Dinyeper Nehri, Taras Şevçenka

YAZAR : Cumartesi, Ocak 31, 2015
 
Merhabalar
Resimde görülen yer Taras Şevçenka Üniversitesi. Taras Şevçenka Ukrayna'nın milli marşını yazan kişi. Üniversitenin karşısında parkı var ve caddenin adı da aynı.
 Tanıştırayım kendisiyle:)))Karşınızda Taras Şevçenka. Telaffuzu çok güzel şevçenka, şevçenka...

 
Bankları boyamışlar. Kızımla bayıldık şahsen. Ezgi bay ve bayan baykuşla fotoğraf çektirmek istedi.
 
Üniversitenin karşısındaki park. Taras Şevçenka Parkı yani.
    
 
Bunlara kitap değişim kutusu diyebiliriz. Okuduğunuz kitapları bu kutulara bırakıp diğerlerinin bıraktıklarını alıp değiş-tokuş yapıyormuşsunuz. Çok güzel bir düşünce öyle değil mi? Parkta bir kaç tane vardı bu kutulardan ama boşlardı, belki  de kış dolayısıyladır.
 
Bunlarda parkta satranç oynayanlar. Hava ne kadar soğuk olursa olsun gelip burada , açık havada satranç,dama ve bezik gibi oyunları oynuyorlarmış. Bizim gezdiğimiz gün hava -3 falandı herhalde ama masalar bayaa kalabalıktı. Anlam veremediğim bir aktivite daha:))) Niye sıcacık evinizde ya da kafede falan oynamıyorsunuz ki?
 
Bu gün de Dinyeper Nehri kıyısına gittik. Yağmura rağmen gezdik. Bu bölge de Obalon bölgesiymiş. Yeni yerleşim. Nehir buz tutmuştu.
 
Yazın nehire yüzmeye giriyorlarmış. Hatta kışın da girenler varmış ama biz görmedik.
 
Biz buzda balık tutanları gördük. Korkusuzca donmuş nehirin üzerinde yürüyorlardı. Biz ürkünç bulduk. Ya buz kırılsa Allah muhafaza. 
 
Birisi de bizim için ateş yakmış. "Yazık bu zavallılar üşüdü ısınsınlar biraz" demiş. Allah razı olsun kendisinden:))Buradan kendisine teşekkür ediyorum.
 
Bunlarda nehre bakan villalar. Nehir dolup taşmasın diye önlerine yüksek set yapmışlar. 
 
Plaj gibi. Yazın epey hareketli oluyordur heralde,galiba,sanırsam:) 
Burada yaşayanlar bu dönemin mevsim normallerine göre çok ılık bir hava olduğunu söylüyorlar. Şanslıymışız yani.Bir kaç tane ukraynaca kelime de öğrendik. Herkes ingilizce bilmiyor tabi. Ukraynaca Rusça'ya da çok benzemiyor. %35-40 aynıymış.Sıpasiva-Teşekkür ederim. Dobraden-İyi günler.Skolko-Kaç grivna,odin-bir........
Bu arada yeni açılan Güliver AVM'ye gittik. Hep bahsedilen güzel kızları işte burada gördüm.  Yani evrimsel kişilik teorisine uyumlu olarak "para nerde güzel kızlar orada":)))Ama genel olarak kadınlar bakımlılar, zayıflar(Türk kadınına göre), çok güzel burunları var:)))

2.Dünya Savaşı Müzesi ve Ark

YAZAR : Perşembe, Ocak 29, 2015


Selamlar


Burası People's Friendship Arch(Halkların Dostluğu Arkı) çevresinde ki park. Bu köprüde bir sürü kilit var. Çocuklar ne olduklarını sordular. Biz de anlattık. Aşıklar bir kilidin üzerine isimlerini yazıp parmaklıklara asıyorlar. Hatta eşimle orada ki kilitlerin kaç tanesinin halen birlikte olduğunu tahmin etmeye çalıştık. Kilitlerin bazılarının  üzerinde forever(sonsuza kadar) falan yazıyor. Çok iddialı:))) Paris'te Eyfel Kulesi'nde de vardı. İnanma ihtiyacı bir yerlere bir şeyler bağlama gibi gelenekler tüm dünyada var yani.

