Atatürk Hava Limanı Terör

YAZAR : Çarşamba, Haziran 29, 2016
patlama

Tam 10 tane patlama olmuş. Türkiye güvenli bir ülke değil imajı verilebilecek en iyi yer Atatürk Hava Limanıydı. Keşke başarılı olamasalardı. Ölenlere allahtan rahmet yakınlarına sabır diliyorum. Ayrıca bunun son olmasını can-ı gönülden istiyorum.

[Haber görseli]

Sosyal medyada okuduğum "Atatürk Havalimanında taksiler kişi başı 100 liradan yolcu taşıyor ve sadece yabancı turistleri alıyorlar" haberi ile dehşete düştüm. Ne zaman bu kadar vicdansız oldunuz? Fırsatçılığın bile bir vicdanı olmalı.

Sosyal medyadaki paylaşımlardan bazıları :

- Atatürk Havalimanı'nda taksiler kişi başı 100 liradan yolcu taşıyor ve sadece yabancı turistleri alıyorlar.

 - Havaalanında mahsur kaldık. Taksiciler sadece turistleri alıyor. Bizlere ya 200 verirsiniz ya da almam diyorlar! Havalimanında patlamadan canımı zor kurtardım. Eve gitmek istiyorum, taksici 200 liraya götüreceğini söylüyor. Ne biçim ülke bura ya!!!!

- Taksi 4 kişi binin taksi metre dışında bir kuruş fazla talep eden olursa ağzını burnunu kırın hukuken suç değil..

- İnsanlar can derdindeyken taksi şöförleri taksimetreyi 100 dolardan açıyomuş gerçekten hayretler içerisinde insanlığın ölmesini izliyoruz ya

- Taksi şoförleri 100 dolar karşılığında eve götürüyormuş. Doğruysa Allah yedirmesin o parayı.

Çocuklar Neden Yemek Seçer?

YAZAR : Çarşamba, Haziran 29, 2016
Merhabalar
Çocuk Doktoru bir arkadaşımla birlikte yüksek lisans yaparken, arkadaşım  tez konusunu "Yeme Problemi Yaşayan Çocukların Annelerindeki Depresyon ve Ankisiyete" olarak seçmek istediğini söylediğinde çok şaşırdığımı hatırlıyorum. O zamana kadar hiç bu açıdan bakmadığımı fark ettim. Sonra kendimi düşündüm . İlk çocuğumda çok olmasa da yeme problemi yaşadığımızı hatırladım . Ama o zamanlarda bile derdim ki "Arda benim ona "ne olur ye" der gibi yalvaran bakışlarımı seviyor, o yüzden yemiyor" . Çünkü o zaman yemezse hasta olacağından, yeterince iyi anne olamayacağımdan , insanların çocuğun zayıf olmasından dolayı beni suçlayacağından vb.... bir sürü korku ve kaygılarım vardı. Yani bir tür ankisiyete ve depresyondan bahsedebiliriz. Yeni anne olmanın gerginliği ve aşırı gelişmiş sorumluluk bilinci de diyebiliriz buna.
Çocuklar neden yemez ya da neden yemek seçer sorularına gelecek olursak, bu konuda yapılan bir araştırmaya göre anne-babaları depresyonda olan çocuklar yemek konusunda mızmız oluyor, seçici oluyor, kabızlık sorunu yaşıyor ve genellikle zayıf bünyeli oluyorlar ve davranış bozuklukları da yaşanıyor.

Çocuklar 2-5 yaş arası çevreyle etkileşime girdiğinde yakınındaki yetişkinler nasıl davranıyorsa öyle davranıyorlar. Yani yine dönüp bir kendinize bakmanız gerekiyor. "Acaba ben yemek seçiyor muyum?" diye. Ayrıca her şeyde olduğu gibi yeme konusunda da çocuğa tutarlı davranmak gerekiyor. Yani bir gün yemek istemediği bir yiyeceği kabul edip "tamam yeme" dediğinizde sonra ki gün onu yemesi için ısrar ederseniz çocuğun kafası karışır. Yeme konusunda baskı yapmak ta çocukta inatçılığa sebep oluyor.
Arda'nın yeme problemi olduğu dönemlerde eşimin bana sürekli dediği gibi "aç olsa yer, abur cubur verme,düzenli yemeye alışsın". Anahtar kelimeler sürekli abur cubur verip iştahını kapatmamak ve yemek saati düzeni oluşturmak. Ama biz anneler, ah biz anneler :)....... Uygulamada zorlanabilirsiniz ama inanın 1 hafta ya da 10 gün zorlanacaksınız. Sonrası hem çocuk  için hemde anne baba için çok kolay olacak.


Zayıflayamama Sebepleri 4 - Hipotirodi

YAZAR : Salı, Haziran 28, 2016
Açıklama: https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFbrAb0wNwNwp9cimEqLMHdzE4HlgfRTQo4j3Ep3WWkcKQBOiGz1unhwhKXH_j8_luF08y1cDmdxqDf8IkAZFeXjkLhjy7ceoPKmf6wUpiycIR_WAxV4iI1LM_wezDPFHLz0Bxosb9QHs/s640/Screenshot_2016-06-26-21-56-05.png
Eğer çok üşüyorsanız, yorgunluk, uyuşukluk , uykuya düşkünlük, kabızlık sorunlarınız varsa ve eğer çok zor zayıflıyor ya da zayıflayamıyorsanız sizde hipotiridi hastası olabilirsiniz. Yani tiroitleriniz az çalışıyor olabilir. Çok çalışınca hiper tiroidi oluyor. Son zamanlarda okuduğum bir araştırmaya göre her 3 kadından birinde hipotiroit varmış. Çok yüksek bir oran öyle değil mi? Zayıflayamamak aslında sadece bir yan etkisi bu hastalığın.

