Ozon Tedavisi

YAZAR : Cuma, Mayıs 29, 2015
Selamlar


Son zamanlarda çok duymaya başlamıştım. Ozon tedavisini. Sonra merak ettim ve araştırdım. Faydaları arasında insülin direncine iyi geldiğini okuduktan sonra "tamam" dedim, "buldum". Zayıflama ile ilgili şurada ki yazımda bahsettiğim üzere şekerim düşünce gözüm döndüğünden mütevellit ne yediğimi , ne kadar yediğimi bilmediğim ataklar yaşadığım için zayıflayamıyorum demiştim. Ama zayıflamaktan da daha önce yaşam kalitemin düşmesine sebep oluyor bu ataklar. Çok yorgun ve bitkin hissediyorum kendimi. Hatta hayalimde sanki kocaman bir enjektörle vücudumun enerjisini çekiyorlar. Sonra önüme geleni yedikten sonra da şekerim tavan yapıyor ve Garfield gibi oluyorum. Neyse çok şikayetlendim ben sevmem pek mızmızlanmayı ama durduk yere derman aramıyorum, bunu bilin istedim. 
Neyse bu gün ilk seansıma gideceğim.Doktorla görüşmeye gittiğim gün hemen "tamam" demedi. Önce şikayetlerimi dinledi ve "diyabet hastalarına ve kronik yorgunluğa çok iyi geldiğine dair geri dönütler alıyoruz" dedi. Bu arada ozon terapiyi genç bir cilt için de uygulatıyorlarmış ki doktorun yüzü çok genç ve canlı görünüyordu. Benim için bonusu bu olacak sanırım.
İnternette yaptığım araştırmalar sonucu ozon tedavisinin alternatif tıp yöntemi olduğunu öğrendim ve doktorumun da bana söylediği gibi çok büyük beklentilere girilmemesi gerekiyor. Hatta şeker hastalarının açık yaralarına uygulanması sonucu kötü sonuçlar yaşayanlar bile bulunmakta. Ama yurt dışında kullanımı çok yaygın. Ancak fayda gören de çok büyük bir kesim var. Bilimsel olarak yeterli kanıt olmamasına rağmen olumlu sonuçlar daha fazla. Neyse kafanızı karıştırmayayım. Ben sonuçları paylaşırım buradan. Beni izleyin anacığım......


Eleştiri Gizli Hayranlıktır

YAZAR : Pazartesi, Mayıs 25, 2015

Çok sevdiğim bir söz var, siz de  bilirsiniz "dünyada hiç kimse başka birini yargılayacak kadar mükemmel değildir" . Bir diğer söz de(en sevdiğim) "ilk taşı en günahsız olanımız atsın" (var mı ki günahsız biri?). Ve başka bir tane daha bu konuyla ilgili (kızılderili atasözü olduğunu okumuştum) "Birini yargılamadan önce onun makosenlerini(ayakkabılarını) giyip dolaş". Yani burada ki tüm özlü sözlerden anlayacağımız şey "birini yargılamak ne haddimize" olmalıdır.
Şu yaşıma geldim eleştirilmeyi olgunlukla karşılayan insan evladı görmedim:) Doğru bile olsa. Bütün dünya böyle olduğunu bilse bile. Ama yöntemleri vardır tabi eleştirmenin, yani çok zor durumdaysak, eleştirmeden olmayacaksa, hayat memat meselesiyse falan:) Yoksa egomuzun tatmini için eleştirmek hiç bir şekilde kabul edilemez. Hayranlıktır, kıskançlıktır o zaman o eleştiri.
Mesela birini eleştirmek istiyorsunuz. Çünkü onu çok seviyorsunuz ve düzelmesini istiyorsunuz. Nasıl eleştireceğiz o zaman? Önce övme, takdir etme cümlesi ile başlamalıyız. Mesela "Şu davranışın çok hoştu" ya da "çok güzel giyinmişsin, kıyafetine bayıldım". Korkmayın bol bol kullanın "harikasın, süpersin, çok doğru yapmışsın, ne güzel düşünmüşsün" . Bu cümleler hiç bir zararı olmayan ve kullanıldığında herkesi iyi hissettiren cümleler. Bir deneyin bana dua edeceksiniz:)
İkinci olarak eleştirdiğimiz kişi değil davranış. Bunu unutmadan sadece davranışa yönelik eleştiri yapmalıyız. Çünkü rahatsız olduğumuz kişi değil onun yaptığı bir şey, öyle değil mi?
Üçüncü olarak ta suçlayıcı bir dil değil , ben dili kullanarak kendisinin fark etmesini sağlamak. Mesela "acaba şöyle yapsan daha mı iyi olur?". "Bu konuda farklı davransaydın sonuç daha iyi olurdu öyle değil mi?" "Yanılıyor olabilir misin?" "Ben olsam şöyle yapardım" "Sen böyle davrandığında üzülüyorum,kırılıyorum, kötü hissediyorum" vb..........
 Böylece hiç kimse kırılmaz, eleştiri davranışı düzeltme amacına ulaşır. Kişi en azında farkında olup davranışı üzerinde düşünür ve değiştirir de. Amacımız üzüm yemek bağcıyı dövmek değil öyle değil mi?


