemek gerek. İnsan evladıyız sonuçta, mutlu da hissedeceğiz, mutsuz da, illa bunu tanımlamamız, kategorize etmemiz gerekmiyor. Bir hastalıkmış gibi davranmamız gerekmiyor. Moda tabirle "akışına bırakın" gitsin:)

Sizin sendromunuz hangisi?

Sendrom; birbirleriyle ilişkisiz gibi görünen, ancak bir araya geldiklerinde tek bir olgu olarak kendilerini gösteren bulguların bütünüdür.


İlham Veren Kadınlar: Eva Peron

YAZAR : Cuma, Ekim 26, 2018



Yıllar önce Madonna'nın başrolünü oynadığı "Evita" filminde Eva Peron'un adını ilk kez duymuş ve hayran olmuştum. Arjantin başkanının eşi, yani bir first lady.  Arjantin halkı üzerinde iz bırakmış güçlü bir kadın. Filmi izlemenizi öneririm, kadınların gücü ve motivasyon için güzel bir örnek. Madonna da çok iyi filmde .  Yukarıda ki videoda dinlediğiniz şarkı 1976 da Besteciler: Andrew Lloyd Webber / Tim Rice tarafından bestelenmiş, ilk Evita müzikali için 
 "Don't Cry For Me Argentina" çok etkileyici bir şarkı.
eva peron ilham veren kadın ile ilgili görsel sonucu
Evita Peron 1919-1952 yılları arası yaşamış, Arjantin'in Los Toldos kentinde 5 çocuklu fakir bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiş. 14 yaşında aktrist olmak için Buenos Aires'e gitmiş. Buenos Aires'te bir süre işsiz ve parasız kaldıktan sonra radyoda şovlar yaparak ve tiyatroda küçük rollerde oynayarak hayatını devam ettiren Evita, 1944 yılında Juan Domingo Peron ile tanışmış. 1944 yılında evlenmiş. Juan Peron 1946 yılında başbakan olunca Eva Peron da first lady olmuş ve kadın hakları için çalışmış. Aktif anlamda siyasetin içinde yer almamasına karşılık, her zaman siyasetle ve halkla iç içe olmuş ve halkın gönlünde taht kurmuş. İşçi sendikalarının örgütlenmesinde önemli rol üstlenmiş ve  1947 yılında kadınların oy verme hakkı elde etmesini sağlamış. Fakir halka yiyecek, para ve ilaç yardımında bulunmuş, çocuklar için de yardım kampanyaları düzenlemiş.


Evita, bir first lady olarak aralarında yeni okul ve çocuk hastanelerinin kurulmasının da bulunduğu birçok projeyi yönetmiş.

İşçilerin ve yoksulların daha iyi koşullara sahip olmaları için de çalışmış.
Evita’nın cazibesi politikanın ötesine geçmiş.  Saç stili ve giyim tarzı da çok beğenilmiş.

Evita Peron, 26 Temmuz 1952’de 33 yaşında kanserden vefat etmiş. Ama kısa hayatında efsane olmuş. Yaptıkları bugün bile hala tartışlan Eva Peron halkın bir kısmı için rol model olmuş. Eleştiren diğer kısım da yaptıklarının samimi olmadığı sadece politik amaçlı olduğu kanaatindelermiş.


Filmi izledikten sonra kadınların dünyayı değiştirebileceğine ve hiç bir değişimin kadın olmadan mümkün olmadığına bir kez daha inandım. Kadınların buna inanmalarını sağlayan kadınlar iyi ki varlar, var olmuşlar. 




İlham Veren Kadınlar - Rüzgar Mira OKAN

YAZAR : Pazartesi, Ekim 22, 2018



Son zamanlarda Rüzgar Mira Okan'ın youtube kanalında ki tüm videoları izledim. Mesela yukarıda paylaştığım video çok motive edici . Diğer videoları da öyle aslında. Konuşma tarzı , hayata bakış açısı verdiği mesajlar çok güzel.
Peki kimdir Rüzgar Mira Okan ?
ruzgarmiraokan
Kendi internet sitesinden alıntı paylaşıyorum sizlerle.

