Panda Antivirüs'e Özel Fiyatlarla Sahip Olabilirsiniz

YAZAR : Perşembe, Mart 31, 2016

Panda Antivirüs


Kurumsal Antivirüs ihtiyaçlarınız ve projeleriniz için info@elektronturk.com adresine mail göndererek, size uygun Panda Antivirus yazılımı için  özel indirim ve proje fiyatı alabilirsiniz. İlgilenenlere duyurulur :)
Kurumsal Çözümler – Panda Security for Business

Etkinlik Sponsorlarından Knorr

YAZAR : Perşembe, Mart 31, 2016

Bloggerlar Paylaşıyor 1. Yıl etkinlik sponsorlarımızdan Knorr markası bizim için çok güzel hediyeler hazırlamışlar. Herkes bilir Knorr'u , öyle değil mi?
Ben en çok hazır çorba ve etsu tabletlerini kullandım Knorr'un.

Mangal sosunu hiç denememiştim. Mangal sezonu açılır açılmaz hemen deneyeceğim inşallah.

Beşamel sosuda hep kendim yaparım. Bakalım Knor'un Beşamel Sosu nasıl olacak? Sonucu sizlerle paylaşırım.
Knorr'un www.herkessofraya.com internet sitesinde çok güzel tarifler var." Her güzel şey sofrada başlar" sayfanın sloganı ve gerçekten de güzel sofralar bütün insanları mutlu eder. "Knorr'un Bu Hafta Önerdikleri" ve "Haftalık Yemek Planınızı Knorr'la Hazırlayın" bölümlerini çok beğendim. Çünkü biz kadınların en büyük sorunlarından birisi "akşama ne pişirsem" derdidir. Birisi dese ki "şunu pişir", fikir verse çok iyi olur. Hatta ben genelde yemek yapmaktan çok ne yapacağımı düşünmekten yakınırım.
Öğrenciyken çabuk çorbalar kurtarıcı olurdu.
Knorr'un Tarihçesini öğrenmek ister misiniz? Aşağıda internet sitelerinde de yer alan hikayelerini yayınlıyorum.
1800 –İki asır önce Almanya’da dünyaya gelen Carl Heinrich Knorr, ticaret eğitimini aldıktan sonra tarım ürünlerinin toptancılığını yapmaya başlar.
1838 – C. H. Knorr kurutma ve öğütme yapmak için Heilbronn’da  bir fabrika kurar, kahve ticareti işine girer.
1889 – Knorr’un ünlü “Bezelyeli Sosis”i üretilir ve 1900’de 40 ayrı çeşide ulaşır. 
1892 –  Bu yıl içerisinde makarna üretimi başlar, 1911 itibariyle Avrupa’da İtalya dışında en büyük makarna üreticisi haline gelecektir.
1894 – Knorr fabrikası alanı hızla büyür,……..Heilbronn markası konumuna gelir. 
1948 – Kullanılmaya başlanılan teknoloji ile çorbaların pişirme süreleri 30 dakikadan 5 -10 dakikaya kadar düşer. Ürünü nem ve mikrop gibi dış etkenlerden korumak üzere hava ve ısı geçirmeyen alüminyum keseler kullanılır. 
1978 – Knorr Türkiye pazarına girer. Taze ve kaliteli malzemeler kullanarak lezzetli, pratik ve farklı çözümler sunan Knorr, o günden bu yana bizler için yemek yapmaktan daha fazla zevk almamızı sağlamaya devam etmektedir.
2000 – Artık Knorr ürünleri dünyanın 87 ülkesinde satılmaktadır. Ekim’de Knorr markasının yeni sahibi Unilever olur. 
2001 – Yemek Harçları’nın lansmanı ile birlikte Knorr sadece çorba ve bulyon ürünleri ile tanınan bir marka olmaktan çıkar; Hazır Gıda Pazarı’na yepyeni bir soluk katmış olur.
2003 –  Knorr, Çeşni serisini piyasaya sürer. Aynı yıl Knorr Yemek Harçları için de yeniliklerle dolu olur. Knorr İnegöl Köfte Harcı, Knorr Dolma Harcı, Knorr Zeytinyağlı Dolma Harcı tüketicilerin beğenisine sunulur.
2004 –   Knorr, yine yepyeni ürünlerle hem Kuru Gıda Pazarı’na yeni bir boyut kazandırır, hem de sektördeki lider marka olma imajını güçlendirmiş olur. 
2006 – Knorr ‘un başlattığı “Doğallık Kampanyası” kategoriye yeni bir soluk kazandırır.
2007 – Lansmanı yapılan “Bugün ne pişirsem?” kampanyası ile Knorr kendini her gün için farklı yemek alternatifleri sunabilen yenilikçi bir marka olarak konumlandırır.
2008 – Knorr, Yeni Çabuk Çorba reklam kampanyası ile sektöre damgasını vurur.  Altın Effie ve 4 Kristal Elma Ödülü alarak başarısını bir kez daha kanıtlamış olur.
2010 – Knorr.com.tr  “8. Altın Örümcek Web Ödülleri”, “Gıda Kategorisi”nde “Halkın Favorisi” ve “Kategori Birinciliği Ödülü”ne layık görülür. Aynı zamanda “Türkiye Bilişim Derneği”  tarafından “Bilişim 2010 Web Sitesi Görsel Tasarım Ödülü”nün de sahibi olur. 
2011 – Lezzet ustası Knorr, Anadolu’nun en eski mutfak geleneklerinden biri olan çorba yemeği “Aş”ı sofralarımıza getirir. Yeni “Tavuk Suyu”nu, lezzet ustalarının kullanımına sunar ve yemeklerin vazgeçilmez lezzet sırrı olur.
2012 – Knorr, yenilenen çorbalarında tuz miktarını azaltırken, tüketicilerinin ortak tat olarak ifade ettiği lezzet arttırıcı olan MSG’yi (Monosodyum Glutamat) yeni tariflerden çıkarır. Lezzetli çorbaların tazeliğini uzun süre koruması için hava, ışık ve neme karşı korumalı 3 katlı ambalajını üretir.