TİROİD BEZİNİN AZ ÇALIŞMASI (HİPOTİROİDİ)
Sıklıkla otoimmun nedenlere (otoimmun hastalık, vücudun kendi dokularından birine bilinmeyen nedenlerle yabancılaşması ve bu “yabancı” dokuyu bağışıklık sistemiyle vücuttan uzaklaştırmaya yönelik girişimler yapması neticesinde oluşan hastalıktır. Bağışıklık sistemi vücudun aslında kendine ait olan bu dokusunu tahrip ettikçe dokunun işlevleri aksamakta ve buna bağlı sorunlar ortaya çıkmaktadır) bağlı olarak ortaya çıkan bu durumda tiroid bezi tahribat görmüş olması nedeniyle işlevlerini daha az yapmaktadır. Guatr ile birlikte olması durumunda genellikle Hashimoto Tiroiditi (tiroidit, tiroid bezinin otoimmun süreçle oluşan iltihabıdır (iltihap ile enfeksiyon karıştırılmamalıdır) adını alır.
Hipotiroidi gelişme riski her yaşta var olmasına karşın risk yaş ilerledikçe artar ve 60 yaşından sonra yüzde 2-4 oranında hipotiroidi görülür.
Sık görülmesi, kolay tanı konması, tarama yönteminin ucuz ve oldukça hassas olması ve durumun kolay tedavi edilebilir olması nedeniyle günümüzde hiçbir şikayet olmasa dahi 35 yaşından itibaren 5 yılda bir, 60 yaşından sonra iki yılda bir hassas TSH (“ultrasensitif TSH”) kan ölçümüyle tarama yapılması önerilmektedir. Yine hemen her türlü endokrinolojik bozukluk şüphesinde yapılan incelemelere TSH ölçümünün de eklenmesi sık görülen bu durumun tanısı açısından önemlidir.
Hipotiroidi Ne Gibi Belirtiler Verir?
Üreme çağında olan kadınlarda en sık görülen belirtiler adet düzensizliği şeklindedir. Gecikmeli adet görme veya uzun süreli adet görememe direkt hipotiroidiye bağlı olabileceği gibi, hipotiroidi neticesinde artan TRH hormonunun prolaktin hormonu salgısını uyarmasıyla ortaya çıkan hiperprolaktinemi neticesinde olabilir.
Hipotiroidide hiçbir belirti görülmeyeceği gibi görülen belirti ve bulgular vücut metabolizmasının azalmasına bağlıdır ve hemen tüm organların işlevleri yavaşlamıştır. Bunun neticesinde kabızlık (bağırsak hareketlerinin yavaşlaması), soğuğa tahammülsüzlük ve vücut ısısının düşmesi (metabolizma yavaşlamasıyla ısı üretiminin azalması), zihinsel işlevlerin yavaşlaması (unutkanlık, uykuya eğilim, sakarlık, yavaş konuşma), kolay yorulma, nabzın yavaşlaması (kalbin az çalışmasına bağlı), kansızlık (kan üretiminin azalmasına bağlı), kan kolesterol seviyelerinin artması (kolesterolün az harcanmasına bağlı), su tutulumuna bağlı ödemler, su tutulumuna bağlı olarak bilek kanalından geçen sinirin sıkışmasına bağlı oluşan karpal tünel sendromu sık görülenler arasında yer alır.
Muayene bulguları arasında yukarıdakilere ek olarak kalp büyümesi, reflekslerin yavaşlaması, kas güçsüzlüğü, depresyon bulunabilir.
Laboratuvar bulguları arasında yukarıdakilere ek olarak karaciğer enzimlerinde yükselme söz konusu olabilir.
Hipotiroidi Tanısı Nasıl Konur?
Tarama amacıyla yapılan TSH hormon ölçümünün yüksek bulunması sonrasında yapılan sT4 ölçümünün düşük bulunması tanıyı koydurur. Genellikle bu aşamada daha ileri inceleme yapmadan tedaviye başlanmakla beraber bazı durumlarda antitiroid antikorları ölçümü yapılarak olayın otoimmun olup olmadığı belirlenir.
Gizli Hipotiroidi
Hipotiroidi henüz tam gelişmeden önce tanı konabilir. Bu amaçla TSH tarama testi yüksek bulunduğunda kan sT4 seviyesi normal sınırlar içerisinde bulunur. Hipofiz bezi TSH salgısını artırarak tiroid bezini daha çok çalışmaya zorlamakta ve bu nedenle sT4 henüz normal sınırlar içerisinde bulunmaktadır. Belli bir süre sonunda tiroid bezi daha fazla çalışamayacak ve TSH hormonu tiroid bezini ne kadar zorlarsa zorlasın kan seviyelerini normal sınırlar içerisinde tutacak üretimi yapamayacak ve sT4 seviyesi düşük bulunacaktır.
Hipotiroidi Tedavisi Nasıl Yapılır?
Günümüzde tiroid hormonu eksikliğinin tedavisinde T4 hormonunun sentetik olarak üretilmiş ve tablet haline getirilmiş şekli kullanılmaktadır. Tedavi hormon seviyesinin düşüklüğüne göre belirlenir ve tedavi etkinliği belirli aralıklarla genellikle kan TSH ölçümüyle izlenir.