Çocuklarla Yapılabilecek Faaliyetler

YAZAR : Cuma, Mayıs 22, 2015

İnstagramdan Seçmece

YAZAR : Çarşamba, Mayıs 20, 2015
İNSTAGRAMDAN SEÇMELER
Günaydın
Neşeli bir hafta olsun herkese
 
Yani bakış açını değiştir hayatın değişsin. 


 

Bence de. Kadın sevildiği zaman mutlu olur ve mutlu eder. Söylenmesi bile sizi sevdiği anlamına gelir.
"Sevilen kadının yüzü çiçek gibidir kızım"
derdi anneannem...
"Ona bakınca,
her mevsim baharı yaşarsın...
Hiç bitmeyen soğuk bir kış titreyişi görüyorsan,
bakışlarında eğer,
bil ki her çiçek her toprakta yetişmez.
Bunu solmaya başladığında anlarsın. ." 
 
Megolamania:)



 Buna da çok güldüm sabah sabah. Siz de gülün istedim. Çok şirin bir kadın değil mi? 

Renkleri Nasıl Kullanmalıyız?

YAZAR : Pazartesi, Mayıs 18, 2015
 
Merhaba
Renklerin de dili var biliyor musunuz? Mutlaka duymuşsunuzdur. Peki bu renkleri nasıl kullanırsak işimize daha çok yararlar.
KIRMIZI: Cesaret gerektiren durumlarda, satış yapan kişiler, teşvik etmek isteyen kişiler kullanmalı. Adrenalin salgılattırıyor ve kalp atışlarını hızlandırıyor. Aşkın ve tutkunun rengi.
SARI: Sakinleşmemize, sinirlerimizin yatışmasına ve moralimizin yükselmesine yardımcı oluyor. Mutluluğun rengi sarı konsantrasyonu da arttırıcı bir etkiye sahip. Çalışma odalarına, okul duvarlarına uygulanması faydalı olur. Kişi kendini daha özgüvenli hisseder.
MOR: Asillerin ve sanatçıların rengi.Yaratıcılığı ve üretkenliği arttırır. Uyku düzenine iyi geldiğinde yatak odalarında kullanılması tavsiye olunur.
MAVİ: Huzur verici etkisi var. Ağrı ve sancıya da iyi geliyor.Barışçıl duygular hissedilmesine sinirlerin yatışmasına  yarıyor. Tansiyon düşürücü etkisi de var.
YEŞİL: Sevgi rengi. Affetme, bağışlama,onaylama,denge,güven,huzur.

 

Sevgili Gençliğim

YAZAR : Cuma, Mayıs 15, 2015
Sevgili Gençliğim

Sevgili Gençliğim

*Sana ilk tavsiyem:Çok iyi bir iletişimci ol!
Ne yap, ne et (artık kursa mı gidersin, kitaplar mı okursun bilmem) iletişimin inceliklerini öğren. Çünkü insan sosyal bir varlık ve eğer başarılı olmak istiyorsan(ki bu her alanda başarı için gerek-yeter şart) iyi bir iletişimci olmalısın. "Ne söylediğin önemli değil, nasıl söylediğin önemlidir".