Türkiye erkeğinin gözünden makbul kadin modeli..

YAZAR : Perşembe, Mart 31, 2016
Yukarıdaki fotoğrafa bakar mısınız? Hem evlilikten şikayet edip hem bu kadar evlenme heveslisi olmayı anlayamıyorum. Kadınları neyse de erkekler için hayat çok kolaylaşıyor ve değişen bir şey yok, yine özgürler . O zaman neden kaçarlar ki evlilikten. 
Bir alıntı paylaşacağım aşağıda sizlerle. Biraz ayıp ama kusura bakmayın artık:)))

Türkiye erkeğinin gözünden makbul kadin modeli..

-45 kilo olmasına rağmen d-cup göğüslü olsun.
-Benden en az beş yaş genç olsun.Kadınlar yaşlandıkça çöker, erkekler durduğu yerde gençleşir malum..
-Ne hikmetse o güne kadar kimsenin elini bile tutmamış bir kız bulayım. Bu arada benim önüme gelenle düşüp kalkmam ve sevişmem sayılmaz çünkü pipim var.
-Evlenelim. Kendi ailesiyle pek görüşmesin, benim aileme tapsın. Hafta sonlarını ve bütün tatilleri aileme hizmet ederek geçirsin, daha ne ister bir insan?
-Ayda on bin lira kazandığı işinden döner dönmez mükellef sofralar hazırlamaya girişsin, o sırada ben de manda boku gibi televizyonun karşısına yayılayım. Benim yemek yapmam, ev işi yapmam düşünülemez çünkü pipim var malumunuz.
-İş stresinden dolayı sinirlendiğimde, bağırdığımda, çorbanın tuzu az diye kaseyi duvara fırlattığımda dahi susup hanım gibi oturmayı bilsin, karşılık vermesin. Pipisi bile yok zaten, ne haddine ağzını açmak?
-Hamile kalmasına ve doğum yapmasına rağmen 36 beden kalmayı başarabilsin, vücudunda çatlak matlak olmasın.
-Çocuk doğduğunda (tabii ki oğlan) bütün bakım işlerini üstüne yıkayım, zaten ben erkeğim elime yakışmaz. bebek kolik olsa bile, ağlama krizlerine girse bile susturmayı becersin, beni uykumdan etmesin yoksa fena olur.
– Çocukla ilgilenmesine rağmen her daim fönlü, makyajlı gezsin. Günde sekiz on defa alt değiştirip süt vermesine rağmen babydoll giysin mesela.
-Kadınlık görevlerini yerine getirsin, bir kadın bir erkeği evine bağlayamıyorsa aldatılmaya göz yummalıdır zaten. Pipileri yok ki nereden bilsinler?
-Pipin olunca önüne gelen kadına alıcı gözle bakma hakkına da sahip oluyorsun. ara sıra hovardalığa gitmeme, karıya gitmeme göz yumsun.
-Bu arada facebook hesabında karşı cinsten kim varsa silsin. Kuzen muzen anlamam ben, Kuzenini de silsin. Bir dediğimi iki etmesin, altan alsın, arada küfredip bir iki tokat patlatabilirim, böyle ufak şeylere takılmasın.
-Malumunuz pipi sahibi olmak zor zanaat..
kaynak: afife güner

Çarşamba Seçmeler

YAZAR : Çarşamba, Mart 30, 2016
İnstagram'da paylaşmıştım bu resmi ve karanfilin hikayesini. Gündeme ilişkin. Çok beğendim . Bakalım sizde beğenecek misiniz?

Artemis avlanmaya çıkar ama kötü bir gündür.
Eli boş dönerken ormanda flüt çalan genç bir çobana rastlar ve çobanın müziğiyle hayvanları kaçırdığını düşünür.
Çok kızar, genç adamın gözlerini oyup yere atar…
Sonra çobanın masum olduğunu ve öfkesinin kurbanı olduğunu anlar.
Pişmandır ama yapabileceği bir şey yoktur…
Çobanın gözlerinin düştüğü toprakta ise iki çiçek açar...
Kan kırmızısı iki karanfil…
O gün bugündür kırmızı karanfil dökülen masum kanın simgesidir…
Binlerce yıldır masumiyeti, sevgiyi, güzelliği, haksızlığı, pişmanlığı barındırır kırmızı karanfil.
Parayla satın alınamaz…
Cahil inşaat hırsızlarının parası yetmez...
 
