FuckUp (Başarısızlık Hikayeleri) Geceleri

YAZAR : Salı, Temmuz 24, 2018

Bir kaç yıldır Ankara'da Fuck Up Nights Etkinliği düzenleniyor. "Çocuklar Duymasın" dizisinin senaryo danışmanı ve oyuncusu Mehmet Auf'un organizasyonunu yaptığı bu gecelerin bir hikayesi var. 
Fuck Up ; faka basmak, çuvallamak, işi batırmak, özetle yaptığın iş her ne ise umulmadık bir şekilde başarısız olmak demek.
2012 yılında Meksika'da bir grup arkadaş,bir kaç iş denemesi ve başarısızlık yaşadıktan sonra bir akşam sohbet ederlerken "neden hep başarı hikayeleri var. Başarısızlık hikayeleri de olmalı ki insanlar o hatalardan ders alsınlar" düşüncesiyle yola çıkmışlar ve bugün dünyanın 300'den fazla şehrinde düzenlenen Fuck Up Geceleri ortaya çıkmış. Organizasyon hızla dünyaya yayılmış. İnsanlar gönüllü olarak sahneye çıkıp nasıl başarısız olduklarını, nerede hata yaptıklarını anlatarak diğer insanlara ilham oluyorlar.


Benim bu gecelerden, gecenin sponsorlarından Ankara Etkinlik Ayşegül sayesinde haberim oldu. Bir akşam davet etti , gittik ve çok eğlendik. Aslında bu hikayeleri çocuklarımın da dinlemesini isterdim (özellikle 15 yasında olan oğlumun dinlemesini isterdim, şu sıralar girişimci olacağım diyerek dolaşıyor:))) ama düzenlenen mekanda yaş sınırı var. 
Bu organizasyon diyor ki aslında 

Hiç başlamadığın bir projede başarısız olma olasılığın %100.

Girişimci olmak isteyenlere yolda karşılaşabilecekleri sorunları anlatıyorlar,kendi hikayeleriyle ki bu bence çok değerli bir deneyim.
Biz eşimle bu geceleri hem eğlenceli hem de öğretici buluyoruz ve fırsat buldukça katılıyoruz. 


Dün geceki Fuck Up gecesine arkadaşlarım da geldiler. İnsanlar çıkıp hikayelerini anlattıktan sonra online bir yarışma düzenleyip konuşmacıların anlattıklarından sorular soruyorlar ve doğru ve hızlı cevap veren ilk sıralardakilere hediyeler veriyorlar. 
Daha çok gençler ilgi gösterse de her yaştan insan geliyor bu gecelere. 
Eğlenceli ve öğretici bir akşam geçirmek istiyorsanız Türkiye'de Ankara, İstanbul ve İzmir'de düzenlenen bu gecelere katılmanızı öneririm. 

I, Tonya Film Yorumu

YAZAR : Perşembe, Temmuz 19, 2018

Salı gecesi Cer Modern Açık Hava Sineması'nda "I, Tonya" filmini izledik. Bu kadar etkileneceğimi hiç düşünmeden hatta filmi pek beğenmeyeceğim ön yargısıyla gitmiştim filme. Çünkü daha önce aynı mekanda izlediğim film bir sanat filmiydi ve biraz sıkılmıştım açıkçası. Gerçek hayat hikayesi olması ayrıca üzücü.
I, Tonya , Tonya adında buz pateni sporcusu bir kızın hayatını anlatıyor. Bir anne bir kızın hayatını nasıl mahveder onu gösteriyor. Öyle üzüldüm ki anlatacak kelimeler bulamıyorum filmi.  O anneden nefret ettim film boyunca. Sürekli sigara içen , 6 koca eskitmiş, sevgi göstermeyi bilmeyen bencil ötesi bir kadın. Her zaman "anneler çok önemli" derim , bu film bunun son derece çarpıcı bir ispatı gibi. Kızını 4 yaşında buz pateni pistine götürüyor ve iyi bir buz patenci oluyor Tonya. Ama annesinden hiç sevgi görmüyor, hatta şiddet görüyor. Sonra da annesinin deyimiyle "ona ilk güzelsin diyen adamla" evleniyor. Ve tahmin edin ne oluyor? Kocasından da şiddet görüyor. Adam Tonya'ya vurdukça içim acıdı resmen. 