*Nazik Ol!
Nezaket istinasız her yerde seni yüceltir. Bütün ilişkilerinde bir adım önde olmanı sağlar. Kendini de karşındakini de iyi hissettirir.

*Her gün aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek aptallıktır. Bir şeylerin değişmesini istiyorsan süreci değiştirmelisin. Yaptığın şeyleri farklı yaparsan eğer değişim olur.

*Bir insanı mutlu ettiğinde gözlerinde gördüğün ışığın sana vereceği tatmin paha biçilemez. İnan hiç bir ev, son model araba ve ya cep telefonu bu mutluluğun verdiği ruh tatminini veremez.

*En değerli şeyin ailen. Aile sırlı bir kurum. Büyülü. Bir aileye ait olmak bir ayrıcalık. O yüzden ailenin değerini bil.

*Dileklerine dikkat et, çünkü onlar dua olur ve bir gün duaların kabul olur. Bu yüzden otur şimdiden nasıl bir hayat istediğini düşün, tasarla, merak etme öyle olacak, yani istediğin, hayal ettiğin gibi bir hayatın olacak.

*Hiç bir şeyi hırsla isteme. Bazen olmaması olmasından yeğdir. Oluruna bırak. Hemen vazgeç demiyorum tabiki elinden geleni yap, sonra bırak.

*Sana gelene git deme. Gönderenin hatırına iyi davran. Bilemezsin belki bir gülümsemenle hayatı aydınlanacak insanlar vardır.

*Bir şeyi yapmadan önce vicdanına sor. O tamam derse devam et. O seni uyarır.

Şimdilik bu kadar gençliğim. Gençliğinin tadını çıkart.....




En Güzel Anne Anlatımları

YAZAR : Çarşamba, Mayıs 13, 2015
Günaydınlar
Bir gün olmasın Anneler Günü bu hafta tüm hep anneler haftası olsun(bunu yasa teklifi olarak sunmayı planlıyorum) Yani ben doyamadım sevmelere, sevilmelere öyle bir günde:)
 
Lucy filminden bir sahne:)

 
Değil mi ama deniz de hava da karada heryerde aynıyız:)

Bak sen velede. O yüzden ağlayıp duruyorlarmış demek ki:)
 
Sen çok yaşa emi Vasfiye Teyze.


İnstagram da "anne sözleri" diye bir sayfayı takip ediyorum. Çok güzel sözler var. Son dönem çok popüler oldu.Bir de Youtube da Asuman Dabak'ın sesiyle Profilo reklamı var "o tabak bitecek" . Şiddetle tavsiye olunur. İzlemek isterseniz tık tık.



Dert Etmiyorsam Sorun Yok Demektir

YAZAR : Salı, Mayıs 12, 2015
Dert Etmiyorsam Sorun Yok Demektir

Dert etmeyecek kadar güzelim, dert etmeyecek kadar akıllıyım,dert etmeyecek kadar başarılıyım
Hep böyle düşünmüşümdür hayattaki konumum hakkında.
Bir gün, evlenmeden önce  tanıdığım bir arkadaşımla telefonla konuşurken bana dedi ki: "mutlu musun? evlilik nasıl gidiyor?" Soru karşısında çok şaşırdım. Çünkü o ana kadar mutlu olup olmadığımı düşünmediğimi fark ettim. Ona da öyle söyledim "biliyor musun sen sorana kadar mutlu olup olmadığımı düşünmemişim? demek ki mutluyum" yani bir şeyi sorgulamıyorsanız o şey olumludur. 
Mutlu olup olmadığımızı, ya da başarılı olup olmadığımızı ne zaman düşünürüz? Başarılı olma kaygımız yüksekken düşünürüz mesela. Ya da başarısız olduğumuzda. Başarılı olduğumuzda sorgulamayız pek, üzerinde düşünmeyiz. Dert etmeyiz yani.
Ama ne zaman ki bir stres yaşarız hemen sorgulamaya başlarız. Bu her şey de böyle . Sağlığımızla ilgili sorun yaşamazsak sağlığımızın hiç farkında olmuyoruz, hatta üzerinde düşünmüyoruz bile. Ama ne zaman ki bozuluyor sağlığımız o zaman hayatta daha önemli bir şey olmadığını düşünmeye başlıyoruz. Şimdi ben bunları neden yazdım? Aslında sadece içimden geldi. Sesli düşündüm diyebiliriz. Yok yok yazılı düşünmüşüm:) Düşünürken yazmışım.
 