Fotoğrafta görünen köprüden nehirin ortasındaki adaya geçiliyor ve o köprü sadece yayalar için. Karanlık olmaya başladığı için pek bir şey göremeyiz diye adaya geçmedik ama gitmeden geçmek istiyorum ben.



Biraz bulanık bir resim ama fotoğraf çekmek için bile eldivenimi çıkardığımda ellerim donduğu için aceleyle böyle çıkmış. Yayaların adaya geçtiği köprü.



Burası 2. Dünya Savaşı Anma Müzesi. Ama ne soğuk bir gündü.












Bu heykel dünyanın en yüksek heykellerinden bir tanesiymiş.105 metre civarı yüksekliği.

2.Dünya Savaşında Ukrayna'nın doğu bölgesinde, Stalingrad cephesinde çetin çatışmalar olmuş.

Savaşta kullanılan bir nakliye uçağı.

Uçağın içine giriyoruz.

Burası uçağın içi.

Oğlum pilot koltuğuna oturdu. Çok yakıştı:)

Kiev 2

YAZAR : Pazartesi, Ocak 26, 2015

Selamlar
Burası Füniküler. Tren vagonu gibi aletlerle yokuşu çıkıyorsun. İstanbul da varmış. Eşim söyledi. "Tünel" miş ismi İstanbul'lular bilir. Ama buradakinin mesafesi çok kısa.


1905 yılında yapılmış. İstanbul da ki daha eskiymiş. Burada toplu taşıma çok ucuz. Mesela Ankara'da bir kişinin bineceği paraya burada dördümüz binebiliyoruz. Hem de en pahalı "maşrutka" ya. Yani minibüse:)))) Fenikülere binmek te komik bir para. Türk lirasının değerli olması ne kadar güzel bir şey. Amerikalı olmak istedim. Düşünsenize paranız her yerde değerli ve her şey ucuz geliyor size bu yüzden. Londra'dayken her şeyi 3le çarpıyordum. Burada sekize bölüyoruz. Kendimi çok zengin hissettim:))))


Geçen yıl bizde ki Gezi Olaylarına benzer olaylar burada da olmuş. Burası Euro Maydan. Ekim gibi başlamış. Şubat, mart gibi Devlet Başkanının değişmesiyle son bulmuş. Ama buranın dondurucu soğuğunda insanlar çadırlar kurup eylemler yapmışlar. Çok takdir ettim şahsen. Çünkü gezerken bile donuyor insan. Ama inancın gücü işte.
Çok sayıda insan ölmüş. Onların anısına mumlar var.
Bunlar da mumlar. Meydanın ortasına bu mumlarla Ukrayna'nın devlet sembolünü çizmişler. (Karşıdan görünce ben reçel kavanozu zanettim:)))

Ve sonunda başkan değişmiş. Ülkeyi terk etmek zorunda kalmış.
Burası Fünikülerden aşağıya inerken caddenin sonunda el yapımı çikolatalar yapan bir kafe. Bayıldım. Ortam öyle güzeldi ki. Masalarda dantel örtüler. Çeşitli şekillerde çikolatalar vardı. Biz fondü gibi çikolatalardan aldık. 
Çocuklar da bayıldılar.

Bunlarda Putin Çikolataları. Malumunuz Ukrayna ile Rusya arasındaki sorunlar. Bir de tuvalet kağıdı yapmışlar.
Kafasını kopartarak yiyorlarmış.
Bir metroları var .Yerin yedi kalt altında:)))) Yani metroya inerken varacağın yeri görmüyorsun. O derece derin.

Havalar öyle soğuk ki. Heryerimizi sarıp sarmalıyoruz gene de üşüyüp kapalı yerlere kaçmaya yer arıyoruz. İnsanlar niçin bu kadar soğuk yerlerde yaşarlar ki. Bir anlam veremiyorum şahsen. Küçücük bebeklerle gezmeye çıkıyorlar. Dondurucu soğuklarda bile.  Soğuğa bebekliklerinden alışıyorlar. Doğru dürüst güneş görmedikleri için beyaz tenliler.
Dolmuşlar, otobüsler çok eski. İnsanlar ne koşullarda yaşıyorlar diye düşündüm. Çok lüks arabalar var. Yani çok zenginlerle fakirler var.
Devam edecek..........





