beğenin beni
can dündar beğenin beni
can dündar'ın sosyal psikoloji
can dündarın beğenin bei yazısı
can dündarın yazısı
medya eleştiri yazısı
Psikoloji&Kişisel Gelişim
Beğenin Beni! Lütfeeeen
Beğenin Beni
Merhabalar
Can DÜNDAR'ın uzun zamandır üzülerek gözlemlediğim bir durumu anlatan yazısını görünce sizinle paylaşmak istedim. Ben bu durumu çok vahim buluyorum. Ve giderekte artıyor. Dizilerde kızlar güzellik için , erkek tavlamak için birbirlerini ve kendilerini paralıyorlar ve bunlar topluma örnek oluyor. Televizyonun gücü hakkında yapılan sayısız araştırma sonuçları bu kadar ortadayken ve vahimken niye kimse bir şey yapmıyor anlamıyorum. Daha önce de bahsetmiştim "Robotlar" filminde bir sahne var , satışları arttırmak için yapılan toplantıda yönetici bağırıyor "insanlara oldukları gibi zaten güzel olduklarını söylersek nasıl satış yapacağız. "Daha parlak, daha yeni iyidir,eski çirkin ve kötüdür, kendinizi değiştirin" demeliyiz ki satış yapabilelim" .
BEĞENİN BENİ...!!!...(CandündaR)...
...Kendisi beğenmedi diye dünyayı değiştirmeye kalkışan bir neslin torunları, dünya beğenmedi diye kendisini değiştirmeye çalışıyor...
“Beni sevin!”
Yeni kuşağın yalvaran çağrısı bu:
“Beğenin beni… Ve söyleyin bunu bana…”
“Bakın resmimi çektim, her yönden… Telefonumu yan yatırdım, havaya kaldırdım; çubuk takıp uzaklaştırdım, çirkin görünmeyeyim diye… Ağzımı fiyonk yaptım sizler için; gözümü kıstım; dekoltemi açtım.”
“Defalarca bastım deklanşöre…”
“İnceledim tek tek… Eledim çirkinlerini…”
“Seçtim sizin için en güzellerini…”
“Öpücük yollarken, ilgisizmiş gibi bakarken, küskün somurturken, sevinç çığlığı atarken…”
“Peşpeşe ekledim sayfama…”
“Beğenin beni…”
“Yorum yazın.”
“ ‘Like’layın.”
“Söyleyemiyorsanız, bir tık mesafede iltifat imkânınız; üşenmeyin, ‘Beğendim’i tıklayın; ‘like’layın…”
“Beğenin beni…”
“Çıldırtmayın!”
İngiltere’de yapılmış bir araştırma, 13-18 yaş aralığındaki her iki kızdan birinin sosyal medyada boy (yüz) gösterdiğini kanıtladı.
Kızlarımızın en büyük saplantısı “selfie” çekmek, yani kendilerini telefonlarının küçük ekranında görüntülemek…
Araştırma, bir genç kızın, en iyi görüntüsünü yakalayabilmek için günde ortalama 12 dakika harcadığını ortaya koyuyor.
Kızların yarısı, güzel çıkmadığını düşündüğü fotoğraflarını siliyor.
Beğendiklerini “Facebook” denilen “kitapyüzü”ne ya da “yüzkitabı”na koyuyor.
O andan itibaren, “sosyal dünya” denilen küresel seyirciden alkış bekleyişi başlıyor.
Acaba beğenecekler mi?
İşaret parmaklarını kımıldatıp “Like” edecekler mi?
Araştırmaya göre kızların çoğu, umdukları beğeninin ancak üçte birini erişebiliyor. Tabii o hayal kırıklığıyla özgüvenini yitiriyor.
Ve yeterince “beğeni” toplayamayan fotoğrafını cezalandırarak siliyor.
İngiliz basını, fotoğrafı beğenilmeyen genç kızların kendilerini kötü hissederek bunalıma girdiğini yazıyor.
İngiliz basını, fotoğrafı beğenilmeyen genç kızların kendilerini kötü hissederek bunalıma girdiğini yazıyor.