Senden Önce Ben

YAZAR : Pazartesi, Haziran 27, 2016

Hafta sonu kitabını yarıda bıraktığım için sonunu merak ettiğim filme gittim:))) Kitap hakkında çok güzel yorumlar okumama rağmen bir türlü tamamlayamadım okumayı. Oysa ki hiç sevmem yarım bırakmayı. Bu yüzden filmine gittim. Ama filmi de pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Vasat bir film olmuş. 
Başrolde ki Will Traynor(Sam Claflin) çok yakışıklı ve asil. Açlık Oyunları filmlerinden tanıyoruz kendisini. Rolüne de çok yakışmış.Ama rolünün hakkını vermiş diyemem. Sürekli gülümser bir yüz ifadesi var ve bu yüzden acı çeken bir insan rolünü çok iyi yapamamış. Kız için ehhh işte diyebilirim. Aslında rolünün hakkını vermiş ama role yakıştığı konusunda emin değilim. Film boyunca kaşlarının her bir bölümünü nasıl o kadar oynatabildiğini merak ettim. Kaşlarını o kadar oynattığı için olsa gerek biraz yapmacık olmuş mimikler. 
Kitabı yarısına kadar okuduğum kadarıyla kitapta duygular çok iyi anlatılıyor ama filmde aynı performansı göremedim ben. Yani bir ara(ki neredeyse filmin sonlarına gelmiştik) dedim ki "bunlar birbirlerine aşık olmuyorlar herhalde, sanırım arkadaşlık bağı oluyor aralarında". O dereceydi yani.
 Filmin konusuna gelirsek; Will Traynor zengin, başarılı ve hareketli bir hayat sürerken geçirdiği bir trafik kazası sonucu neredeyse boynundan aşağısı felç kalıyor. Louisa Clark'ın çalıştığı kafe kapanınca iş ararken Will'e bakıcı arandığı ilanıyla karşılaşıyor ve yolları böyle kesişiyor. Will'in ailesi çok zengin, şatoda oturuyorlar. Bakıcısı var, Louisa daha çok arkadaşlık etmek amaçlı işe alınıyor. Önceleri neredeyse hiç iletişim kurmuyorlar ama zamanla yakınlaşıyorlar. Ama beklenmedik bir sonu var. Söylemeyeceğim tabiki.
Film boyunca yemyeşil İngiltere manzaraları çok güzeldi. Görsel olarak çok güzeldi. Ama sinemada izlemek gereksizmiş. Yani filmden çıkarken öyle düşündüm.

Hindistan Cevizi Yağı Faydaları

YAZAR : Perşembe, Haziran 23, 2016
Son zamanlarda sizde çok duymaya başlamadınız mı hindistan cevizi yağını? Yoksa algıda seçicilik mi ben her yerde duyuyorum. Yani aslında ne kadar faydalıymışta bu kadar yıldır cahil kalmışız:))) Aslında kozmetik ürünlerde kullanıldığını biliyordum ama böyle yağ şeklinde satıldığını ve kullanıldığını bilmiyordum.


Görsel Alıntıdır.

Neyse efendim benim hindistan cevizi yağını ilk merak etmemle başlayayım. Ocak ayında saçlarımı sarıya boyama maceramdan sonra yıpranan(yanan desek daha doğru) saçlarımı kurtarmak için bakım maskeleri, doğal maskeler vb.... arayışına girmiştim. O dönemde ilk kez rastladım Hindistan cevizi yağına. Ama almadım o dönemde nedendir bilinmez:))))
Daha sonra hindistan cevizi yağının besin olarakta tüketileceğini ve çok faydalı olduğunu okudum. Zayıflamayla ilgili araştırma yaparken. Bel ve karın bölgesinin zayıflayamamasının sebeplerinden birinin bağırsaklarda  kandida olması olduğunu okudum(zayıflayamama sebepleri yazı dizisini yazarken yaptığım araştırmalarda rastladım) Ve  hindistan cevizi yağının bağırsak candidasının tedavisinde kullanıldığını okuyunca ilgimi dahada çok çekti ve araştırmaya başladım. Daha sonra bağırsak kandidasıyla ilgili bir yazı da yazacağım. Yani bağırsak kandidasının tedavisinde hindistan cevizi yağıyla hazırladığımız yemeklerin ciddi faydası var.
Hindistan cevizi yağının faydalı olduğu çok fazla alan var.
Haaa unutmadan , alacağınız hindistan cevizi yağı soğuk sıkım olmalı. Bu önemli. Birde fotoğrafta görüldüğü üzere kremsi bir yapıda, soğukta katı yağ kıvamında ısınınca sıvıyağ kıvamında. Üzerinde soğuk yerde muhafaza edilmesini söylüyor. Kozmetik amaçlı kullanacaksanız elinize aldığınızda hemen eriyor.
Aktarlardan bulabilirsiniz ve fiyatı 20-30 tl civarı.