Bu da en sevdiklerimden. Masum değiliz hiç birimiz. O zaman başkalarını yargılama hadsizliğini neden yapıyoruz. "İlk taşı hiç günah işlememiş olan atsın" diye meşhur bir söz vardır. Hiç günah işlemeyen olamayacağı için hiç kimsede taş atamaz. Birilerini kıyasıya ayıplamak, yargılamak istediğinizde bir kaç saniye bu cümleyi düşünün. Eminim yapamayacaksınız.
  
Bu da instagramdan . Gördüğünüz gibi çalmak için izin istemişim:))) Ama cevabı görmüyorsunuz. "Tabiki" dedi:)
Çok güzel karikatür ama öyle değil mi?  3500. Zayıflama Olimpiyatları başlamıştır. Nisan itibariyle gene hepimizde bir telaş. O diyet, bu diyet, 1 haftada 5 kilo verdiren diyet derken günler geçer, kilolar gider ve tekrar gelir. Bumerang gibi. 

 
Bloggerlar paylaşıyor sitesinden ödül aldığımı söylemiş miydim? Yaaaa söylediysem bir daha duyun ne olur sanki? İlk defa duyuyormuş gibi şaşırın ne var? Garip! bir hediye almış, görmediğin bir madalyası olmuş, sürekli onu anlatmış diyin gitsin yahu. Alınmam hiç . Çünkü gerçekten görmemiştim. Benim hiç madalyam olmadı(benim hiç bisikletim olmadı amca:)))) Küçük Emrah gibiyn) 
Ve buradan hemen psikolojik çıkarımımızı da yapalım "insan evladı , onaylanmaktan , takdir edilmekten ölesiye bıkmaz. Sürekli alnımızdaki "Lütfen Beni Özel ve Önemli Hissettir" yazısıyla dolaşırız". Eeee bende insan evladıyım sonuçta:)))

Kaliteli Tablo Yaptırmak İster misiniz?

YAZAR : Salı, Mart 29, 2016
İstanbul'a bloggerlarpaylasiyor.com etkinliğine gittiğimi anlatmıştım geçen postlarda. Bu yazımda da etkinlik sponsorlarımızdan www.tabloda.com dan bahsetmek istiyorum.
 Öncelikle Şafak bana bu sitenin adresini verdi ve bir tablo seçmemi, firmanın bana hediye edeceğini söylediğinde çok mutlu oldum. Çünkü bir evi farklı ve şık gösteren şeyler ışıklandırma ve tablolardır diye düşünürüm. Ve mor bir tablo seçtim. 
Mor Çiçekler Tablo
İşte bu tabloyu seçtim.Aslında manzara tablolardan seçmiştim önce. Cumartesi günü tablom geldiğinde çok beğendim. Çok kaliteli, kanvas zemin ve canlı renkler çok hoşuma gitti. Aslında o gün kendi çektiğimiz bir fotoğrafımızı da tablo yaptırabileceğimizi öğrendim. Keşke kendi fotoğraflarımdan yaptırsaydım dedim ama keşke dememe gerek yok, istediğim zaman yaptırabilirim. Çünkü tabloların kalitesini beğendim.
Venedik Gondol Tablo

Sitede çok fazla seçenek var. O kadar seçenek arasından karar vermek zor oldu. Epey baktım ve sonra mor delisi olduğum için mor çiçekli bir tabloda karar kıldım. Oysa ki manzarada istiyordum. Marilyn Monroe'de istiyordum. İstemenin sınırı yok tabi ki de nereye asacaksam artık onları.
Çocuk odaları için böyle parçalı tablolardan da seçebilirsiniz.
Siteye girdiğinizde seçtiğiniz tabloyu tek parça, parçalı ya da çerçeveli seçeneklerinden  seçebilir ve boyutlarını da kendiniz belirleyebilirsiniz ve fiyatlarda 28 tl'den başlıyor.
Blossoming Almond Tree
 Bana hediye ettikleri tablo için ve etkinliğimize sponsor oldukları için tabloda.com sitesine teşekkür ediyorum ve başarılarının devamını diliyorum.