ı tonya ile ilgili görsel sonucu

Doğru dürüst bir eğitimi yok, tek bildiği buz pateni. Oldukça  da başarılı ama jüriden çok iyi puanlar alamıyor. Bazı sahnelerde buna isyan etmesi  , jüriye neden diye sorması çok hüzünlüydü. En son jüriden bir adama "beni sevmediğinizi biliyorum , ama patende çok iyiydim neden bana düşük puan verdiniz?" diye soruyor ve adam "muhtemelen bu söylediğimi daha sonra inkar edeceğim ama mesela sadece kaymak değil, biz düzgün bir Amerikan ailesi istiyoruz" diyor ve Tonya "ama ben düzgün bir amerikan aileden gelmiyorum" diyor. 
ı tonya ile ilgili görsel sonucu

Film oyuncuların anlatımlarına da yer veriyor ara ara sahnelerde. Dünya şampiyonu olduğunda "bütün dünya beni sevmişti, sadece 1 dakikalığına" cümlesi de içimi parçaladı:( 
Tonya biraz kaba, hareketleri hiç zarif değil bu yüzden insanlar ondan uzak duruyorlar gibi bir imaj çizilmiş. Sonrasında kocası geri zekalı bir arkadaşıyla birlikte hayatını mahvediyor kızcağızın. Ama bence ilk önce annesi mahvediyor:(

ı tonya ile ilgili görsel sonucu

Oyunculara gelirsek; filmin sonunda gerçek kahramanları da gösterdiler , bence cast çok iyi. Çok uygun kişiler bulmuşlar fiziksel olarak ve duruş olarak. Çok başarılı buldum oyuncuları. Başrol oyuncusu harika oynamış, oynamamış yaşamış resmen. Offf ne bileyim çok üzüldüm kızcağıza, ama bu haksızlık diye bağırmak geldi içimden filmin sonunda. Ama hayat böyle :(((
Birde benim yaş dönemimdekilerin hatırlayacağı buz pateni şampiyonu "Katerina Wit" vardı filmde. Sanki eski bir arkadaşımın adını duymuşum gibi hissettim adını duyduğumda.
Yani demem o ki filmi izleyin, izlettirin. Anneler izlesin özellikle. Çocukların hayatlarına neler yapabilecek güçte olduklarını görsünler ve ders alsınlar filmden. Ve sevgi, önce anne sevgisi sonra diğer insanların sevgisi. Öyle önemli ki. Aslında tek istediğimiz sevilmek ve onaylanmak. 
Önce kendimizi sevip onaylayalım, sonra da en yakınımızdakileri.




Deneyimli Diyetçiden Tavsiyeler :)

YAZAR : Salı, Temmuz 17, 2018
diyet karikatür ile ilgili görsel sonucu
Bir zamanlar (10 yıl kadar önce bir zamanlar:)) bir  komşum vardı. Adını gerçekten hatırlayamıyorum ama hatırlasam bile gerçek adını yazmayacaktım zaten, Elif Hanım diyelim. Elif Hanım benden yaklaşık 10-15 yaş büyük ve oldukça kilolu bir hanımdı. Çocukları olduktan sonra işini bırakmış ben tanıdığım dönemde ev hanımıydı ve  kiloluydu, eskiden zayıfmış. Eskiden hangimiz zayıf değildik ki:( Neyse efendim komşu olduğumuz dönemde Elif Hanım akupunktur diyeti yapmaya başladı. Ankara'da çok ünlü bir akupunktur doktoru var , ona gitmeye başlamıştı. Eşi eve elinde koli koli sodalarla geldi ilk akşam. Sonraki süreçte sanırım kadıncağız bir kaç gün diyeti yapabilmiş sonra da bırakmıştı. Ben sorduğumda ilk günündeydi  diyetinin ve acayip motive bir şekilde anlattı diyetini. Sonraki günlerde karşılaştığımda diyetin nasıl gittiğini sordum. Zor ama iyi gidiyor dedi. Bir kaç gün sonra sorduğumda "bıraktım diyeti ve bana bir daha bu konuda soru sormazsan sevinirim" dedi. Biraz bozulmakla birlikte zarif bir şekilde söylediği için yine de hak verdim ona. Çünkü sonrasında bende yaşadım böyle olaylar ve ancak o zaman anladım. Sonrasında bana dedi ki "bu kadar kilo almayı beklememek lazım. Baktın bir kaç kilo almışsın hemen acil müdahale etmelisin. Yoksa battı balık yan gider diyerek kilo almaya devam ediyorsun". Beni çok etkiledi bu cümle ve ne zaman bir kaç kilo aldığımı düşünsem aklıma Elif Hanım geliyor ve hemen diyete başlıyorum. 
Doktor Mehmet Öz'ü bilmeyen yoktur sanırım. Onun bir konuşmasında da benzer bir şey söylediğini duymuştum. "En sevdiğiniz kot pantolonunuz size dar gelmeye başladığı anda diyete başlayın ve bu yüzden lastikli pantolonlar giymeyin ki sizi uyaran bir şey olsun" . 
İdeal kiloda olmaya çalışın ve kilo alırsanız hemen müdahale edin diyor yani. Gençken 3-5 kilo alır hemen verirdim. Ama yaşla birlikte kilo vermek zorlaşıyor. Daha fazla uğraşmanız gerekiyor zayıflamak için. 