Hindistan Cevizi Yağının Faydaları ve Kullanım Alanları

*Hindistan cevizi yağında bulunan Laurik asit, saç köklerini koruyarak saçın güçlenmesini sağlar. Yüksek oranda nem sağladığı için saç uçlarındaki  kırıklara karşı koruyucu bir tabaka görevi görür.Saçlarınız için kullanmak isterseniz diplerine masaj yaparak uygulamanız gerekiyor. Normal saçlarda saç diplerinden uçlarına kadar sürüp yarım saat bekletip yıkamak yeterli. Ama saçlarınız çok yıpranmışsa daha fazla bekletmenin  bir sakıncası yok
Ben bir kaç saat beklettim mesela yıkadığımda saçlarım yumuşacık olmuştu ve parlaktı. Kesinlikle kullanımını tavsiye ederim.
*İçeriğinde yüksek oranda E vitamini bulunur. cilt için çok iyi bir nemlendiricidir. kuru ve kırışmış ciltler için oldukça faydalıdır ayrıca yağın yapısında bulunan, kaprik asit, laurik asit ve kaprilik gibi üç yağlı asitler güçlü bir dezenfektan ve anti-mikrobik özellikler içerirler, bu sebebple yaraların bakımında da yardımcı olarak kullanılabilir. Ciltte de hemen emilir, diğer yağlar gibi değildir.(Ellerimi falan harika yumuşattı, cildim çok güzel nemlendi).
*Hindistancevizi yağını özel kılan en önemli bileşikler, laurik asit ile kaprik ve kaprilik asitlerdir ki bunlar beyin fonksiyonları için çok önemli yağ asitleri olmalarının dışında aynı zamanda çok kuvvetli antioksidanlardır.

*Hindistan cevizi yağı MTC denilen yağlar açısından zengin ve bu yağlar farklı bir şekilde metabolize ediliyor. Hindistan cevizi yağı metabolizmayı 120 kalori hızlandırıyor. Ama normalde kullandığınız yağlar yerine kullanmanız gerekiyor. Yani salatanıza koymanız, yemeğinizi yapmanız.(henüz gıda olarak tüketmediğimden buna yorum yapamayacağım).
*Vücutta insülin üretimini dengeler. Yani kan şekerinizi dengelemeye yardımcı olur.
*Tiroit bezinin düzgün çalışmasını sağlar.
*Karaciğeri güçlendirir.
*Kalp damar sağlığınıa iyi gelir.


Google'da Hangi Saatte Ne Aranıyor?

YAZAR : Pazartesi, Haziran 20, 2016
Ekşi Sözlük'te gördüğüm bu yazıyı sizinle paylaşmak istedim. Hayatımıza dair çok ilginç ipuçları var. İnsanlar google'da hangi zaman diliminde ne arıyorlar?
doktorları en çok aradığımız zaman dilimi 8:20yemek tariflerine 16:52 gibi göz atıyoruz,aydınlanmak için en sık ziyaret ettiğimiz saat gece 3:52.
bloke edilmemiş oyunları en çok taradığımız saat sabah 8:04, bu da işten ve okuldan ne denli nefret edildiğinin ve kaçıldığının bir göstergesi aslında. aynı zamanda öğle arası dönüşü saat 13:30'da da bu istatistik artış gösteriyor ve gün sonuna doğru kademeli bir şekilde düşüyor. çalışmak zorunda kalmaya gösterilen bir reaksiyon gibi adeta.
hava durumudualar ve haberler ile ilgili arama istatistikleri sabah 5:30'dan önce tavan yapıyor. intihar ile ilgili aramalar gece 0:36'da tavan yapıyor, sabah saat 9 civarı en az düzeyinde. sabahları insanların daha az zavallı hissettiğinin bir göstergesi de bu.
* gece saat 2 ile 4 arası, insanlar aydınlanma ile ilgili ciddi aramalar yapıyorlaröz bilinç ve şuur nedirözgür irade var mıdırdiğer gezegenlerde ve uzayda yaşam var mı? bu gibi derin sorular bu saatlerde tavan yapıyor. sigara nasıl sarılır sorusu da gece 1 ile 2 arasında tavan yapıyor. özetle, gece 12'den sonra derin mod devrede.
* gece saatleri hayata dair kaygıların da arttığı saatler olarak göze çarpıyor. hastalık semptomları en çok bu saatlerde aranıyor.
porno ile ilgili aramalar gece yarısından başlayıp saat 2'ye kadar tavan yapıyor. kadınlara has porno aramaları sabaha doğru daha çok artıyor, sabah libidolarının tavan yapması ile ilişkilendirilebilir. vibratörler ile ilgili aramaların en çok yapıldığı saat sabaha doğru 4:28.kondom nasıl takılır da gece 22:28'de yapılıyor.
* gün geceye döndükçe, karanlık vurdukça unutkanlığımızın da arttığı bir gerçek. unutulan şifre ile ilgili yapılan en çok aramalar gece 2 ile 3 arası yapılıyor. sabah 9'da da en az düzeyde. gece 2-3 arası da facebook'un facbook olarak yanlış yazıldığı bir saat olarak göze çarpıyor.

Bir Babalar Günü'nün Ardından

YAZAR : Pazartesi, Haziran 20, 2016
Dün Babalar Günüydü malumunuz. Son yıllarda törenlerle kutlanmaya başlandı artık Babalar Günü de.  Kapitalist sistemin bunu kaçıracağını düşünmüyorduk zaten, öyle değil mi? Bir ailede anne hep ön plandadır ya, baba gizli kahramandır. Gizlidir onun desteği ama yukarıdaki sözde dediği gibi çok ta önemlidir aslında. Bir filozof erkeklere demiş ki; "mutlu çocuklar yetiştirmek istiyorsanız karınızı sevin".