Kırklı Yaşlardan Sonra ki Farkındalıklarım

YAZAR : Çarşamba, Ocak 14, 2015
KIRKLI YAŞLARDAN SONRAKİ FARKINDALIKLARIM *
Bazı şeyler için artık sabrım yok;
ukala biri haline geldiğim için değil,
aksine hayatımda artık beni mutsuz eden
ya da üzen şeyler ile
vaktimi daha fazla kaybetmek istemediğim
bir noktaya ulaştığım için…

Laf sokmalara, haddinden fazla eleştirilere
ve hangi türden olursa olsun
talep ve beklentilere artık sabrım yok.

Benden hoşlanmayan insanları memnun etmeye, beni sevmeyen insanları sevmeye
ve bana gülümsemeyen insanlara gülümsemeye yönelik arzumu kaybettim.

Artık yalan söyleyen
ve beni yönetmek isteyen insanlara
bir tek dakika bile harcamak istemiyorum.

Oyunların, ikiyüzlülüğün, sahtekarlıkların
ve ucuz övgülerin olduğu ortamlarda
bulunmak istemiyorum.

Çok bilmişliğe ve akademik ukalalığa tahammülüm yok.
Aynı şekilde boş dedikodulara da
bulaşmak istemiyorum.

Uyuşmazlıklardan ve karşılaştırmalardan
nefret ediyorum.

Farklılıklardan, hatta zıtlıklardan oluşan
bir dünyaya inanıyorum,
bu nedenle katı ve toleransı olmayan insanlardan kaçınıyorum.

Arkadaşlıkta sadakatsizlikten
ve ihanetten hoşlanmıyorum.

Birisine nasıl iltifat edileceğini
ya da cesaretlendirmek için ne diyeceğini bilmeyen insanlarla bir arada olamıyorum.
Abartılar beni sıkıyor.

Ve her şeyin de üzerinde,
sabrımı hak etmeyen hiç kimseye sabrım yok”.

MERYL STREEP
Yukardakiler Meryl Streep'in farkettikleri. Ben de 41 yaşında olan biri olarak  kendi farkındalıklarımı anlatayım.
* İnsanları daha çok tanımaya başladım. Söyledikleri şeylerin alt yazılarını görmeye başladım örneğin. Aslında ne demek istediklerini anlamaya başladım.
* Aslında hepimizin bencil olduğunu fark ettim. Önceden "şöyle yaparsam kim ne der" diye düşünürdüm. Şimdi ise benim ne yaptığımın önemli olmadığını, sadece karşımdaki insanın menfaatine uyarsa farkettiğini, ya da kendisine bir zarar gelme ihtimali varsa ilgilendiğini fark ettim. Dünya ve diğer insanlar genel olarak hiç birimizin umrunda değil. Sadece kendimizle ilgili şeyler umrumuzda.
* Ailemden ve sevdiklerimden daha önemli hiç bir şey olmadığını fark ettim. Gerçek sevginin değerini bilmek gerektiğini öğrendim.
* Hepimizin fark edilmeye ve önemli hissetmeye ne kadar aç olduğunu fark ettim. Son zamanlarda sosyal medyada sürekli nerde olduğunu, ne yaptığını paylaşan insanların aslında "beni fark edin" mesajı verdiklerini fark ettim.
*Ruhun yaşlanmadığını fark ettim mesela. Vücut yaşlanıyor ama ruh takılıyor biraz:))))
* Bir gün hepimizin öleceğini anladım. Her zaman bunu bildiğimizi söylesek te aslında çok sevdiğin birini kaybetmeden bunu gerçekten anlamadan söylediğimizi fark ettim(Keşke etmeseydim).K.K.
Devam edecek tabi ki bu kadarcık şey fark etmiş olamam öyle değilmi?