Sorununuz olmasın da dert te etmeyin inşallah. "Elimizde ki bize yeter, hatta artar bile" cümlesinin mutluluğunu yaşayalım. Son günlerde çok duyduğum "sıkıntı yok" la bu yazımı bitirirken büyüklerimin ellerinden küçüklerimin gözlerinden öperim:)



Anneler Günümüz Kutlu Olsun

YAZAR : Pazartesi, Mayıs 11, 2015
     
Merhaba
İlk defa bu anneler gününde anneciğimle beraberdik. Yani uzun zamandan sonra ilk defa. Ana gibi yar olmazmış. Güzel annem. Babam gittikten sonra hep Candan Erçetin'in şarkısını hatırlıyorum sana baktıkça "annem sen benim yanıma kalansın" .

Ne güzeldi sen buradayken sanki ben senin büyük kızın, benim çocuklarda benim kardeşim gibiydi. "Eve ne lazım" diye soruyordum sadece. Eve gelince yemek hazır oluyordu. Ev tertemiz , yemekler yapılmış, çamaşırlar yıkanmış ah ah .... kim istemez. Kaç yaşıma gelirsem geleyim senin yanında hep çocuk hissediyorum kendimi. Doğru değil belki ama öyle hissediyorum ve sanki hayatımda ki sorumluluklardan tatil yapıyorum gibi oluyor. Gene ayrılırken ağlamamak için zor tuttum kendimi. Ben çocuklarımın üstüne titredim sen de benim:) Anneler günümüz kutlu olsun anneciğim ve tüm annelerin , tüm kadınların anneler günü kutlu olsun.

Ayşegül Aldinç Gözlerin Su Yeşili / Mavi Çaydanlık

YAZAR : Cuma, Mayıs 08, 2015
 
Sabahtan beri bir şarkı dolandı dilime. Kimin söylediğini ya da şarkının adını bile bilmiyorum. Son zamanlarda oluyo böyle bana. Alt bilincim yada bilinçaltım bana birşeyler anlatmak istiyor sanırım. Neyse ki google var da hatırlayamama stresinden kurtuluyoruz. Şarkının içinde geçen bir cümleyi yazıyorsun şarkı geliyor. Teknoloji ne çok ilerledi öyle değil mi? Eski Başbakanlardan dı hatırladığım kadarıyla Yıldırım Akbulut'la ilgili bir fıkra anlatırlardı. Gerçekten yaşanmış mı bilmem ama çok komik bir fıkra bence.Yıldırım Akbulut bir gün Emel Sayın'ın konserine gitmiş. Emel Sayın jest olsun diye "istediğiniz bir parça var mı başbakanım" demiş. Yıldırım Akbulut'ta "sabile" şarkısını istemiş. Emel Sayın anlamamış tabi bilmiyormuş "sabile" diye bir şarkı ama düşünmüş ki "belki orkestradan birileri hatırlar onlara sorayım". Orkestraya sormuş onlarda bilememişler. En son Emel Sayın tekrar başbakanın yanına giderek "başbakanım şarkıyı hatırlayamadık biraz mırıldanabilir misiniz?" demiş ve Yıldırım Akbulut ta şarkıdan bir kuple söylemiş "eller ayırsa bile, yollar ayırsa bile biz ayrılamayız"