Onların ruhsal tedavisi için “Beğeniye ihtiyacın yok” sloganlı teselli kampanyaları düzenleniyor.
Kendisi beğenmedi diye dünyayı değiştirmeye kalkışan bir neslin torunları, dünya beğenmedi diye kendisini değiştirmeye çalışıyor.
Üzücü ama gerçek bu…
Çünkü dünya, nenelerinin, dedelerinin hayal ettiği yönde değişmedi; tersine, daha da kirlendi, sefilleşti, çirkinleşti.
El ele, omuz omuza bir mücadeleyle yeryüzünü güzelleştirmeye çalışanlar yenilince, bir başına kalanlar kendi güzelliğinin derdine düştü.
Dünya değişse, belki de güzellik, insanın en başat özelliği olmayacaktı; herkeste kendince bir güzellik bulunacaktı; olmadı.
Kozmetikçiler, “Boşver dünyayı, kendini güzelleştir” sloganını ortaya attı. Bakım kremleri, saç jöleleri, botoks hileleri derken ifadeleri birbirine tıpatıp benzeyen porselen suretler çıktı ortaya…
Herkes telefonunu yukarı kaldırıp çenesini aşağı çekerek mahcup tebessümlü, lolita buseli pozlar verdikçe, mitingdeki liderden cephedeki savaşçıya herkes “ortamda kendimi görüntüleyeyim” derdine düştükçe, kimsenin birbirinden farkı kalmadı.
Kimse de doyurucu sayıda “like” alamadı.
O yüzden işte şimdi, “N’olur beğenin beni” diye “like” dilenen bir neslin buhranına çare arıyor dünyamız…
Saadetleri bir parmak mesafesinde…
Esirgemeyin.
Beğenin.
Onları kurtarmak sizin elinizde...
Ne acınası değil mi.. ama yazının son kısmı çare olur mu bilmiyorum.. insanlar beğendikçe bir sonraki fotoğrafa daha çok beğeni beklentisine girilecek.. geçici bir heves olmasını diliyorum..
YanıtlaSilSevgiler..
Bence de acınası ve gerçektende sonu yok dark blue
Sil:))
YanıtlaSilÇok anlamlı bir yazı olmuş. Gülümseyerek okudum bolca...
Beğenelim sorun kalksın ortadan değil mi :))))
Beğenelim gitsin yahu diyorsun yani Şebo:)
Silama olsun ya çok tatlılar bence hayat böyle ki artık dünya böylee :)
YanıtlaSilValla yorumunu okuyunca "ben yaşlanmışım" dedim deep.
SilÇocukların olunca böyle düşünemiyor insan ne yazık ki..onları beğenmek yerine sevmek sarılmak koklamak gerek diye düşünüyorum ..bu sevgi daha etkili bu yol daha güvenli ve yüzde yüz gerçek .
Silİznine ilk fırsatta bu güzel yazıyı blogumda paylaşmak isterim.
SilÇok çok güzel yazmış sevgili Can Dündar. Gözden kaçırmışım bu yazıyı ben ya da rastlamamışım. Yalnız son satırlarda bir çeşit tariz mi var yoksa ciddi mi onu kavrayamadım. Çünkü, maalesef bence de bu hiçbir şeyi çözmez aksine toplumu, gençleri içine düştükleri bu yüzeyselliğe, sığlığa ve tatminsizliğe daha da çeker...
YanıtlaSil13 yaşında kızı olan bir anne olarak ne kadar haklı olduğunuzu söyleyebilirim. Bu çocuklar hem çok zeki, hem de bu tuzaklara düşebiliyorlar. Gençlik dizisi olarak sunulan diziler de bunu tetikliyor. Ortaokul-lise çağlarındaki kızlar okula full makyajla, oğlanlar kendi kullandıkları arabalarla gidiyorlar. Kızlar çok güzel ve havalı; oğlanlar illaki zengin ve yakışıklı. Çocuklar da bunu normal olarak algılıyor. Ebeveynler de alabildiğine rahat. Gerçek hayattaki bizler de haliyle çook sıkıcı, geri kafalı ve tutucu oluyoruz.
YanıtlaSil