YENİ KELEBEK: TELEVİZYON GİBİ AMA ÖTESİ

YAZAR : Pazartesi, Mart 28, 2016

Kim demiş her kelebek kısa ömürlüdür diye. Evet, türünün tek örneği olsa da bir Kelebek var ki 44 yıldır uçuyor. Her daim genç kalmayı başaran bu Kelebek 2016’da daha da yükseklere kanat çırpıyor.
Kelebek benim için Hürriyet’in yanında aldığım ek bir gazeteden öte, okurken eğlenip kafa dağıttığım, bir yandan da pek çok şey öğrendiğim başlı başına bir magazin/yaşam/kültür sanat gazetesi oldu hep. Hatta itiraf edeyim, Hürriyet’i Kelebek için satın aldım çoğu kez. İçten içe de bağımsız bir gazete olmasını istedim, bu fikir bana gayet mantıklı geldi. Çünkü bir çırpıda okunup bitiyordu. Azdı sayfa sayısı.
Yıllar içinde Kelebek Hürriyet’ten ayrı, tek başına satılan bir gazete olmadı belki ama 2016 yılıyla birlikte geçirdiği evrimi görünce kendisinin zaten özünde bağımsızlığını çoktan kazanmış bir gazete olduğunu tam anlamıyla fark ettim. Henüz fark etmeyenler de bir Hürriyet aldığında durumu anlayacaklar. Ama yok, ben dayanamayıp “spoiler” vereceğim sanırım. :-)
Bir kere hafta içi her gün Kelebek artık 2 gazete oldu! Evet, bir solukta okuduğumuz Kelebek’in artık bir de 8 sayfalık “Kelebek 2” isimli bir eki var. Yani hafta sonunu iple çektiğimiz, işe güce boğulduğumuz Pazartesi’den Cuma’ya artık bir değil, iki can simidimiz var. Alanında her daim öncü olan ve rakip gazetelerce sıklıkla taklit edilen Kelebek, bir gazete eki olarak kendi ekine sahip olması bakımından da bir ilke imza atmış oldu.
Tam 16 sayfalık bir gazete haline gelen Kelebek’in artan sayfa sayısıyla birlikte içeriği de dolup taşıyor. Yani hem nicelik hem nitelik olarak zenginleşme var Hürriyet Kelebek’te. Benim dikkatimi çeken ilk bomba her Pazartesi yayınlanan Magazin Konseyi köşesi oldu. Köşe demek ne kadar doğru bilmiyorum, çünkü iki tam sayfayı kaplayan farklı konseptte bir yazarlar buluşması bu. Her biri ayrı ayrı okunası, enteresan kalemlere sahip Cengiz Semercioğlu, Onur Baştürk, Melike Karakartal ve Ömür Gedik bir araya gelip Magazin Konseyini oluşturuyor ve haftanın ilgi çeken konularını tartışıyorlar. Her bir yazarın kendi fikrini söylemesiyle aynı konuda farklı düşünceleri okumuş oluyoruz. Sanki televizyonda bir magazin tartışma programı izliyormuşuz gibi ama daha da keyifli. Upuzun ama bir çırpıda okunan bu köşeyi her Pazartesi merakla takip ediyorum, Pazartesi sendromu diye bir şey kalmıyor. Tavsiye ederim.
Magazin Konseyi’nden sonra dikkatimi çeken ikinci bomba da Okey'e 4. Aranıyor. İki haftada bir yayınlanan bu köşede bu kez 3 ilgi çekici isim var: İzzet Çapa, Gonca Vuslateri ve Kenan Erçetingöz. Bu 3 isim her defasında farklı bir ünlüyü aralarına alıp onu köşeye sıkıştırıyorlar. Yine tıpkı bir televizyon programı izliyormuş hissine kapılıp telefonla canlı yayına bağlanarak sohbete katılasınız geliyor.
Gülben Ergen hayranlarına da müjde! Yeni Kelebek’te Gülben de program yapıyor! Pardon yazıyor. Kendisi son yıllarda özellikle kadın ve çocuk merkezli sosyal sorumluluk projelerini başarıyla idare eden bir isim malum. Çocuklar Gülsün Diye adıyla kurduğu derneği bilirsiniz. 81 ilde 81 anaokulu hedefi var ve hatta geçtiğimiz yıl bu hedefin 31’incisini Uşak’ta gerçekleştirdi. Gülben Ergen her Çarşamba Hürriyet Kelebek’te “Kalbimi Koydum” köşesinde ülkemizde olup biten sorunlu meseleleri ele alıyor.
Hayata dair keyfe keder yazılarını sevdiğim Onur Baştürk ve İzzet Çapa yukarıda bahsettiğim ve dâhil oldukları yeni köşelerin dışında bireysel köşe yazılarına da devam ediyor tabii. Hürriyet Kelebek’in son sayfası zaten bu iki isim sayesinde her daim favori.
Yeni Kelebek televizyon gibi, ama ötesi! Niye ötesi? Çünkü gazetenin o vazgeçemediğimiz kokusu, sayfaları usul usul çevirmenin verdiği haz hala yerli yerinde. Ben zaten televizyonu gazeteden üstün gören, televizyon düşkünü biri olmadım hiçbir zaman ama pek okuma alışkanlığı olmayan her yaştan televizyon kuşlarına da iyi gelecek bu Kelebek. Okumanın eşsiz tadına Kelebek’le varacaklar.
Kaynak: http://www.popkedi.com/


Bir boomads advertorial içeriğidir.

Bloggerlar Paylaşıyor 1. Yaş Kutlaması Etkinliği

YAZAR : Pazartesi, Mart 28, 2016
Nice yıllara "bloggerlar paylaşıyor". En sevdiğim tarafsız satın alma rehberi.


Hafta sonu İstanbul'a 1 yıldır yazarı olduğum www.bloggerlarpaylasiyor.com sitesinin doğum günü etkinliği için gittim. Gitmem biraz maceralı oldu. Çünkü cuma günü Bursa'ya yeğenimin doğum gününe gitmiştim ve 1 hafta öncesinden İDO'dan feribot bileti almıştım. Sabah 09:00 da ki feribota yetişmek için uyanıp hazırlanırken İDO'dan bir mesaj geldi:"09:00 seferimiz poyraz fırtınası sebebiyle iptal edilmiştir". Çok istediğim, aylardır sürekli konuştuğum diğer arkadaşlarımı görememe fikri beni çok üzdü. Ama " kul kurar, Tanrı yukardan gülermiş" sözü var ya hani, gerçek oldu.  Bir de annem gitmemi hiç istemedi ben de ona "gidecem ben ne olursa olsun" dedim. Öyle dememeli insaoğlu. Velhasıl saatinde gidemedim. Saat 14:30 da ki feribotla gittim. Etkinlik 13:00 'te başladı ben 16:10 da oradaydım. Sonuna yetiştim ama, yetiştim sonuçta.  Diğer yazar arkadaşlarımla tanıştım.
Bizim için kalpli isimli kurabiyelerimiz taaa Kayseri'den gelmiş @nihalin_pasta_v_krabiye_butigi'ne çok teşekkürler.
 