diyet karikatür ile ilgili görsel sonucu

Benim ve zannediyorum bir çok kişinin, yaptığı hatalardan biri diyet yaparken kaçırırsak ucunu bırakıyoruz. Yani bir kere pasta yedik diye gemileri yakıp vazgeçiyoruz. İşte burada bırakmamak devam etmek gerekiyor. İşte burası zurnanın zırt dediği yer:)))
Birde zayıflama konusunu çok fazla gündemimiz haline getirmemek , sürekli muhabbetini yapmamak gerektiğini de düşünüyorum. Sessizce köşede yapın diyetinizi sporunuzu:))))
Anlattıklarımı maddeler halinde sıralar isek; 
1. İdeal kilomuzu 3-5 kilo aştığımızda hemen diyete başlıyoruz. Ya da kot pantolonumuz sıkmaya başladıysa, bu bir işaret diyoruz ve diyete başlıyoruz.
2.Diyeti bir kere bozduk diye vazgeçmiyoruz 2. kez de vazgeçmiyoruz ve 3. kez olmaması için dikkat ederek diyete devam ediyoruz.
3. Herkese diyetteyim demiyoruz. Sessizce diyete devam ediyoruz:)
Deneyimli diyetçiden tavsiyeler:)))) 

İki Film Birden Yorum

YAZAR : Pazartesi, Temmuz 16, 2018
lara croft ile ilgili görsel sonucu

Dün akşam iki film birden:) izledik. Birincisi Tomb Rider : Lara Croft , 2. si Özgürlüğün Elli Tonu. Artık filmleri izlerken alt yazı gibi düşünceler geçiyor beynimden. Özellikle bu devam filmleri neden izleniyor hala? merak ediyorum mesela. Sonra insan psikolojisinin özellikleri geliyor aklıma. Biz alıştığımız şeyleri seviyoruz. Tanıdığımız insanları merak ediyoruz. Ve bu devam filmleri de bu duygumuza hitap ediyor . Kahramanlarımızın başına ne gelmiş merak ediyoruz. Hayatlarında sonra neler olmuş? Lara Croft'u iyi bilirdik zaten:)) Bu sefer Angelina Joly'den sonra çok genç bir kız oynamış. Bakalım o da Angelina kadar iyi mi oynamış:)? vb....gibi. 
Geçen hafta sonu aynı akşam 2 düğüne birden davetliydik. Biri eşimin iş arkadaşının diğeri benim bir süre görüşmeme kararı aldığım ama son zamanlarda tekrar görüşmeye başladığımız bir arkadaşımın kızının düğünüydü. Tabi ben kendi arkadaşımın düğününe gitmek istedim. 15 senedir arkadaş olduğumuz için gelin olacak kızın büyüme sürecini çok iyi biliyorum ve onun gelinlik giymiş halini merak ediyordum. Ama ne oldu? Eşim benden önce söz verdiği için onun arkadaşının düğününe gittik. Benim arkadaşımın kızının da bir gece öncesi kına gecesine gittik. Evlilik kurumu bazı fedakarlıklar gerektiriyor azizim. Yani bir tarafta hiç tanımadığım bir çift diğer tarafta kaç yıllık arkadaşım ve ailesi. Doğal olarak arkadaşımı seçerdim ama şartlar böyle gerektirdi. Sonuçta bir düğüne neden gidilir? Gelinlikle gelin nasıl güzel olmuş bakılır? Aile fertleri ne giymiş, damat nasıl bir tip? Kayınvalide nasıl birisi vb.... gibi meraklar vardır:)))) İşte hooop bağladım Tom Rider'a:)))) Yani bilindik iyidir, tanıdığımız için onu merak ederiz.