Sabahtan beri mırıldandığım parça "ne güzel olur bilsen ne güzel çıldırırım seni görünce" . Sanırım kocişimi özledim. Google'a bu cümleyi yazdığımda karşıma çıkan bir yazıda şöyle diyordu "bir kadının söyleyebileceği en güzel aşk şarkısı". Bence de en güzellerden biri. Ayşegül Aldinç söylüyor ve çok içten söylüyor:)

İşte Şarkının Sözleri:

Birden bire çıkıverip gel
Şaşırsın kalbim sesimden önce
Ne güzel olur bilsen ne güzel
Çıldırırım ben seni görünce

Önce yokluğunu anlatırım sana
Sonra geçer aynaya süslenirim
Sobada mavi bir çaydanlıkla
Sana sıcak bir çay demlerim

Birden bire çıkıverip gel
Şaşırsın kalbim sesimden önce
Ne güzel olur bilsen ne güzel
Çıldırırım ben seni görünce
Küçük mumlar yakarım sehpada
Kokulu otlar tüter tablada
Anlat derim nasıldı uzaklar
Beni unutmadın yaa

Birden bire çıkıverip gel
Şaşırsın kalbim sesimden önce

Ne güzel olur bilsen ne güzel
Çıldırırım ben seni görünce

Saçlarımı alırsın avucuna
Gözlerin öyle su yeşili
Akar durur ruhuma

Birden bire çıkıverip gel
Şaşırsın kalbim sesimden önce
Ne güzel olur bilsen ne güzel
Çıldırırım ben seni görünce
Söz:Aysel Güzel
Beste:Timur Selçuk

Diyet Ettim Allah Rızası İçin

YAZAR : Perşembe, Mayıs 07, 2015
Diyet Ettim Allah Rızası İçin

Merhabalar
Yeni ve yine bir zayıflama yazısıyla karşınızdayım. Yazdığım kadar zayıflasaydım şu an bu yazıyı yazıyor olmazdım. Zaman zaman diyetlerle 5-6 kilo veriyorum ama sonra gene alıyorum. Kısır döngü gibi:(  Benim hipoglisemim var. Bu da vücudumda ki şeker seviyemde dalgalanmalara yol açıyor ki tüm araştırmalarım sonucunda şeker seviyesinde ki dalgalanmalar yağ yakımını zorlaştıyor hatta yağ depolattırıyor. Bunun için şeker seviyemi dengede tutmalıyım. Ama nasıl?
Mesela akşamları 45 dakika yürüyüş yapıyorum. Son 15 dakikasında açlıktan gözlerim dönmüş bir şekilde bulduğum tüm yiyeceklere saldırır buluyorum kendimi. Ve o anda ne kilo alacak olmak, ne başka bir şey umrumda olmuyor. Tek düşündüğüm o derin açlık hissinden bir an önce kurtulmak. Bunun için neredeyse burnumdan bile yemek sokacak hale geliyorum ve durmaksızın yiyorum. Açken sen sen değilsin reklamını benim için yapmışlar sanırım. Kesinlikle  ben değilim:)
Eskiden biraz çabayla verirdim aldığım kiloları ama sanırım artık yaş faktörü direnç sağlıyor ve eskisi gibi kolay veremiyorum. Bir süredir de günde 1 saat kadar yürüyüş yapmama ve beslenmeme dikkat etmeme rağmen hiç kilo verememiş olduğumdan kelli bu böyle olmayacak diyerek profesyonel destek almak için arayışlara giriştim. Önce dedim ki her mantıklı insan gibi "beslenmemi düzenlemeliyim ki hipoglisemi krizlerine girmeyeyim". Eeee ne yapmalıyım o zaman diyetisyene gitmeliyim. Evin yakınlarında ki bir merkeze telefon ederek ücreti ve seansların nasıl olduğunu sordum. İlk seans 100 tl sonrasında haftada 1 geleceksiniz ve aylık 320 tl. Yani 1 aylık paket 100+320 tl=420 tl (oh my god) Yani birisi bana ne yemem ne yememem gerektiğini söyleyecek ve ben bunun için ayda dörtyüz küsür para ödeyeceğim , ayrıca da diyetime uymadığımda bana çekişecek:) Paramla azar da işiteceğim yani. Bu mantığı muhayyilem almadı. Anlam veremedim. Ben zaten ne yiyip ne yememem gerektiğini biliyorum ama yapamıyorum, ama para verince motive olup yapacağım öyle mi? Hiç sanmam.
Sonra dedim ki bu diyetisyen işi bana uymaz iyisi mi spor yapayım. Yine eve yakın olmasında fayda olduğunu düşündüğümden bir spor salonunu aradım. Birebir ve grup pilates dersleri olan bir spor salonu. Bire bir seanslar da saati 75 tl , grup seansları aylık 200 tl. Fiyatları öğrenince birebir seansların sıkıcı olacağına karar verdim :) Hatta yürüyüşün  en iyi spor olduğuna emin oldum.
Bu zayıflama sektörü korkunç bir hal almış durumda. Düşünsenize diyetisyen + pilates yapacak olsam ayda 620 tl para vermem gerekecek. Zayıflamanın formülünü bulsalar bile bu sektördekiler bunun piyasaya çıkmasına engel olurlar zannımca. Aslında belki bulundu da bulan adamı öldürdüler, ya da "seni ve aileni öldürürüz" diye tehdit ettiler(komplo teorileri).
Şimdi ne yapıyorum. Yürüyorum ve beyaz çay içiyorum. Beyaz çay ne işe yarıyor bir sonraki yazımda anlatacağım. Ama şu kadarını söyleyebilirim ki açlık krizlerimde ve tatlı krizlerimde etkili oldu. Sonuçları da paylaşacağım bakalım. Hepimize kolay gelsin. Allah yardımcımız olsun. Gazamız mübarek olsun sevgili arkadaşlar.
Hoşçakalın ,   Sevgiyle kalın.