Blogumu takip edenler bilir 4 yıl önce babamı kaybettim. Ve ancak o zaman anladım hayatımdaki yerinin büyüklüğünü. Ve onu kaybettiğimden beri babalar günü benim için ağlama ve eksikliğimi hissetme günü oldu. Ama çocuklarımın babası, sevgili eşime haksızlık etmemek için kutluyorum . 
Babamla öyle her gün konuşmazdık aslında. Annemle her gün konuşuruz . Farklı şehirlerde yaşıyorduk ve onları ziyarete gittiğimizde babam en sevdiğim yiyecekleri alır, "kızıma şunları aldım bak, sen çok seversin" derdi. Sonra da oturup iki lafı üst üste koymaz, biz otururken kanepede uyurdu:))) Yani sevgisini gösteriyordu ya işte. Yapması gerekenleri yapıyordu . O zaten hayatta hep yapması gereken şeyleri yaptı, fazlasıyla. Torunlarıyla çok oynardı, çocukken bizimle oynadığı gibi. Aslında ne kadar şanslı olduğumu şu anda dışarıdan hayatıma baktığımda anlıyorum. Biz ağladığımızda "sizin bir damla göz yaşınıza dünyayı yakarım" demesinin bende hissettirdiği güven duygusu şimdi bile içimi ısıtır. "Başınıza ne gelirse gelsin bana söyleyin, arkanızda dağ gibi babanız var " cümlesi, "ne yapmış olursan ol bana gel kızım , ne yapmış olursan ol sen benim kızımsın ve hep öyle olacaksın" cümlesi arkamda ne büyük bir destek hissettirmiş bana ve benim kötü bir şeyler yapmamı engellemiş aslında. Bugünkü cesaretimi, gücümü hep ona borçluyum. 
Güzel adamdı benim babam. Baba olacak adamdı. İyi ki benim babam olmuş. Ağlamadan bitiremedim gene yazıyı. Sana layık evlatlar olmaya ve senden öğrendiklerimizle evlatlar yetiştirmeye çalışıyoruz babacığım. 
Babalar Günün kutlu Olsun.

Kategorilerine Göre Bloggerlar

YAZAR : Pazar, Haziran 19, 2016

Gezgin Kutu Balığı

YAZAR : Cumartesi, Haziran 18, 2016


Yaz gelmesinden dolayı mıdır bilmem ama içimde önlenemez bir seyahat etme arzusu var. "Geldi bahar ayları gevşedi gönül yayları" demiş şair. Benim yaz aylarında gevşedi:))))
Yay burcu seyahat etmeyi çok severmiş. Burçların özelliklerinde öyle yazıyor. Ama ben kendimden biliyorum.  Geçenlerde Diş Doktoruna gitmiştim. Orada doktorun sekreteriyle sohbet eden bir bayan vardı. Gözleri parlayarak, heyecanla yurt içi-yurt dışı yaptığı seyahatlerini anlatıyordu. "Pardon, bir şey sorabilir miyim? Yay burcu musunuz?" dedim. Şaşırdı ve biraz duraksadı ve "eveeet, nereden bildiniz?" dedi." Seyahat etme tutkunuzdan ve yeni insanlar, kültürler görmeyi heyecanla anlatışınızdan" dedim. Burçlara falan öyle çok inanmam ama doğduğumuz anda ayın , gezegenlerin konumunun kişiliğimizi etkilediğine ve hiç bir şeyin tesadüf olmadığına inanırım. Bu sebepten yay burcunun özelliklerini taşıdığımı düşünüyorum.
Aslında konumuz İnstagram'da severek takip ettiğim "gezgin_kutubaligi" hesabından ve "www.kutubaligi.com" sitesinden bahsedecektim. Uzun bir giriş oldu:))) İnstagram da çektiği çok güzel fotoğraflar ve altlarına yazdığı yorumlarına bayılıyorum(acaba kendisi yay burcu mu? bak merak ettim şimdi:))) Sürekli gülümseyen pozitif hoş bir bayan. 


Uzun zamandır kendisini instagramda takip ediyorum. Ama ilk defa dün sitesine girip baktım ve dedim ki "bu siteye bakmadan seyahate çıkılmamalı" . Hele bavul hazırlama ipuçları var ki tam benlik. Yani eğer sizde kocaman bavullar hazırlayıp bir çoğunu hiç kullanmadan dönenlerdenseniz mutlaka okumalısınız derim.Beni Al Onu Alma

Mesela; Budapeşte'ye WizzAir ile Ucuz Uçuşun Püf Noktaları, 5 Adımda Yurtdışından Alınan Cep Telefonu Nasıl Kayıt Yapılır?, Bansko Tatil Rehberi(Zengin Sporunu Fakir Fiyatına Yapmak) vb.... gibi çok faydalı yazıları var. 


 
İnstagram hesabını ve sitesini takip etmenizi tavsiye ederim. Seyahate çıkmadan önce en azında bir bakmanızda fayda var. Belki de bilmediğiniz bir şeyi çok eğlenceli bir şekilde öğrenirsiniz ve hayatınız kolaylaşır.