özgürlüğün 50 tonu ile ilgili görsel sonucu

Grinin Elli Tonu serisinin son filmi Özgürlüğün Elli Tonu'na gelecek olursak, çok sıkıcı bulduğumu söyleyebilirim. Chiristian olmuş iyi koca, spoiler vereyim iyi baba olma yolunda ilerliyor. Böyle aykırı bir seri böyle mi bağlanmalıydı yaaaa. Seyirciyi mutlu etmek için yapmışlar bu filmi resmen. Seyirci çünkü her şeyin olması gerektiği gibi olmasını ister. Yani aşık ol, evlen, çocuk yap sıralaması olması rahatlatır bizi. Yani serinin 2.sinde başlayan sıradanlaşma 3. filmde doruğa ulaşmış:) Ama reklamın gücü işte çok fazla kişi tarafından izlenmiş. Vasat ve hiç ilgi çekici değil. Konu desen konu yok,  oyunculuk yok, senaryo yok.  Tavsiye etmem yani. Gerek yok,izlemeyin bence:))) Sadece tavsiye tabi siz bilirsiniz, isterseniz, çok bol vaktiniz varsa izleyin.


Çünkü Annem Öyle Yapıyordu

YAZAR : Cumartesi, Temmuz 14, 2018
çocuk gördüğünü yapar karikatür ile ilgili görsel sonucu
Yaz tatili gelince anneleri bir telaş alıyor. Ne yapacak çocuklar? Küçük çocukları olanlar, yaz okulu mu olsun?, anneanne, babaanne mi olsun?, bakıcı mı olsun? sorunsalı yaşıyor. Daha büyük çocukları olanlar, benim gibi, bütün gün evde yatıp tablet telefonla günlerini geçirmesinler istiyoruz. Bunun için arayışlara giriyoruz. Oğlum 15 kızım 10 yaşında. Galiba hiç bir zaman benim için yeterince büyük olmayacaklar:) Hep merak edeceğim onları. İkisi de çok büyük değiller aslında. Hala annenin ilgisine , rehberliğine muhtaçlar. Rehberliğimize hep ihtiyaç duyacaklar ona eminim, çünkü kendimden biliyorum. Bu yaşımda hala ev, yemek,sosyal ilişkilerle ilgili konularda anneme danışırım. Finansal konular, devlet işleri , vergi,kredi vb.... gibi konularda da babama danışırdım. Zaman zaman yine danışmak istiyorum ama sonra vefatının üzerinden 5 yıl geçtiğini hatırlıyorum, kalbim sıkışarak. 
Neyse efendim benim çocuklar bu yaz evde ikisi kalıyorlar. Akşamları eve geldiğimde mutfak tezgahının üzerini görmek bende küçük çaplı bir cinnete sebep oluyor. Hemde her akşam. "Alış ya da değiştir" dimi. Yok alışmaya direniyorum. Alışmam gerektiğini düşünmüyorum. Çünkü artık kendi başlarının çaresine bakacak kadar büyüdüler. O yüzden bu hafta "bulaşık makinasını doldurma boşaltma 101" eğitimi aldılar, uygulamalı:) Bu eğitim beni epey rahatlattı diyebilirim.
çocuk eğitimi ile ilgili görsel sonucu
Dün de eve geldiğimde 10 yaşında ki kızım Ezgi kendine çay demlediğini söyledi. Ağabeyi arkadaşıyla basket oynamaya gitmiş, o esnada yalnız kalmış ve çay içip bir şeyler yemek istemiş. Aferin kızıma dedim, tabi, çaydanlığı henüz görmemiştim. Çaydanlığı elime aldığımda ağzına kadar çayla dolu olduğunu görünce şaşırdım ve sordum "apartmanı da çaya mı davet ettin anneciğim" dedim. Kızım da dedi ki "ama anne ben ne kadar konulur, nasıl demlenir bilmiyorum ki sadece seni izlerken görmüştüm, aynı miktarda çay koydum aynı miktarda su doldurup demledim". Öyle güzel söylüyordu ki güzel kızım, sarılıp öptüm kendisini. Gülerek babasına anlattım ve çocuk haklı dedik. Kendince bir mantık yürütmüş . Biz ona hiç öğretmedik ki çay demlemeyi. 
Bu olay aklıma bir hikayeyi getirdi. Yeni evli Amerikalı bir çift hikayemizin kahramanları. Kadın olan jambon pişirirken her defasında jambonun etrafını kesip küçültüyor, sonra da o kestiği parçalarıda aynı tavada pişiriyormuş. Eşi bir kaç izledikten sonra bu yaptığına anlam verememiş ve sormuş. "Neden  kesip pişiriyorsun? bütün olarak pişirsene" Kadın çok şaşırmış, hiç farkında değilmiş ve nedenini kendisi de bilmiyormuş. "Bilmem, annem hep öyle yapardı" demiş. Sonra kadının annesine sormaya karar vermişler. O da aynı cevabı vermiş "bilmem , annem öyle yapıyordu" . Büyük anneye sormaya karar vermişler, neyse ki büyük anne yaşıyormuş. Neden jambonun etrafını kesiyorsun büyük anne diye sorduklarında kadıncağız demiş ki :"çok basit , hiç bir zaman bütün bir jambonu pişirecek büyüklükte bir tavam olmadı benim, o yüzden kesip pişirdim hep". Aslında sonraki kuşak kadınların tavaları büyükmüş ama ne gördülerse onu yapmaya devam etmişler. Bu hikaye beni çok etkilemişti ilk duyduğumda. Aslında ne kadar çok şey var kim bilir sebebini bilmeden sırf anne babamızdan çevremizden öyle gördük diye yaptığımız. 
Psikolojik açıdan baktığımızda aslında bu otomotikleşmiş davranışlar beynimizin işini kolaylaştırır. Tasarruf eder beynimiz. Her defasında her aşamayı düşünmeyiz, otomotiğe bağlar yaparız. Hayır ben yapmayalım demiyorum ama arada sırada size anlamsız gelen davranışları fark edip mantıksızsa yapmaya devam etmeyin diyorum. Bir de yazının ana fikri "çocuk sizden ne görürse onu yapar, iyi, doğru  davranan çocuklar yetiştirmek istiyorsanız önce siz iyi davranmalısınız. 