Nil Karaibrahimgil Gençliğime Sevgilerimle

YAZAR : Çarşamba, Mayıs 06, 2015
Zaman makinesi olsaydı ve kendi gençliğime, mesela 17 yaşıma, dönseydim, kendime şunları söylerdim:
En önemli şey aşk. Onu doya doya yaşa bu bir.
Ne yapmayı sevdiğini bul ve sonra o sevdiğin şeyi yapabiliyor musun ona bak. Yapamıyorsan, boşuna enerjini tüketme, yapabilenler yapsın. Yapıyorsan, dünyanın en şanslı insanlarından birisin, dilini ısır, kimseye söyleme. 
Sevdiğin insanlar bul. İşlerini onlarla yapmanın yollarına bak. Hayat ‘yap et çalış başar’la geçiyor ve bu maraton çok sevdiklerinle geçerse, iş yapmamış, sürekli aşk yapmış olursun. 
Birkaç kişinin elini sıkı sıkı tut. Onların dertleriyle dertlen, mutluluklarıyla uç, dediklerine kulak ver. Onları kaybetme. Her şey değiştiğinde, senin en orijinal halini bilip sevenlere ihtiyacın olacak.
Kendini onunla bununla karşılaştırma. Başkalarının kriterlerine göre seçim yapma. O zaman başkalarının gideceği yerlere gidersin. Oralarda ne işin var? Senin yolun başka. Yokuşların başka.
‘Konu komşu ne der’ diye dinleme. Komşu senin hayatın hakkında topu topu 15 dakika konuşacak. Sense ölene dek, onu yaşayacaksın. 
Hareket et. Her gün hareket etmeyi alışkanlık haline getir. Bir spora kafayı tak. Dansa kafayı tak. Satranca kafayı tak. Kafayı taktıkların ileride yaldız olup üzerine yağacak. 
Her gün oku. Her şeyi oku. Ağaç olmak nasıldır, Van Gogh olmak nasıldır, İkinci Dünya Savaşı’na katılmış olmak nasıldır? Öğren. Bir gün hepsi, bir yapboz gibi, birleşip sana inanılmaz gerçekleri gösterecek.
Kızlar zekadan, çalışıp başarandan ve espriden hoşlanır. Erkekler güzellikten, edadan ve huzurdan hoşlanır.
Hayat alışkanlıklarla yürüyor. Bir şeyi iyi yapmak istiyorsan hemen alışkanlık haline getir. Alışkanlıksa tekrarla oluyor. Beyin böyle programlanıyor. Bir şeyi sürekli yaparsan, başka şeyi düşünmüyor, onu hep öyle yapıyor. O yüzden alışkanlıklarına çok dikkat et. Neyi alışkanlık yaparsan, hayatın ondan oluşacak unutma.
Erken kalkmak kulağa berbat geliyor biliyorum ama ‘erken kalkan yol alır’ hayatımda duyduğum en doğru şey. Bazen saat 8:30’da üç şey bitirmiş oluyorsun ve inanamıyorsun zamanın göreceliğine. 