Zayıflayamama Sebepleri 3 - İnsülin Direnci

YAZAR : Salı, Haziran 14, 2016
Merhabalar
Daha önceki yazılarımı okuyanlar bilirler. Geçen sene temmuz ayında tatile gitmeye az bir süre kala biraz zayıflamaya karar vermiştim (sürekli böyle karar verip duruyorum ya neyse konumuz bu değil şimdi:)))). Akşam 19'dan sonra bir şey yemememe ve günde yaklaşık 2 saat yürümeme rağmen hiç kilo verememiş olmamla birlikte o acıyla doktora koşmam bir oldu:) Klasik testler falan yapıldıktan sonra insülin direnci teşhisi konuldu ve ilaç başlandı. Doktor bir süre kullanmamı , zaten kilo vereceğimi ve 3-6 ay kullanım sonucunda bırakabileceğimi söyledi. Ama bu ilaç bende kabızlık yaptı. İnternette okuduğum kadarıyla genellikle insanlarda tam tersi bir etki yapıyor ve ciddi anlamda kilo verdiriyordu. Ama bende böyle olmadı. Niye olmuyordu Allahım? Belki vücudum zamanla tolere eder diye ilacı ısrarla 2 ay kullandım. Evet tatlı isteğini bastırıyor, açlık krizleri yaşamıyorsun ama tuvalete çıkamadığın için patlayacakmış gibi şişiyorsun. Tekrar farklı bir doktora gittiğimde bu etkinin büyük ihtimalle geçmeyeceğini söyledi ve istersem ilacı bırakabileceğimi, yürüyüş ve diyetle kilo verip insülin direncimi iyileştirebileceğimi söyledi. Hatta "kilo vermeniz lazım" dediğinde hayali olarak uçup doktorun boğazına sarılıp bağırdım "gerçekten miiiii?"diye:( Sonra ne mi oldu? Bir yıldır çeşitli sporlar deneyerek ama özellikle en çok yürüyüş yaparak sıkıntılarımı hafiflettim. Sadece 2 kilo falan verdim ama vazgeçmedim. Halen devam ediyor bu süreç. Ve biliyor musunuz insülin direncinin şifasının oruç olduğunu okudum araştırmalarım esnasında.
Şimdi sizlere kilo verememe sebeplerinden İnsülin Direncinden bahsedeceğim.

İnsülin Nedir?

Pankreastan salgılanan, dokulara şekerin alınması ve kullanılmasını sağlayan bir hormon(zaten ne yapıyorsa bu hormonlar yapıyor. Vücudumuzu onlar yönetiyor).

İnsülin Direnci Nedir?

Pankrestan salgılanan insülinin dokuların içine alınamaması, kullanılamaması sonucu pankreas daha fazla insülin salgılar ve aşırı salgılanan hormon açlık hissine, daha çok atıştırmaya sebep olur ve bu kısır döngü devam eder.
Peki neden insülin dokulara giremez yani insülin direncinin sebepleri nelerdir?
Bir numara genetik yatkınlık tabiki(bana çok uyuyor), hareketsiz yaşam tarzı(bana hiç uymuyor), sağlıksız beslenme (yani unlu ve şekerli gıdalardan zengin beslenmek, düzensiz beslenmek).

 
İnsülin Direnci Olanlar Kilo Verebilir mi?

İnsülün Direnci kilo vermeyi zorlaştırır. Çünkü İnsülin Direnci olanlar daha çok acıkırlar ve hafif bir hareketle hemen yorulurlar. Ancak sabırla egzersize ve diyete devam etmek gerekir. Özellikle glisemik indeksi düşük gıdalar, posa içeriği yüksek gıdalar ve tok tutan yiyecekler tüketilmelidir.

İnsülin Direnci Olup Olmadığımızı Nasıl Anlarız?

Yemeklerden 2-3 saat sonra olan acıkma hissi, elde ayakta titreme, soğuk soğuk terleme ve baygınlık hissi, tatlı yeme isteği, çabuk acıkma, geç doyma, kilo alma gibi belirtileriniz varsa ve ailenizde obezite yada şeker hastalığı hikayesi mevcutsa İnsülin Direncinizi ölçtürmenizde fayda var.

Bu arada İnsülin Direncinin şeker hastalığının bir önceki aşaması olduğunu belirtmeliyim. Yani tedavi edilmezse şeker hastası olma riskiniz çok yüksek. Bir sonraki yazımda Glisemik İndeksi Düşük Gıdaların Listesini yazacağım. Şimdilik bu kadar Görüşmek üzere.



Keyif Anları

YAZAR : Cumartesi, Haziran 11, 2016
Yola çıkınca her sabah
Bulutlara selam ver,
Taşlara, kuşlara,
Atlara, otlara,
İnsanlara selam ver
Ne görürsen selam ver
Sonra çıkarıp cebinden aynanı
Bir selam da kendine ver.
Hatırın kalmasın el gün yanında
Bu dünyada sen de varsın!
Üleştir dostluğunu varlığa,
Bir kısmı senide sarsın
      
             Üstün DÖKMEN

Bu şiiri bilir misiniz? Ben çok severim. İnsanın kendine değer vermesi ve dünyayla barışık olmasını anlatır. Kendine değer vermek yada kendin için bir şeyler yapmak bizim toplumumuzda bencillik olarak algılanır biraz. Oysa ki kendi içinde mutlu olmayan insan çevresine mutluluk veremez ki. Kendini sevmeyen bir insanın başkalarına da sevgi göstermesi çok mümkün değildir. Ve asıl bencillik gereksiz fedakarlıktır. "Senin için saçımı süpürge ettim" dediğiniz insanlar(genellikle çocuklarımız, eşimiz) bir süre sonra "yapmasaydın senden bunu isteyen mi oldu?" diyecekler.  Çok acımasız görünüyor ama çok haklılar aslında. Kimse sizden kendinizden vazgeçmenizi istemiyor. Çünkü kendinden birileri için vazgeçen insan bir süre sonra bedel ister o vazgeçtiği insanlardan. Beklentileri de büyük olur ve genellikle karşılık göremezler. Suçluluk hissettirirler, sürekli sitem ederler. İnsanlar sitem edenleri sevmez fellik fellik kaçarlar suçlandıkları ortamdan. Şimdi bu güzel bir ilişki midir sizce?
 "Sende varsın bu dünyada" . Bu yüzden kendine zaman ayır. Korkma sen kontrol etmesen de döner dünya. Sen yönetmesen de , karışmasan da büyür çocukların. Hatta kendini gerçekleştirmiş mutlu bir anne daha mutlu eder onları. 
Genel yanılgımız çocuklarımız için her şeyi yapmaktır. Ama aslında asıl görevimiz onları hayata hazırlamaktır. Ebeveyn olarak yapmamız gereken en önemli şey kendi başının çaresine bakan çocuklar yetiştirmektir.
Mesela evde katlanması gereken çamaşırlar olduğunda eşime ve çocuklarıma "kim benimle çamaşır katlamacılık oynamak ister" diyorum. Oyun kelimesi özellikle çocuklarda sihirli bir etki yaratıyor. "Hadi herkes kendi çamaşırını bulup katlasın" diyorum sonra ve sıkıcı bir işi eğlenceli hale getiriyoruz. Böylece hem çocuklar kendi eşyalarının sorumluluğunu alıyor hemde birlikte zaman geçirmiş oluyoruz. 