Selin Kolonyaları'nın hediyesi. Özellikle bergamut kokulu kolonyaya bayıldım. Teşekkürler www.selin.com.tr

Etkinlik Sultanahmet Eresin Crown Hotel'de oldu. Tarihi müze olan bir otel. Sadece 2 saat kaldığım için kaçırdığım şeyler oldu tabiki. Gittiğimde Şafak Hanım ve eşi Tolga Bey sitemizle ilgili görüş ve önerilerimizi konuşuyorlardı. Ben de bir süredir düşündüğüm şeyleri anlattım. Sonrasında sponsor firmaların bizler için hazırladıkları hediyeler ve fotoğraf çekimleri vardı. Bir çok firma sponsor olmuş, diğer yazılarımda da anlatacağım ama hepsine teşekkür ediyorum. Bizler için çok güzel hediyeler hazırlamışlar.
Katıldığım ilk etkinlikti ve çok güzeldi. 


 
İşte bu da pastamız.

Bedava Eğlenceli Şeyler Listesi

YAZAR : Perşembe, Mart 24, 2016
Hadi bir oyun oynayalım . Hiç para vermeden mutlu hissettiren şeyler listesi yapma oyunu.  Şu aralar Nil Karaibeahimgil'in kitabını okuyorum da. Sevdiğim yazılarından biri buydu.
 
 
Hadi başlayalım beyin fırtınasına . Benim bir solukta aklıma gelenler;  *Çocuklarla birlikte onlarin bebeklik fotoğraflarına bakmak(inanılmaz eğlenceli. Kendileriyle ilgili yorumları ve kıkıdamalarına paha biçilmez (Amerikan Ekspres kart reklamı gibi oldu)
*Dans etmek. Kesinlikle bedava ve hem ederken hem de sonrasında keyifli hissetmek bedava.
*Yağmurda yürümek.  Yağmurun yağması için para vermeye gerek yok.

Hadi sizde birseyler yazın. Aslında mutluluk çok ucuz.



Dr. Murat TOPOĞLU'ndan 2 Haftada 4 Kilo Verdiren Diyet

YAZAR : Pazartesi, Mart 21, 2016

Haftanın Blogu- raselin

YAZAR : Pazartesi, Mart 21, 2016
 
And the Oscar goes to .....www.raselinturhan.blogspot.com
Eski blogunun adı muzurella idi. Bir süre önce değiştirdi. Kısa kısa notlar şeklinde yazılarını seviyorum. Kendi kendine ya da bir arkadaşınla konuşur gibi yazıyor. Hayatı sorgulayan ve kendi farkındalıklarını paylaşan bir tarzı var. 
Bence kendiniz keşfedin. Bence bırakamaz, arada bir ne yazmış diye bakmaktan kendinizi alamazsınız.

Olun Ya da Olmayın- Sosyal Medyanın Yeni Fenomeni

YAZAR : Cuma, Mart 18, 2016
Sosyal Medyanın yeni fenomenleri çöp karakterler
Nasıl ortaya çıkmış? Facebook'ta "Be Like Bill(Bil Gibi Olun) sayfasının sahibi Milano'da yaşayan bir Moldova'lı Eugeniu Croitoru'nun çizimleriyle başlamış herşey ve hızla yayılmış.İnternet görgü kurallarının nasıl olması gerektiğiyle ilgiliymiş çizimler başta ama sonrasında herşeye uyarlanır olmuş.  Arapça'da ki adı "Bilal" yada "Beşir" İspanyolca da "Jose" gibi kararkterler türetmişler. , Türkiye'de tek bir isim üzerinde uzlaşma sağlanamamış ama yine de de Facebook'ta "Ayşe&Ali Gibi Ol" adında bir sayfa var.
Aslında bunu anlatmayacaktım ben ama Hürriyet'te okuduğum bir haberi paylaşıp "Bu Nannette Hammond Barbie'ye benzemek için yıllarını ve parasını harcadı. Siz onun gibi olmayın" demek için yani sırf bu espiriyi yapabilmek için araştırdım sizler için:)))

Barbie'ye benzemek için 1,5 milyon TL'ye yakın para harcadı

42 yaşında ABD Ohaio'da yaşayan 5 çocuk annesi Nannette Barbie bebeklere benzemek için bugüne kadar 500 bin dolar para harcamış.
 

Ben dehşete kapıldım okurken. İnsanın bu derece şuurunu yitirmesine ama daha da hayrete düştüğüm şey eşinin onu destekliyor olması ve söyledikleri " O harika bir eş ve anne. Onun mutluluğu benim için her şeyden önemli" demiş adam. Yani ne diyiiiim bulmuşlar birbirlerini. Tabi paraları da adam harcıyor.
 