Dedikodu yapma. Dedikodu nasıl bir şey biliyor musun… Böyle evinin içine çöp boşaltmışsın gibi. Ağzını, içini, evini kokutuyor. Rahatlatır sanıyorsun ama pisletiyor insanı. Gül geç. Hem dedikodu yapanların başına mutlaka, ayıpladıkları, beğenmedikleri, çekiştirip durdukları şey gelir, unutma. Hayatın mizah anlayışı böyle.
Kızlar!
Güzel mi güzel bir kadın olduğunuzda, kendi atınız olsun. Kendi paranızı kendiniz kazanın, onu şakır şakır harcayın. Böylece ayrılıklarla, boşanmalarla attan inip eşeğe binmezsiniz. Atınızı kimse altınızdan alamaz. Dörtnala başka yere gidebilirsiniz. 
Erkekler! 
Yakışıklı mı yakışıklı bir erkek olduğunuzda, kadınlara, çocuklara ve hatta birbirinize asla el kaldırmayın. O güç güç değil. Kaba kuvvet o. Korkudan kaynaklanır. Kaybetme korkusundan. Ve kimseyi avucunuzda sıkarak elinizde tutamazsınız. Tam tersi, avucu apaçık tutacaksınız.
Kendinden başka kimseyi suçlama. Suçlamak, nasıl diyeyim, zehirli bir duygu. İnsanı frenler. İnsanı kurban psikolojisine sokar. Atıl bırakır. Hatta şimdiden duvara ‘kendimi suçlu hissetmiyorum’ yaz. Çok faydasını göreceksin. 
Ceplerden, bilgisayarlardan, televizyonlardan uzak 1 saat ayır kendine. Kendinle sosyalleş. Yoksa unutursun nasıl biri olduğunu. Hayatın sana başkaları tarafından yansıtılmayan bir aslı var. Onu dinle, deniz kabuğu dinler gibi. Yalnızlığını kimseye verme. 
Yalnızlığın hariç her şeyi paylaş. Çünkü reklamda dediği gibi, ‘hayat paylaşınca güzel’. 
Her gün şükret. Teşekkürü dualarından asla eksik etme. Teşekkür kadar insana iyi gelen şey yoktur. Bir şey istemekten, dilemekten bile iyidir. Sıcacık yapar ruhunu. ‘Bendeki bana yeter, hatta artar bile’ dünyanın en güzel felsefesidir.
Birinden bir şey isteme. Onun yerine birine bir şey ver. Bak neler olacak seyret sonra.
Karanlık günler olacak. Düşeceksin de. Yaralar da açılacak. O zamanlarda şunu unutma: Tünel bitecek. Kalkacaksın da. Kabuk da bağlayacaksın. 
Sevdiklerine bıkıp usanmadan, seni seviyorum, seni çok seviyorum de. Hatta sen ne yaparsan yap, kim olursan ol çok seveceğim de.Korkmaktan korkma. Ödün bile kopsun. Sonra kapa gözünü bas karanlığına. Belki biri bir taş döşemiştir kim bilir. 
Böbürlenme. Kibirlenme. Köpürme.Abart. Çoğalt. Parlat.
Her gün, bir yazar tarafından hayatının hikayelendirildiğini düşün ve dinle. Böyle bir kahraman olmak ister miydin?
İstiyorsan başarıyorsun. Ne mutlu sana.
Nil KARAİBRAHİMGİL
Blogger tarafından desteklenmektedir.