Egzersizi Yapabilmek İçin 5 İpucu

YAZAR : Cuma, Temmuz 13, 2018
spor karikatür ile ilgili görsel sonucu

Televizyon programlarının, sosyal medyanın, arkadaş sohbetlerinin vazgeçilmez konusu zayıflama, sağlıklı yaşama, spor ve egzersiz. Evet biliyoruz egzersiz yapmak çok önemli ama günlük hayatın koşuşturmasında nereye koyacağız sporu. Nasıl motive olacağız her gün sürdürebilmek için. Kendimden örnek vereyim, 2-3 gün süper motivasyonla spor yapıyorum ama sonrasında "üşenme, erteleme ve vazgeçme" üçlüsü yakamı bırakmıyor:)
Sonra dedim  ki kendi kendime "yapan nasıl yapıyor arkadaş, bunların bir sırrı olmalı" . Nasrettin Hoca bile ne demiş; "bana eşekten düşeni getirin" demiş. Yani yaşamış, başarmış birilerinin söyledikleri daha değerli. Sizler için(itiraf ediyorum en çokta kendim için:))) bu sırları araştırdım, derledim, topladım bu yazıyı yazıyorum:)
spor karikatür ile ilgili görsel sonucu
1. İpucu:
En önemlisi bence. Zevk aldığınız bir egzersiz bulmak. Sevmeden yapılan şeyler zorunda hissettiğimiz için biraz sürebiliyor ama uzun vadeli olmuyor. O yüzden ilk olarak hangi egzersizi sevdiğinizi bulmalısınız. Açık havada yürüyüş, dans,  pilates, zumba vb..... gibi bir sürü seçenekten birini ya da bir kaçını seçip yapmanız uzun sürmesini sağlıyor ve sizi motive ediyor. Öncelikle kendinize şöyle bir bakın. Hareketli bir tip misiniz? Yoksa sakin mi? Kişiliğinize uygun spor seçmek en önemli aşama.

2. İpucu:
Hangi sporu yaparsanız yapın , ne zaman yapacağınızı planlamazsanız o da uzun vadeli olamıyor maalesef. Yani mesela diyeceksiniz ki ""ben salı, perşembe, cumartesi  uyanır uyanmaz yürüyüş yapacağım" . Yani gününüzün içine net olarak yerleştirmelisiniz. Hangi gün hangi saat olacak net bir şekilde karar vermeli ve özellikle ilk zamanlar bu saatlerde mutlaka spor yapmaya çalışmalısınız. Bir süre sonra(21 gün ya da 40 gün olabilir) alışkanlığa dönüşeceği için daha az zorlanıp devam edeceksiniz.