"Kişisel Marka, Stil ve İmaj Uzmanı, Konuşmacı, Danışman
Kişisel Marka, Stil ve İmaj Uzmanı Rüzgar Mira OKAN ODTÜ’den mezun olmuştur. Kurumsal iş dünyasında mühendislik, satış, pazarlama, satınalma, müşteri yönetimi alanlarında çalışmıştır.
Amerika Georgia State Üniversitesinde Marka ve Algı Yönetimi ve University of Arts London, London College of Fashion’da Moda ve Stil yüksek öğrenimini görmüştür.
Uzman konuşmacı ve danışman olarak; Kişisel Marka ve Algıla(n)ma Yönetimi, İtibar, İlk İzlenim, Stil, Kurumsal Stil, Marka ve 5 Duyu, Profesyonel İmaj Yönetimi, Renkler ve Kombin, Medya Önü Görünüm, Giyim Kültürü, Lüks Marka, Moda ve Trendler, İş Kültürü konularında çalışmaktadır. Giyimde Gusto, Giyinme Sanatı ve Estetik, Gardırop Yönetimi, Erkek Giyimi ve Styling, Zarafet özel ilgi konularıdır. Türkiye’de ulusal ve uluslararası birçok büyük marka için çalışmakta, seminer ve eğitimler vermekte, workshoplar düzenlemekte, “entertainspeech” eğlendiren sahne konuşmaları yapmaktadır.
Profesyonel iş yaşamındaki bir çok kişiye de kişisel marka ve stil danışmanlığı hizmeti sunmaktadır. Bir çok üniversite ve kongrede konuşmacı olarak yer almıştır.
Rüzgar Mira OKAN 2011 yılından bu yana İstanbul Moda Akademisi’nde akademik olarak ders vermektedir. T.C. Ekonomi Bakanlığı tarafından onaylı eğitmen ve danışmanıdır".
Youtube da tesadüfen bir videosuna denk geldim ve sonra diğer tüm videolarını izledim. Çok zarif , güzel mesajlar vermek niyetinde, güzel ve akıcı konuşan bir kadın. 
Eğer biraz motivasyona ihtiyacım var diyorsanız kendisini izlemenizi öneririm. Böyle ilham veren kadınların daha çok olması dileğiyle.


MİM - KOKTEYL

YAZAR : Çarşamba, Ekim 17, 2018
mim ile ilgili görsel sonucu
Sevgili Şebo mimlemiş , hemen yapalım öyleyse. Onun mimini okumak isterseniz tık tık. Aslında düşünüp mü yazsam ilk aklıma geleni mi karar veremedim ama başlayalım bakalım.

nietzsche ağladığında ile ilgili görsel sonucu
1- Okuduğun en güzel kitap hangisi?


Nietzsche Ağladığında kitabını çok sevmiştim. Sonrasında aynı yazarın yani Irvin Yalom'un diğer kitaplarını da okudum ve sevdim. 


2- Gelmiş geçmiş en duygu yüklü şarkı hangisidir?
* Sezen Aksu - Sen Ağlama
* Lionel Richie- Hello


schindler'in listesi ile ilgili görsel sonucu
3- Etkisinden çıkamadığın defalarca izlediğin bir film var mı? Varsa hangisi?
* Shindler'in Listesi
* Hayat Güzeldir
hayat güzeldir ile ilgili görsel sonucu



4- Bir renk olsan hangi renk olurdun ?


Mor rengine bayılırım. Lila mor bir renk olurdum:)

mor çiçek ile ilgili görsel sonucu

6- En beğendiğin yabancı dizi hangisi?
Fringe
fringe ile ilgili görsel sonucu



7- Karşı cinste gördüğünde hemen soğuyabileceğin davranış nedir?


Kadınlara kaba davranan erkeklerden buz gibi soğurum.

8- Gelmiş geçmiş en iyi Türk dizisi hangisi ?


İkinci Bahar , Süper Baba

9- Bir yerden yüklü bir miktar para kazansan o parayı ne yaparsın ?


Üniversite okuyan çok sayıda gence burs vermek isterdim.

10- Aşk her şeyi affeder mi ?
Etmez. Net:))) 



11- Aşk mı, gurur mu?


Aşkkk
12- Evde yangın çıktı ve hemen çıkman gerekiyor. Kendinle birlikte neyi çıkarırsın?


Evdeki dolarlarımı:)))) olsa çıkarırdım herhalde:) Fotoğrafları alırdım sanırım , önemli belgeleri falan alırdım. 

13- Şimdiye kadar yaptığın en büyük çılgınlık nedir?


Nasıl bir yer olduğunu hiç araştırmadan iş değiştirmiştim mesela. Evlenmekte bence epey bir gözü karalık:) bence.

çılgınlık karikatür ile ilgili görsel sonucu
14- En garip alışkanlığın nedir?