İdeal Kadın-İdeal Erkek

YAZAR : Pazartesi, Ocak 12, 2015
Kadın ve Erkek Bakış Açısına Göre İdeal Seksi Vücut Nasıl Olmalı?
İngiltere'de bir iç giyim firması olan Bluebella firması 1000 kadın ve erkek üzerinde "ideal kadın nasıl olmalı?" diye bir anket yapmışlar. İşte sonuçlar bunlar. Kadınlar daha zayıf olan kadınları tercih etmişler, erkekler daha dolgun hatlara sahip kadınları seçmişler. Sonuç: Zayıflamanıza gerek yok:))))

Kadın ve Erkek Bakış Açısına Göre İdeal Seksi Vücut Nasıl Olmalı?
Erkek ideal vücudunda iki cins içinde benzer gibi sanki. Kadınlarda daha çok fark var. Mesela her iki cinste Brad Pitt ve David Beckham beğenilmiş. 
Demek ki neymiş vücudumuza çok kafayı takmayıp ruhumuzu güzelleştirecekmişiz. Sonuç bu çıkmıyor ben öyle anladım, anlamak istedim:)))



Hayat Güzeldir

YAZAR : Cuma, Ocak 09, 2015
Selamlar
Bu gün size epey eski ama çoooook güzel bir filmden bahsetmek istiyorum. İnsanın ruhuna dokunabilen başarılı bir film. 

     Yıllar önce üniversitede okurken arkadaşlarla sinemaya gitmeye karar verdik. Üç kişiydik sanırım ve diğer ikisi istediği için girmiştim bu filme. "Amaaan İtalyan filmiymiş" diye burun büktüğümü hatırlıyorum. Ama kızlarla dedik ki "güzel değilse yarısında çıkarız" diye de konuştuğumuz ama bayılarak izlediğimiz bir filmdi.
Hatta filmi izledikten sonra 1 hafta kadar gülümseyerek dolaştığımı ve "ayyy çok güzeldi" dediğimi hatırlıyorum.

    Kendinizi mutsuz hissettiğinizde, depresyona girmeye niyetlendiğinizde falan bu filmi izleyin derim Kesin depresyondan falan çıkarsınız hatta kendinize "ben ne nankör bir insanım, insanların yaşadıklarına bak benim şikayet ettiğim şeylere bak" bile diyebilirsiniz ki ben dediğimden biliyorum.

    Aslında film yine Yahudi Soykırımı, Nazi Kampları gibi çok işlenmiş bir konudan bahsediyor. Shindler'in Listesi filmini de beğenmiştim ama bu bir numara bence.

   Başrolde ki adam yahudi ve İtalya'ya akrabalarının yanına geliyor. Yahudi olmayan bir kadınla evleniyor ama kadına olan aşkı da çok güzel. Sonra bir çocukları oluyor ve savaş çıkınca Alman Askerleri yahudi avına çıktıkları bir gün adamı dükkanından alıp apar topar trene bindiriyorlar. Adam oğlunu bırakmak istese de izin vermiyorlar. Eşi bunu öğrenir öğrenmez tren istasyonuna gidiyor "sen yahudi değilsin gelme" diyorlar  ama kadın "eşim ve oğlum o trende" diyerek trene biniyor. Sonra bunları bir kampa götürüyorlar. Baba ve oğul aynı yerde anne farklı bir yerde kalıyor. Adam çocuğuna bunların hepsinin bir oyun olduğunu,yarışma olduğunu ve eğer kazanırlarsa ödülün kocaman tanklara binmek olduğunu  anlatıyor.
Daha fazla anlatmayayım ama film de aile sevgisini sanki canlı bir şey gibi hissediyorsunuz. Çıktığımda ağlamaktan gözlerim şişmişti. Oyuncular da çok iyiydi hatta başrolde ki Roberto Benigni süper ötesiydi.
  Yani çok tavsiye ederim:))))
 Ayrıca film 3 dalda oscar ödülü almış(En İyi Yabancı Film, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Müzik olmak üzere).



Blogger tarafından desteklenmektedir.