3. İpucu:
Bir veya bir kaç arkadaşınızla birlikte spor yapın. Bu sosyal insanlarda daha çok işe yaramakla birlikte genelde faydalı bir yöntemdir.Herkes zayıflamak, sağlıklı olmak istiyor sonuçta. Yani canınız spor yapmak istemediğinde "hadi ama kalk gidelim" diye ısrar edecek arkadaşlar acayip motivasyon kaynağıdır. Ya da arkadaş bulamıyorsanız spor yapacak, etrafınızdakilere söyleyin, özellikle takipçi tiplere. Size "bugün spor yaptın mı vb...." sorular sorup sizi taciz etsinler:) Sırf onlar konuşmasın diye bile motive olabilirsiniz.
Mesela kişisel koçla spor yaptığım zamanlarda çok disiplinliydim. Kişisel Koçumun adı Mehtap'tı ve bana kızmasından çok korkup erteleyemiyordum randevularımı:)))) Sizde bir Mehtap bulun mesela:)
spor karikatür ile ilgili görsel sonucu
4. İpucu
Yaptığınız sporun süresini yavaş yavaş arttırın. Örneğin 15 dakikayla başlayıp bir kaç gün sonra yarım saate çıkarın, sonra 45 dakika, sonra 1 saat şeklinde. Yani her gün 1 saat spor yapacağım demek gözünüzü korkutabilir. Yani az az başlamak ve arttırmak bütün alışkanlıkların oluşmasında başarılı bir yöntemdir.

5. İpucu:
Kulaklıkla müzik dinlemek, ya da youtube videolarını dinlemek ya da izlemek çok faydalı . Mesela ben yürüyüş yaparken tedx konuşması dinlemeyi çok seviyorum. Bir video izlemek istediğimde "yürüyüş yaparken dinlerim" demek yürüyüşü daha cazip hale getiriyor. Hatta bir ara ingilizce dersler dinliyordum yürüyüş yaparken, çifte kazanç oluyordu :)

Kendim de bizzat denedim ve faydalı bulduğum için paylaşmak istedim. Bazen küçücük bir "hadi" bile işe yarıyor, faydalı şeyler için. E o zaman "hadi":)))


Mutlu ve Huzurlu Olmanın Formülleri - Prof. Dr. Derya Uludüz

YAZAR : Pazartesi, Temmuz 09, 2018

Mutlu ve Huzurlu Olmanın Formülleri

Güzel bir yazı buldum. Sizinle paylaşmak istedim. Bazen kendimizi anlamsız bir şekilde öfkeli , mutsuz , gergin, üzgün,sinirli hissederiz. Etrafımızdaki insanları kırarız bazen bu sebeplerden. Tüm bunların nedeni hormonlar ve vücudumuzdaki kimyasallar olabilir. Vücudumuzu yöneten hormonları dengede tutmamız gerekir. Prof. Dr. Derya Uludüz'ün bu konuyla ilgili yazısını paylaşıyorum aşağıda. Keyifli okumalar.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Ä°lgili resim