Kahve telvesi yemek bana garip gelmiyor ama çevremdekiler garip buluyor:)

Gelelim kimleri mimlediğime;

Edebiyatın Öncüleri, Kız Çocukları İçin Yazdı

YAZAR : Salı, Ekim 16, 2018
11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü için edebiyatımızın öncüleri kız çocukları için bir roman yazmışlar. Bununla ilgili Hürriyette yayınlanan röportajı paylaşmak istedim sizlerle. Ben çok sevdim hikayeleri. 
Hürriyet Gazetesi Gizem Coşkunarda Haberi

Edebiyatın öncüleri, kız çocukları için yazdı

11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’nü sahiplenen ve bu alanda önemli çalışmalar yürüten Aydın Doğan Vakfı, bu yıl konferansa özel bir kitap yayımladı. Türk edebiyatının usta kadın yazarları kitap için bir araya geldi ve ‘Güçlü Kızlar Güçlü Yarınlar için İlham Veren Öyküler: Ben İstersem’in doğuşuna öncülük etti. 9 kadın yazarın öykülerinden oluşan kitap, küçükten büyüğe tüm okurlar için kadın-erkek eşitliğinin altını çiziyor. Yazarlarla buluştuk, öykülerini ve kendi çocukluklarını konuştuk.

GÜLTEN DAYIOĞLU
Geride bırakılan kız
Edebiyatın öncüleri, kız çocukları için yazdı


Anne ve babası Almanya’da yaşayan ve kendisi ninesiyle Türkiye’de kalan bir kız çocuğunun öyküsünü anlattım. Ailesi kızımızı ve onun kız kardeşini bırakıp erkek çocuklarını alarak Almanya’ya giderler. Dört yıl sonra Türkiye’ye izine gelecekleri haberi gelir. Kızımız buna çok sevinir. O gün öğretmeni tüm öğrencilerden onları sevindiren bir hikâye yazmalarını ister. Kız da öğretmenine “Beni sevindiren bir anım yok ama yakında çok sevindirecek bir anım olacak, onu yazabilir miyim?” diye sorar. Annesini babasını ne kadar özlediğini anlatan öyküde onlara nasıl hasretle sarıldığından bahseder. Aile geldiğinde ise kızımız cinsiyet eşitsizliğiyle karşılaşır ve beklediği ilgiyi göremez.
Babam benden utanırdı
Ortamda bir sessizlik olunca “Aa kız çocuk doğdu, konuşsanıza” derlerdi, hâlâ daha denilen yerler var. Bunun gibi birçok söylem ve davranışla büyüdük biz. En acısı da babam beni hem annemden kaçırdı hem de kız olmamdan utandı. Beni berbere götürürdü, kahveye götürürdü, yanından ayırmazdı. Bir gün birileri ne dediyse, aldı terziye götürdü ve pantolon-ceket diktirdi. Tutucu Kütahya halkı ilk defa bir kız çocuğunun pantolon giydiğini gördü. Saçlarımı da erkek tıraşı kestirdi ve beni peşinden her yere kendince daha rahat sürüdü. Benden utanıyordu kısacası. Hal böyle olunca bu projeye de dört elle sarıldım. Bugüne kadar yazdığım tüm kitaplarımda da kızlarımı ön plana çıkardım.
ŞEBNEM İŞİGÜZELBabaannemin bavulu
Edebiyatın öncüleri, kız çocukları için yazdı
Dünyayı gezmek isteyen bir kız çocuğunun öyküsünü anlattım. 10 yaşındayken bir kız arkadaşıma dünyayı gezmek istediğimi söylemiştim, o da bana “Ama biz kızız, bunu yapamayız” demişti. Oysa ben şanslıydım cinsiyetimden dolayı, ötelenmediğim bir ailedeydim. Cevap olarak “Ama benim babaannemin bavulu var” demiştim. Benim babaannem seyahat etmeyi seven bir kadındı, ben bunu görerek büyüdüm ama belli ki onun gördüğü başkaydı.
1927’den beri aynı soru
Ailemde cinsiyet ayrımı yaşamadım ama etrafımda birçok kez tanık oldum. Dolayısıyla hikâyemde bahsettiğim o bavulu olan kadınlar, aslında hemcinsleriyle beraber dayanışma halinde bu ülkede çok şey yaptılar. Kadın hareketi öncüsü olarak sayacağımız birçok isim var; Nezihe Muhiddin, Fatma Aliye, Halide Edip Adıvar, Şirin Tekeli, Duygu Asena gibi... Yani bu topraklarda kadınlar hep mücadele ettiler. Bugün belki sokaktayız ama şortla minibüse binince durum değişmiyor, bugün de aynı. Belki eğitim alıyoruz ama ücret eşitsizliği yaşıyoruz mesela. Gazeteci Sabiha Sertel 1927 yılında kendisinin değil yanında çalışan hademenin erkek olduğu için şahitliğinin kabul gördüğü bir olay sonrası çok kıymetli bir soru sorar; “Ben insan değil miyim” der. 1927’den beri aynı soruyu soruyoruz.
İPEK ONGUN 
Edebiyatın öncüleri, kız çocukları için yazdı
‘Asla Asla Vazgeçme’ 
Tanıdığım genç bir kadından esinlenerek yazdım. Onun böylesi bir çaba içine girmesi ve mücadelesi beni iki açıdan derinden etkilemişti. İlki, evlenip anne olduktan sonra da olsa çalışıp bir şeyler üretme gayreti içinde olması. İkincisi, yakın çevresindeki arkadaş ve akrabalarının cesaret kırıcı söylemlerine direnip inandığı yolda yürümeye devam edebilmesi.
İlle de ayrım yapılacaksa...
Ailemde ciddi bir cinsiyet eşitsizliği yaşamadım, olsa olsa daha korunaklı yetiştirildim diyebilirim. Eğer ille de ayrım yapılacaksa, bunun kız çocukları lehine olması gerektiğini düşünüyorum. Nedenini de, şu özlü sözlerle özetleyebilirim: Bir erkeği yetiştir, toplum bir birey kazanır. Bir kadını yetiştir, toplum bir aile kazanır. Kız çocuklarının eşit koşullarda ve iyi yetiştirilmesi sadece o ailenin değil, onun uzantısı olan toplumun ve o ülkenin düzeyini belirler.
CANAN TAN 
Yılmadan devam etmek
Edebiyatın öncüleri, kız çocukları için yazdı
Hikâyemdeki kızın el sanat becerisi çok yüksek. Değişik boyamalar, dikimler yapıyor, tişörtler tasarlıyor. Arkadaşları da ona hevesli bir şekilde “Sen bunları yap ve bize sat” diyor. Kahramanımızı babası da teşvik ediyor ve bir sürü masraf yaparak malzeme alınıyor. Yapılan ürünler arkadaşlara satılıyor ama bazı engellerle karşılaşıyor kızımız. Babasının da yardımıyla yılmadan etkinliklerine devam ediyor.