Bu hanımefendi genç kızken görüntüsü yüzünden çok ezik hissediyormuş kendini. Çok kompleks yapıyormuş ki yukarıdaki fotoğraflara bakınca fena da değilmiş hatta hoşmuş bence. Şimdi neye dönüşmüş yorum sizin. 
Yani aslında alan razı satan razı bana ne oluyorsa ? Beni sadece böyle örneklerin kanıksanıp genç kızlara örnek olmasından endişeleniyorum. Doğrunun, olması gerekenin bu olduğunu sanıp kendine işkence edecek kadınlara "hayııır lütfen kendinize bunu yapmayın, size bunun güzel olduğunu söyleyen, öyle olmanız için baskı yapan medyaya inanmayın" diye bağırarak uyarmak istiyorum.
Robotlar çizgi filminde bir cümleyle yazımı bitirmek istiyorum. Yeni robot parçaları satan çok büyük bir şirketin CEO'su olan robot diyor ki; "Robotlara oldukları gibi güzel olduklarını söylerseniz nasıl para kazanırız". Değil mi ama? 




Yer Yerinden Oynarmış Hah

YAZAR : Perşembe, Mart 17, 2016
Paramparça dizisini annem bizde kaldığı dönemde 1-2 kez izlemek zorunda kalmıştım. Sürekli zengin-fakir muhabbetinden bay geldiğinden de nefret etmiştim diziden. Ama Nurgül YEŞİLÇAY'ı çok severim. Başarılı bulurum. Erhan Petekkaya'nın da karizmatik olduğunu düşünürdüm ama Nurgül'e yaptıklarından sonra gözümden düştü. Çok üzülmüştür eminim benim gözümden düştüğüne ama ne yapalım o da yapmayacaktı böyle .
www.gunlukbasagrisi.blogspot.com blogunda gördüm ve Nurgül Yeşilçay'ın Ayşe Arman'la röportajını ve konuyu da oradan öğrendim diyebilirim. Konuyu okuyunca da tüm feminist duygularım tavan yaptı ve "paylaşmalıyım" dedim.
Kadın olmak çok zor ülkemde. Aslında dünyada da . Ama susmazsak, kendimizi savunursak ve birlik olursak daha güçlü oluruz.
Aşağıdaki röportajı okuyun derim ama okumak istemezseniz konuyu size özet geçeyim.
Bir süredir magazin programlarında Nurgül Yeşilçay'ın diziden ayrılacağı, Erhan Pettekkaya ile anlaşmazlık yaşadığı , bu yüzden ayrılacağı falan çıkıyordu. Sonra Nurgül Yeşilçay ayrıldı diziden ve reytingler düşünce Erhan Petekkaya "Nurgül Yeşilçay'ın diziden neden ayrıldığını açıklarsam yer yerinden oynar" diye bir açıklama yapmış. Nasıl bir ego, kendini aşırı önemseme halleriyse artık . Bu açıklamanın üzerine Nurgül de gitmiş röportaj yapmış. Kendisi de kadın haklarını çok savunur bilirim. Korkmamış, dimdik cevap vermiş . Aferin diyorum. Ayrıntıları okuyun bence ama ne olmuş ta yer yerinden oynarmış onu söyleyeyim. Dizide iki sevgiliyi oynadıkları için Nurgül demiş ki "öpüşmemiz gerek, gerçekçi olmamız için". Erhan da "yok ben öpüşmem, Anadolu gittikçe daha muhafazakar oluyor, hoş karşılanmaz. Sende amma meraklısın öpüşmeye, sen zaten alışıksın böyle şeylere" demiş. Konu bu yani. Ama röportajı kesinlikle okuyun derim. Sinir olacaksınız. Kadına yönelik şiddet bu da bir tür.