İşte mutlu ve huzurlu olmanın formülleri

Dopamin, motivasyon, zevk, ilgi, ödül ve dürtü kontrolünü sağlayan ve hafızayı güçlendiren hormondur. Dopamin hormonu mutluluk ve haz alma sırasında salgılanır. Dopamin miktarı, dengesiz beslenme, demir eksikliği, stres, menapoz ile östrojen düşüklüğü, uykusuzluk veya sık depresyon ilacı kullanımı nedeniyle düşebilir.  
-Zevk alma, istek ve enerjiniz azalmış ise,
-Çok hızlı değişken bir ruh haliniz var, dürtülerinizi ve öfkenizi kontrol edemiyorsanız,
-Kronik yorgunluk,  mutlu olamama, tatminsizlik hissediyorsanız,
 -Egzersiz de dahil olmak üzere hiçbir şey yapmak istemiyorsanız,
 -Cinsel isteğinizde azalma varsa,
-Konsantrasyon güçlüğü, dikkat eksikliği ve odaklanma sorunu yaşıyorsanız,
-Sosyal içe kapanma, aşırı endişe haliniz varsa, dopamin eksikliğiniz olabilir.
Beynin dopamin salgılamasını artırmak için, öğünlerde protein ağırlıklı beslenmemiz gerekir. Elma, muz, çilek, karpuz, peynir, yoğurt, yumurta, enginar, kırmızı pancar, brokoli, ıspanak, lahana turşusu, zerdeçal, badem, yulaf ezmesi, yeşil çay, deniz ürünleri, tavuk gibi besinler ile E ve C vitaminleri dopamin düzeylerini arttırır. Kan şekeri ve kolesterolü artıran besinlerden uzak durmak, günde 15 dakika güneş ışığına çıkmak, haftada 5 gün açık havada 30 dakika yürümek, mutlu olduğunuz bir işte çalışmak, hobiler edinmek ve günde 8 saat uyku dopamin üretimi için çok önemlidir. Beyninizin zevk merkezini yoran, dopamini hızlı tüketen heyecan arayışı davranışlarda aşırıya kaçmayın. Dopamin miktarınız çok düşük ve şikayetleriniz sizi rahatsız eder düzeyde ise takviye besin desteklerini kullanmanızı öneririm. Örneğin, kolaylıkla bulabileceğiniz L- tirozin bir protein ekstresidir. Doğal bir besin desteğidir ve vücutta dopamin miktarını artırır.
Serotonin; doğal bir duygu durum düzenleyicisidir. Mutluluk, huzur, rahatlık hissettiren madde olarak bilinir. Duygusal dengemizden, uyku düzenimize, yeme alışkanlıklarına ve sindirim sistemimizin iyi çalışmasına kadar birçok etkisi vardır. Serotonin hormonu eksikliğinde depresyon, başağrısı, obezite, hiperaktivite gibi sorunların temelini oluşturmaktadır. Mide ve bağırsaklarda kas hareketini kolaylaştırır, ağrı sisteminde rol oynar ve ayrıca sağlıklı bir uyku uyumamızı sağlar.
Serotoninin düştüğünü nasıl anlayabiliriz?
-Kendinizi sürekli sinirli, öfkeli hissediyor ve dürtüsel davranıyorsanız,
-Ümitsiz, çaresiz, hep karamsarsanız,
-Kendinizi değersiz hissediyor, özgüven eksikliği yaşıyorsanız,
-Sürekli tatlı, hamur işi, çikolata yeme isteği duyuyorsanız,
-Uykuya dalmakta güçlük çekiyor veya geceleri aniden uyanıyorsanız,
-İştahınız aşırı artmış veya azalmış ise,
-Canınız evden dışarı çıkmak istemiyor ve dış dünyadan izole olmaya başladıysanız,
-Sık başağrıları veya kabızlık gibi bağırsak sorunları yaşıyorsanız,
Tüm bu yakınmalar yanında geceleri uykudan bile uyanıp yemek yeme isteği hissediyorsanız ve kilo veremiyorsanız dikkat edin! Beyin serotonin seviyeniz azalmış olabilir. Serotonin seviyeniz azaldıkça şekerli gıdalar tüketme ihtiyacı hissedersiniz, ancak bu gıdaları tükettiğinizde daha da depresif olabilirsiniz.
Açık havada yapılan egzersizler ve güneş ışığından faydalanma en iyi serotonin artırma yoludur. Özellikle sabah erken saatlerde güneş ışığı serotonin üretimi için en yararlıdır. Egzersiz serotoninin öncü maddesi olan L-triptofan salgısını artırarak serotonini yükseltir. Ayrıca, L-triptofan besin desteği ve B6 vitamini kullanabilirsiniz. Bunun yanında protein ağırlıklı beslenin. Yumurta, hindi, yağsız et, avokado, soya, muz, badem ve fındık, baklagiller ve kuru meyveler L-triptofandan zengindir. Muz, avokado, ıspanak, kırmızı et, patates, bezelye, bira mayası, yumurta, baklagiller, kuruyemişler B6 vitamininden zengindir. Magnezyum takviyesi de almak, kafein tüketimini azaltıp, günde sekiz saat uyumak çok yararlı olacaktır. Stresten uzak durun. Masaj yaptırmak, serotonin üretimini engelleyen stres hormonu kortizolü azaltacaktır.  Keyif aldığınız uğraşlar edinin.