Eşitlik bir gün gelecek
Ben şanslı bir kadınım. Babam 7 erkek kardeşmiş ve annemle evlendiğinde, “Yedi altın perçemli erkek çocuk da doğursan bana havadır, ben bir kız çocuğu istiyorum” demiş. Son derece değer verilen bir çocukluğum oldu. Kızımı da aynı şekilde yetiştirdim ve kendisi de son derece başarılı bir kız. Benim bir oğlum da var, eşitlikten yanayım. Ankara’nın doğusuna gittiğiniz anda bile bu projeleri uygulayamıyoruz. Yine de bu tarz işlerle eşitliğin olduğu günler gelecek.

FEYZA HEPÇİLİNGİRLER 
Edebiyatın öncüleri, kız çocukları için yazdı
Kendi hikâyemi anlattım
Masallarda bile prensesler bir prensin gelip kendini kurtarmasını bekler. Bunları öğreterek çocukların beynini yıkıyoruz. Öykümde Feride adlı bir kızı anlattım. Yazar olmak istiyor ama işe nereden başlayacağını bilemiyor. Yazar olmaya da ‘Küçük Kadınlar’ romanındaki Jo’dan etkilenerek karar veriyor. Öğretmeninin tavsiyelerine uyup yazmaya başlıyor ama bir yığın engelle karşılaşıyor. O engelleri birer birer yenmeye çalışıyor. Hikâyenin sonunda çocuklara “Acaba Feride yazar oldu mu, ne yapmıştır?” diye soruyorum. Kimse bilmez ama benim bir diğer adım Feride’dir. Çok hakiki bir öykü olan kendi hikâyemi anlattım.
Çocukluğum kolay değildi
Hikâyemde anlattığım gibi ben de kolay bir çocukluk geçirmedim, bir sürü engelle karşılaştım ama sonunda yazar oldum. Kız çocuklarına öncelikle özgüven vermemiz gerekiyor. Ezilmeyi ailede tanıyorlar ve bir kader olduğunu kabul ediyorlar. Abisinden, erkek kardeşinden farklı olmadığını ve hatta bir canlı dünyaya getirebilme yeteneğine sahip olduğunu, bu yeteneğin ona üstünlük verdiğini öğretmemiz, kavratmamız gerekiyor.