Eveeet. Şimdi kimse için saçını süpürge etmen gerekmiyorsa ne yapacaksın?  Birazcık kendinle ilgilenebilirsin mesela, sor bakalım ne yapmak istiyormuş:))))
Ben üniversitede okurken aynı zamanda çalışıyordum. Nöbet tutarak çalıştığım günlerin ertesinde özellikle, hak ettiğimi düşündüğümden olsa gerek, sorardım kendime "Kadriye, güzelim bugün ne yapmak istersin, canın ne istiyor? Kurban olsun sana" Sonra düşünüp ne istersem onu yapardım. Bu beni acayip mutlu eden bir ritüeldi benim için. Rutin değildi, canım ne zaman isterse, ne zaman ihtiyaç duyarsam yapardım. Şimdi hemen her gün kendime böyle keyif anları yaratmaya çalışıyorum.
Çok tavsiye ederim. Kendinizi çok iyi hissediyorsunuz." Kendinin en iyi arkadaşı olmak" diye bir tanım vardır  ya , işte bu dünyada ki en önemli şey . Yalnız doğduk, yalnız öleceğiz. Kendimizin değerini bilelim derim ben, vakit çok uzun değil çünkü. 
 
Her gün kendinize "bugün kendin için ne yaptın? " diye sorun bakalım ne diyeceksiniz? 

Kardeş Kıskançlığı

YAZAR : Çarşamba, Haziran 08, 2016
Geçenlerde nereden geldiyse aklıma kızım yeni doğduğu zamanlarda yaşadığım kardeş kıskançlığı geldi. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki kardeş kıskançlığı son derece normaldir(kendimden de biliyorum ayrıca . Benden 3 yaş küçük kardeşimle hala kıskançlık yaparız ki biz)
Oğlum bir kardeşi olmasını çok istemişti. Hatta 4 yaş civarlarında kreşte " benim kardeşim olacak" diyormuş herkese. Ben onu almaya gittiğimde öğretmenler beni hep tebrik ediyorlardı. "Aaaa hamile misiniz?" diyorlardı. Neyse efendim biz de bu zibidiye inandık. Çünkü anne babalar ilk çocuğu kendileri için ikinci çocuğu da ilk çocuk için isterlermiş dedik. Çünkü öyle duyduk:)))
Hamile kaldığım ilk ay  tatile gitmiştik. Arda'ya da hamile olduğumu kimseye söylememesini tembihledik. Söylemedi, söylemedi ama plajda yanımızdakilere, yoldan geçenlere ,yani herkese "biliyor musunuz biz aslında 4 kişiyiz" dedi.
Karnım büyümeye başlayınca Arda da kıskanmaya başladı kardeşini. Mesela bir gün arkadaşına "biliyor musun Sarper annem kardeşimi her gün yanında işe götürüyor ama beni kreşe bırakıyor, beni yanında götürmüyor" dediğini duyduğumda kulaklarıma inanamadım ve doğumdan sonra yaşayacaklarım için endişelenmeye başladım(yeterince endişelenmemişim:))))

Ve sonra Ezgi geldi. Annesiyle baş başa , sürekli mıç mıç bir ilişki yaşayan Arda Paşa buna epey bozuldu. Çünkü annesi onunla o kadar ilgilenmiyordu artık(çok haklı) . Eve gelen misafirler bile onunla ilgilenmiyordu. Ama ben Arda içinde küçük hediyeler alıp gelen misafirlere veriyordum ve "bunu sana aldık der misiniz?" diyordum (bunu şiddetle tavsiye ederim, çok işe yarıyor). Kıskançlığın boyutlarını en aza indirgemeye çalışıyordum. Ama bu duygu epey güçlüdür, bilenler bilir:)))
Bir gün Arda yine  Ezgi'nin tepesinde yine sıkıştırıyorken Ezgi tırnaklarıyla Arda'nın yüzüne bir faça attı ki görünce içim cız ettti. Aslında fena halde hak ettiğini düşünüyordum ama ikisi de sizin yavrunuz olduğu için kalbiniz acıyor tabi. Tırnak izi geçmezmiş, bunu da tecrübeyle öğrenmiş olduk. Hala Arda'nın yüzünde kardeşinin bıraktığı iz var ve ben o gün Ezgi'ye bakıp "bu kız başının çaresine her türlü bakar" diye düşündüm(hala da öyle düşünüyorum:)))
Arda okula Ezgi yürümeye başladığı yıl hayatımın en renkli, en cinnetli, en psikopat yılıydı. Cehenneem azabı dediklerinde aklıma gelir halen:))) O derece yani. En zorlandığım yıl, saçlarımdaki beyazların arttığı, annemin neden yaşlandığını anladığım zamanlardı.
Şimdi büyüdüler. Kardeş kıskançlığı bitti dememi beklemiyorsunuz heralde:) Halen devam ediyor ama ben artık kapıyı kapatıp televizyonun sesini açıyorum:) Sonra mutfağa yanıma gelip "ama anne Ezgi şunu yaptı, ağabeyim bunu yaptı vb......" bitmez tükenmez şikayetler ettiklerinde oldukça sakin bir şekilde "bunu çözebileceğinizi düşünüyorum, aranızda halledin sonra bana da anlatın olur mu? ben merak ederim" diyorum. İnanır mısınız kestim ayaklarını:))))Gelmiyorlar artık.
Gelelim yazının ana fikrine: çocuklarınız kavga ettiğinde ellerinde birbirlerine zarar verebilecek kesici ve delici alet yoksa karışmayın. Varsa ellerinden alın , gene karışmayın(ha bu arada gözünüz üzerlerinde olabilir ama bunu onlara belli etmeyin). Asla haklının kim olduğunu bulmaya, ilk kimin başlattığını tespit etmeye kalkmayın. Yok çünkü:))) Bu hataları yapmış birinden tavsiye. 