Veli Toplantısı, Ödev Sorunsalı

YAZAR : Çarşamba, Mart 16, 2016
Sosyal medyada okuduğum bir yazı duygularıma tercüman oldu. Aşağıda sizinle paylaşıyorum. 
"Bugün oğlumun veli toplantısındaydım. Daha doğrusu öğretmen-veli görüşme gününde. Ortaokulda olan oğlumun sanırım altı öğretmeni ile görüştüm. Her bir öğretmenin odasının önündeki kuyrukta uzun uzun bekledim. Her görüşmenin üç dakika sürmesi gerektiğine dair pek çok uyarıcı asılmışken etrafa bazı veliler nedense içeriden çıkmakta zorlandılar. Öğretmene ya çok şey sordular ya çok şey anlattılar, bilemiyorum.
Benim görüşmelerim pek üç dakikayı geçmedi çünkü hemen hepsinde aşağıda yazacağım aynı konuşmaları yaptık. İçeri giriyorum, kendimi tanıtıyorum. Öğretmen listesinden öğrenciyi buluyor ve başlıyor ;
“ Hoş geldiniz, oğlunuz çok akıllı bir çocuk. Arkadaşlarına ve bizlere karşı duyarlı ve saygılı. Not ortalaması şöyle, ama ödevlerini sıkı takip etmiyor. Lütfen siz takip edin.”
Dinliyorum, son cümleye kadar.
“ Ben ödev takip etmem Hocam. Kendisi yapar ise yapar, yapmaz ise sizin göstereceğiniz tepkiye ve sonuçlarına katlanır.”
“ Ama biliyorsunuz bizim okulumuzun velilerinde ödevleri takip edebilmesi için bir sistem var. Bunu yapmanız için kuruldu bu sistem.”
“ Evet o sistemi duydum ve henüz hiç bakmadım. Bakmayı da düşünmüyorum. Ödevleri takip etmesi gereken kişi oğlum ve kontrolde sizin işiniz, benim değil.”
“ Peki, bunu neden yapıyorsunuz ?”
“ Hocam, ben de eğitimciyim ve ödevin aile de bir soruna dönüşmesine karşıyım. Tamam tekrar öğrenmeyi pekiştirmesi açısından yararlı ama kontrolcüsü veli olmamalı. Kontrol veliye bırakıldığında ve bu konuda takip veliden beklenildiğinde evde bazı sorunlara sebep olabiliyor. En basiti anne-baba ve çocuk arası her akşam bir ödev gerginliği yaşanıyor. Tüm günü okulda geçiren çocuğun bir de evde sınırlı zaman geçirdiği anne-babası ile ödev yüzünden sorun yaşamasını doğru bulmuyorum. Ben her akşam oğluma yapması gereken ödevleri var ise yapmasını hatırlatır ve bırakırım. Yapmaz ise okulda ki sonuçlarına katlanacağını bilir.”
“ Ama unutmayın, iki sene sonra TEOG sınavı var. Şimdiden başlayıp daha fazla test çözmesi gerek.”
“ Sayın Hocam, TEOG sistemi iki sene sonra neye dönüşecek belli bile değil. Üstelik benim ne oğlumdan ne sizden o sınava hazırlanıp, muhteşem bir sonuç getirmesi yönünde bir beklentim yok. Elinden geleni yapar, bu iyi bir sonuç getirirse ne ala, getirmez ise ona göre bir süreç yaşarız. Şimdiden ilerde ne olacağı belli olmayan bir sistem için çocuğumu zorlamam.”
“ Anladım, ilginç bir velisiniz. Pek karşılamıyorum sizin gibi veli ile, daha çok çalışsın, daha çok test çözsün dediğimde çoğu veli memnun oluyor. Ve onlarda benden aynısını istiyor. Sizin benden istediğiniz bir şey var mı ?”
“ Var Hocam, tek bir şey istiyorum. Çocuğumla olumlu duygusal bağ kurun lütfen. Çünkü benim oğlum sevmediği öğretmenden bir şey öğrenmiyor. Ve ben inanıyorum ki tüm çocuklar böyle. Eğer siz onlarla olumlu duygusal bağ kurarsanız, bu bağ sayesinde derste anlattığınız her şeyi dikkatle dinleyecek ve doğal olarak öğrenecekler zaten. Her çocuğu sevmek zor, bunu yapın demiyorum ama en azından olumlu bir bağ kurun. Benim oğlum işitsel ve görsel bir çocuk, yani sizinle olumlu bir bağı varsa derste anlattığınız, tahtaya yazdığınız her şeyi zaten öğreniyor. Ve inanın bana bunun üstüne ödev yapmasına da gerek olmuyor.”
Teşekkür edip çıkıyor ve diğer öğretmenle aynı şeyleri konuşmak üzere yan odaya geçiyorum.
Uzun yıllardır hem eğitimciyim hem anneyim. Hem öğrencilerimden hem çocuklarımdan bu konuda çok şey öğrendim ve yaşadım.
Sırf öğretmenini sevmiyor diye başarılı olduğu bir derste gerileyen ya da öğretmenini sevdi diye daha önce hiç ilgisi çekmemiş derste birden çok ilgili olmaya başlayan öğrenciler gördüm. Öğretmenlik cidden çok zor bir iş bunu ben de yaşıyorum. Her öğrenciyi sevmek ya da her an sevgi dolu davranmak kolay yapılır bir şey değil. Ama şunu unutmamak için ben kendimi sık uyarıyorum;
“ Öğrencilerin sana olan duyguları çok önemli ve eğer bu mesleğe soyunduysan sınıfa girdiğin anda her çocukla bir şekilde olumlu duygusal bir temas kur. Bazen bir söz, bazen bir göz teması, bazen belki sırtını sıvazlama ya da başını okşama ile seninle bir bağ kurmadan o sınıftan tek bir öğrencinin bile çıkmasına izin verme. “
Sema Deniz"


Ankara- Bu Son Olsun

YAZAR : Pazartesi, Mart 14, 2016

Nerede bir can ölse,Oralı olur yüreğim, olmalı zaten.Olmazsa "insan" olmaz yüreğim..Ahmed Arif.


Bu sabah yağmur var Ankara'da. Sanki dün ölen masum insanlar için ağlıyor gökyüzü. İnsanın insana ettikleri için ağlıyor. "Geleceğimizden korkuyorum, çocuklarım için endişeleniyorum" bile demek istemiyorum. Bazılarının tam da yapmak istedikleri şeyi başardıklarını hissetmesinler diye.  Korku ülkesi olmayacağız. Benim korktuğum bunu kanıksamak. İnsan doğası gereği her şeye alışıyor. Toplumun alışmasından korkuyorum. Yaşatma ülkeme Allahım. Bir daha olmasın.
"Bugün dua ettim hepimiz için, Yüce Tanrı insanı affetsin".