Edebiyatın öncüleri, kız çocukları için yazdı
Artık bana da lay lay lom
Kahramanımız bir yer değiştirici iksir üretiyor ve bu iksiri piyasaya sürüyor. Bir gün gazetelerin, televizyonların onunla röportaj yapacağına emin. O yüzden ilk röportajında söyleyeceklerini öykünün içine not düşüyor. Ben çekileyim, kahramanımız anlatsın: “Anne-babam bana sürekli ‘Sen kızsın, yapamazsın’ diyorlardı ama abime asla ‘Sen erkeksin, yapamazsın’ demiyorlardı. Abime evde hiç iş yaptırılmazken, bana her gün sorumluluk adı altında dünyanın işi yaptırılıyordu. Abime hayat lay lay lom’ken, bana bildiğin eziyetti. Bana da lay lay lom olsun istedim ve bu ürünü icat ettim.”
Gelecek imarı cinsiyete göre yapılmaz
Bizler “Kızın mı var derdin var” serzenişlerinin içinde büyüdük. Şu kitaptan haberdar olduğumuza göre, şu haberi okuduğumuza göre, Dünya Kız Çocukları Günü’nün varlığını bildiğimize göre doğrunun farkındayız aslında. Ama hafızamızdaki izler, geçmişte ve bugün içinde yaşadığımız kültür ortamı müsaade etmiyor bildiğimiz doğruyu uygulamaya. Oysa mesele basit. Evlat evlattır; bunun kızı, oğlanı olmaz. Sevgi, ilgi, alaka cinsiyete göre taksim edilmez, gelecek imarı cinsiyete göre yapılmaz.
Edebiyatın öncüleri, kız çocukları için yazdı
Farkımız yok birbirimizden
21. yüzyılda cinsiyet eşitliği için hâlâ mücadele ediyorsak, yöntemlerimizi ve söylemlerimizi biraz değiştirmeliyiz belki de. Yazarken eşitlik istemekten değil, aramızda fark olmadığını söylemekten yola çıktım. Böylece hikâye de, ‘hayatta pek çok şeyin, kız ya da erkek olmakla ilgisi yoktur’ tezine dayandı. Küçük bir kızın, Güner Amca dediği yaşlı bir terziyle yaptığı hem komik hem sorgulayan sohbetiyle başlıyor öykümüz. Bana ilham veren; yıllarca arazilerde, köylerde, su sondajlarında severek yaptığım jeoloji mühendisliği oldu.
Kız-erkek değil, birey
Ben ailemden cinsiyetçi bir ayrım görmedim. Ama çevremde bunun örneklerine sıkça rastlardım. Toplumda yanlış örnekler çoksa, sizin birey olarak doğruyu yaşamanız yetmez. Ailelere vereceğim en önemli mesaj, çocuklarını kız ya da erkek olarak değil, birey olarak görmeleridir. Onların kendilerini yeterli bulmalarını; akıllarına, duygularına, becerilerine inanmalarını sağlamalılar. O zaman cinsiyetlerimizi değil, mühendislerimizi, sanatçılarımızı, öğretmenlerimizi, ekonomistlerimizi, yazılım uzmanlarımızı, pilotlarımızı daha doğrusu ‘insanlarımızı’ konuşuyor olacağız.
Aydın Doğan Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Candan Fetvacı
Çocuklar için rol model önemli
Edebiyatın öncüleri, kız çocukları için yazdı
Eski hikâyelerde kız çocuklarının örnek alabileceği kadın kahramanlar az. Genelde erkek karakterlerin kahramanlıkları konu ediliyor. 9 kadın yazarımız, kadın kahramanları olan hikâyeleriyle ‘Güçlü Kızlar Güçlü Yarınlar için İlham Veren Öyküler: Ben İstersem’ kitabının doğuşuna öncülük etti. Kitabın lansmanını da gerçekleştirdiğimiz 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü konferansına katılan çocuklara kitabı armağan ettik. Serisini çıkarmayı planlıyoruz. Vakıf olarak 2200 kitabı okullara ve yurtlara ayrıca armağan edeceğiz.
Blogger tarafından desteklenmektedir.