Kız kardeşimle çok kavga ettiğimiz dönemlerde annem "biriniz Amerika'ya biriniz Almanya'ya gidin, o kadar çok özleyin ki birbirinizi burnunuz sızlasın" diye beddua ederdi bize(ne kadar canından bezdirdiysek kadıncağızı). Bizde "ne özleyeceğim be bu gerizekalıyı" gibisinden sevgi dolu laflar ederdik. Sonra aynı ülkede ama farklı şehirlerde üniversite okumaya gittiğimizde en çok özlediğimiz kişi birbirimizdik. Özledim yani o gerizekalıyı:))) Kardeşlik güzel şey vesselam. Ne onunla ne onsuz olmaz:)))) Kardeşlerinizin değerini bilmeniz dileğiyle.

Giyilebilir Deri İle Gençleşme

YAZAR : Pazartesi, Haziran 06, 2016
Merhaba

Oğlumun aldığı "Populer Science Türkiye" dergisinde okuduğum bu gelişmeyi sizlerle paylaşmak istedim. Popüler bilim dergisi çok güzel ve oğlum okuduktan sonra mutlaka bende okuyorum. (Ondan önce okumama izin veremezmiş çünkü prensip meselesiymiş:))))

Giyilebilir deri diye ilk okuduğumda aklıma "İçinde Yaşadığım Deri" filmi geldi. Biraz rahatsız hissetmekle birlikte yine de merak edip okudum. O filmi izlemiş miydiniz? Ben uzun süre etkisinden kurtulamamıştım.

Her neyse konumuza dönelim. Amerika'nın ( şu telaffuzu zor eyaletlerinden biri) Massachusetts Teknoloji Üniversitesi'nde giyilebilir yapay deri geliştirilmiş. Saçlarımız beyazladığında boyadığımız gibi cildimiz kırıştığında cildimizin üzerine bu incecik katmanı uygulayıp genç bir görünüme kavuşabiliyormuşuz. 

Aslında bu cilde sürüldüğünde kuruyup üstünde elastik bir katman yaratan polimer bir kremmiş. Bu katman cildimizi sıkılaştırıp koruyor ve kırışıklıkları kapatıyormuş. Silikon bazlı polimerden üretilen krem genç ve sağlıklı bir derinin özelliklerini taklit etmesi için geliştirilmiş.Ve benim bam telim göz altı torbalarını sürekli kullanımda çok azaltıyormuş.
Yani buna yeni nesil nemlendirici diyebiliriz. Ama cildimizde kuruyup tabakalaşıyor ve cildimiz çok iyi görünüyor. Ama sadece iyi görünmekle kalmayıp krem arka planda nemlendirmeye ve iyileştirmeye çalışıyor. Ayrıca bu deri nefes alabiliyormuş ve insan gözüyle görülemiyormuş. 

Hadi gene iyiyiz hanımlar:)))) Teknoloji bizi düşünüyor:)))) Az kaldı yaşlanmayı ha durdurdular ha durduracaklar...
Sevgilerimle.......

Perşembe Seçmeler

YAZAR : Perşembe, Haziran 02, 2016

Dünyanın en güzel kadınlarından biri bile olsanız yaşlanmaya karşı koyamazsınız:( O yüzden yaşımızla, kendimizle barışmak en iyisi.
Gözünü açıyorsun; Sabah,
Bir göz kırpıyorsun; Akşam..
Erteleme hiçbir şeyi,
Senden hızlı koşuyor zaman....

 
Senin bıraktığın izleri takip edecek, senin yaptıklarını yapacak çünkü rol modeli sensin babası ve annesi. 
 
Hacettepe Beytepe Kampüsündeydim dün, arkadaşımı ziyarete gittim. Ne kadar güzel, ne kadar yeşil bir yer, bayıldım. Tekrar öğrenci olasım geldi. Ve tekrar dünyaya gelsem kampüsü ve olanakları güzel olan, isim yapmış (marka yani) bir üniversitede okumak isterdim diye düşündüm. Ama insanların o çağları çok aklı başında zamanlar değil. Birde rehberlik düzgün yapılmıyorsa , hayatın sürüklediği yerlere gidiyorsun. Onun için çocuklarımın amaçlar ve hedefler koymalarına rehberlik etmeye çalışıyorum. Çevremdeki tüm anne babalara da bunu tavsiye ediyorum.

Hahaha.... Çirkinim o zaman. Aslında bazen 2 dakikada bile çıkabiliyorum. O zaman bazen mi güzelim?
Nota bilen erkeklere denk gelelim inşallah. Amin:)))


Blogger tarafından desteklenmektedir.