dizi yorumu
güncel
ufak tefek cinayetler
ufak tefek cinayetler dizi yorumu
ufak tefek cinayetler oya
Alacaklısını Kim Sevmiş ki?
YAZAR : kadriye
Pazartesi, Ocak 29, 2018
Ufak Tefek Cinayetler dizisini sevdiğimden ve takip ettiğimden daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim. En sevdiğim bölümlerden birisi Edip karakterinin hayatla, insan ilişkileri ile ilgili tespitleri. Her hafta diziyi izlerken aklımda kalanları not almaya çalışıyorum hatta instagram da paylaşıp "siz bu bölümde neler yakaladınız?" diye soruyorum.
En son bölümde çok sevdiğim bir cümleyi başlık yaptım yazıma. Seyredenler bilirler ama seyretmeyenlerin de anlayabilmesi için bu sözün geçtiği sahneyi anlatayım. Merve eski gücünü tekrar kazanıp geri dönmüştür ama ona zor günlerinde yardım eden Oya'ya eski düşmanlığını devam ettirmektedir. Oya Edip'le konuşurken "bir şey beklemiyordum aslında bir teşekkür falan ama bu kadar nefret etmesini de beklemiyordum" dediğinde Edip "en çok bize iyilik yapanlara kızarız içten içe. Kendimizi onlara borçlu hissederiz. Alacaklısını kim sevmiş ki?" der. Bir süredir bildiğim bir şeyi böyle örnekle, derlenip toplanmış görünce taşlar iyice yerine oturdu. Bunu anlattığım arkadaşlarımda aynı şekilde söylediler. Yani eğer birine iyilik yaptıysanız onu sizi sevmeme ihtimali artar:) Son zamanlarda bir söz var ya hani "hiç bir iyilik cezasız kalmaz" ya da Hz. Ali'nin olduğu söylenen bir kıssa vardır. Hz. Ali'ye demişler ki falanca senin hakkında konuşuyor. O da demiş ki "nasıl olur ona iyilik yapmamıştım ki ben" .
Bunun tam tersi olarak (aslında biraz tuhaf olsa da) iyilik yaptığımız insanları severiz. Yani aralarında ters bir orantı vardır. Hiç mantıklı değil ama insan psikolojisi işte böyle çalışıyormuş.
Eeee bu bilgiler ışığında hiç kimseye iyilik yapmayacak mıyız? Tabi ki hayır. Ahde vefası olan insanlar yapılan iyiliği hiç unutmazlar. İyilik yaptığınız insan ahde vefalı bir insansa (ki bu çok zor bulunan bir özellik maalesef) şanslısınız , yaptığınız iyiliğin değerini bilecektir. Ama genel olarak değer bilinmese de iyilik yapmak ve bazen karşılığında nankörlük görmek kaçınılmaz olur. Ama sonuç olarak nankörlük yapan biz değiliz, biz iyilik yapan tarafız. Yani herkes kendine yakışanı yapar devam eder hayatına.(sanırım erdim ben:)))
Ne olursa olsun , ne kadar olgun olursak olalım nankörlük görmek hepimizin canını acıtabilir. Ama bazıları için züğürt tesellisi gibi gelse de nankörlük yapan değilde nankörlük gören olmak yeğdir:) . Haksızlık yapan değil haksızlığa uğrayan olmak , aldatan değil aldatılan olmak . Affedip yola devam etmek gerekir .
,
Bir hikayeyle yazımı sonlandırayım.
Çölden devesiyle geçmekte olan bir derviş yerde yatan bir adam görür. Yanına yaklaştığında ölmediğini görür ve yerde yatan adam ondan su ister. Devesinde su matarasını alıp adama verir derviş. Suyu içen adam kendine gelir ve çok atik bir hareketle dervişin devesini alıp kaçmaya başlar. Derviş arkasından bağırır "tamam al devemi git ama bunu yaptığını kimseye anlatma" .Deveyi alıp kaçan adamın aklına takılır dervişin söyledikleri, bir anlam veremez ve merakına yenik düşüp geri dönüp dervişe "ne demek istedin" der. Derviş der ki "eğer bu yaptığını anlatırsan bundan sonra hiç kimse çölde ölmek üzere olan birine yardım etmez. Anlatma ki kötülük yayılmasın".