derya uludüz ile ilgili görsel sonucu
GABA hormonu beyin dalgalarının uyumlu çalışmasını sağlayarak beynin dinlenmesine olanak verir. Beyne ‘sakinleştirici’ etki sağlar. Böylece daha sakin ve kontrollü oluruz. Özellikle yoğun geçen bir günün sonunda duygularımızı ve beynimizi sakinleştirir. Rahatlatıcı etkisi ile uyku problemi olan kişilerde uyku kalitesini artırır. Aşırı hareketli, pratik ve işkolik kişilerde beyin GABA maddesini aşırı hızlı tüketir. Bu kişilerde sinir hücreleri daha fazla mesai yaptığından elektrik uyarısı daha fazladır. Bu durum beyni bir süre sonra yorar ve GABA eksikliği ile ilgili yakınmalar başlayabilir. İç sıkıntısı ve midenizde düğümlenme hissi, bir türlü organize olamadığınız için sıklıkla randevularınıza yetişememe ya da işlerinizi zamanında bitirememe, aynı anda bir çok işi yapmaya çalıştığınız halde günün sonunda çok azını yapabilme, her şey yolunda gitse de her an üzülecek yeni sebepler bulma, bir türlü rahatlayamama veya sebepsiz kalp çarpıntılarınız varsa GABA eksikliğinden şüphelenmek gerekir. 
GABA’yı nasıl artıralım? 
GABA, B6 vitamini ve magnezyum takviyesi kullanabilirsiniz. Magnezyum ve B6 vitamini beyinde GABA miktarını artırır.  Ayrıca kahverengi pirinç, ıspanak, elma, muz, ciğer-sakatat, bezelye, brokoli, havuç, mısır, fıstık, soğan, patates, mantar, domates gibi bazı gıdalar bol miktarda GABA içerir. Listeye eklenecek en önemli besinlerden bir tanesi de probiyotik olan evde yapılmış kefir ve yoğurttur. GABA düzeylerini artırmanın bir yolu da egzersiz yapmaktır ve yoga en iyi GABA kaynağıdır.
Oksitosin; sarılma gibi ten teması, doğum, emzirme dönemi ve cinsel aktivite sırasında vücutta düzeyi yükseldiği için aşk hormonu olarak da bilinir. Biriyle bağ kurduğunuzda ya da güven ve sadakat duygularının yoğun hissedildiği anlarda ön plana çıkar. Aşık olduğunuzda da oksitosin salınır. Kadınlarda daha yüksek düzeylerdedir. Özellikle doğum ve bebek emzirme sırasında bebek ile anne arasında güçlü ilişkinin kurulmasını sağlayan ana hormondur. Empati, duygu durum, güven, cinsel aktivite, sosyal ilişkilerin kurulması oksitosin için önemli görevlerdir. Kortizol düzeylerini azaltır. Ağrı eşiğini yükseltir. Oksitosin salınımı sosyal ilişkilerin ve ikili ilişkilerin gücünü artırır.
Oksitosin beyinde azaldığında anksiyete, sosyal fobi, sosyal ilişkilerde girişken olamama, otizm, post travmatik stres bozukluğu, kulak çınlaması veya anoreksi hastalığı görülebilir.   
Oksitosin üretimi için vitamin D çok önemlidir. En ideal D vitamini kaynağı güneş ışığıdır. C vitamini ve Magnezyum da oksitosin üretiminde rol alırlar. Badem, kabak çekirdeği, muz, siyah çikolata, ıspanak en iyi magnezyum kaynaklarıdır. Melatonin adlı beyinde salınan uyku hormonu da oksitosin salınmasını artırır. Sosyal ilişkilerinizde, dostlarınız, akrabalarınızla tokalaşmak, onlara sarılmak gibi fiziksel temaslar çok önemlidir. Her gün sadece 10 saniye sevdiklerinize sarılmak, evcil hayvanınızı sevmek bile oksitosin miktarınızı artırarak sizi mutlu yapar. Masaj yaptırmak, yoga yapmak, müzik dinlemek, soğuk veya ılık su ile duş almak da oksitosini artırır.

Yazının orjinali için : https://www.cnnturk.com/yazarlar/guncel/prof-dr-derya-uluduz/iste-mutlu-ve-huzurlu-olmanin-formulleri

Makyaj Hileleri Dolandırıcılık Kapsamına Alınsın:)))

YAZAR : Salı, Temmuz 03, 2018

Makyaj Hileleri
"Makyaj Hileleri dolandırıcılık kapsamına alınsın" yazıyordu hürriyet gazetesinde. Sonrasında bende öncesi-sonrası fotoğrafları buldum nette.
 Değişim inanılmaz değil mi?

makyaj öncesi sonrası ile ilgili görsel sonucu

Ä°lgili resim

makyaj öncesi sonrası ile ilgili görsel sonucu

Ä°lgili resim

makyaj öncesi sonrası ile ilgili görsel sonucu

makyaj öncesi sonrası ile ilgili görsel sonucu

makyaj öncesi sonrası ile ilgili görsel sonucu

Blogger tarafından desteklenmektedir.