Haftanın Blogu: Mavianne

YAZAR : Cumartesi, Mart 12, 2016
 
Bu hafta Haftanın Blogu etkinliğini yapmayı unutmuşum. Hemen seçelim o zaman. 
Seni seçtim güzel blog .www.mavianne.blogspot.com

Mavianne galiba kendisi mavi gözlü olduğundan, yok yok iki erkek annesi olduğundan olsa gerek adı mavi anne olmuş(bu benim tahminim). Kendisiyle gerçek hayatta da tanıştığım için çok mutlu olduğum insanlardandır Fatma. Enerjisi süper bir kadın. Blogunda en çok ne seviyorum diye düşündüğümde ilk aklıma gelen röportajlar, fotoğraflar, gezdiği yerler.... Aslında genel olarak hepsini seviyorum. Kendisi gibi güzel:)))
Mavianne sen yapıyor musun bu etkinliği yapmıyorsan seni davet ediyorum. Sende katıl.

En İyi Balık Yağı Hangisi?

YAZAR : Cuma, Mart 11, 2016
Balık yağı - omega 3 kapsül kullanımı ile ilgili yaptığım araştırmalarda omega 3 kapsül kullanımını doktorların tavsiye ettiğini gördüm. Omega 3 ün faydaları; Kilo verme, depresyon, panik atak bozukluğu ve kalp-damar sağlığının korunması, vb..... Çok faydası olduğu bilinen balık yağını kullanmalı mıyız? En iyi balık yağı hangisi? Hangi balık yağı hapını  kullanmalıyız ya da satın alırken içeriğinde neler olmasına dikkat etmeliyiz? gibi soruları araştırdım ve araştırmalarımı sizlerle paylaşmaya karar verdim. Bu yazıda sizlere en iyi balık yağı ,omega 3 faydaları ve omega 3 nelerde var? bahsedeceğim. Özellikle Dr. Canan KARATAY ve Dr. Osman MÜFTÜOĞLU Omega 3'ü tavsiye ediyorlar.

Balık yağı nedir? Omega 3 nedir?

Öncelikle ikisi aynı şey değil. Balık yağı balıktan elde edilir ve içinde Omega 3 bulunur. Ayrıca balık yağının içinde daha farklı vitaminler(örneğin D Vitamini) bulunmaktadır.Sağlığımız için Omega 3 çok önemlidir. Ama balık yağı tek Omega 3 kaynağı değildir. Bir deniz canlısı "krill"den de omega 3 elde edilmektedir. Keten tohumu da bitkisel kaynaklı bir omega 3 ihtiva eder. Keten tohumu yağındaki Omega 3'ün adı APA'dır.Balık yağında bulunan Omega 3 yağ asitelerinin ismi EPA ve DHA 'dır.

Bazı balık yağları %60-70 Omega 3 içerirken bazıları sadece %5-10 Omega 3 içerebilir. Bu da bize bazı balık yağlarının neden ucuz olduğunu gösterir. Yani kocaman kapsülleri yutup vücudunuza çok az omega 3 alıyor olabilirsiniz. Bu yüzden satın aldığımız kapsüllerde EPA VE DHA değerlerine bakmalıyız.İçeriğinde ki EPA ve DHA miktarı arttıkça fiyatta artıyor.

Balık yağı besin takviyesi kullanmalı mıyız?

Prof.Dr. Osman MÜFTÜOĞLU "C Vitamin, B12 vitamin ve Omega 3 vücudumuzun olmazsa olmazları" diyor ve "besinlerle alınamıyor ise Omega 3 kapsül kullanımının faydalarının tartışılmaz olduğunu" belirtiyor. Besinlerle bu ihtiyacımızı karşılayabilmek için haftada 2 gün deniz balığı yememiz gerekiyor. Eğer bunu yapamıyorsak tablet kullanabiliriz.
Ve eğer amacımız kalbimizi korumak, damarları esnek ve sağlıklı  tutmak, trigliserid seviyesini düşürmek, kanı inceltmek, ritim bozukluğunu engellemek ise kullanacağımız Omega 3'te EPA değerlerinin yüksek olmasına dikkat etmeliyiz.
Amacınız beyninizi güçlendirmek, dikkat ve konsantrasyon  süresini arttırmak, gözlerinizi güçlendirmek ise kullanacağınız Omega 3'te daha fazla DHA olmasına dikkat etmelisiniz.
Özellikle büyüme çağındaki çocuklarda ve ergenlerde öncelikle DHA takviyesi gerekli.
Ayrıca Dr. Osman Müftüoğlu keten tohumu yağı tabletlerinin kullanımını çok önermiyor. Ceviz yiyerek ya da öğütülmüş keten tohumunu yoğurt veya salatalara koyarak tüketmenin daha faydalı olduğunu söylüyor.
Ayrıca Omega 3 depresyonda da çok sık destek olarak tercih ediliyor.
Yaşları 7-9 arasında olan çocuklarla yapılan bir çalışmada günde 1000 mg DHA desteği alanlarda dikkat dağınıklığında azalma, konsantrasyon ve hafızada artış görüldüğü tespit edilmiş. Çocuklarda özellikle beyin ve hafıza gelişimi için  DHA miktarının en az 600 mg olması gerekmektiği ve dikkat dağınıklığı olan çocuklarda bu miktarın 1000 mg olması uzmanlar tarafından önerilmektedir.
 
Biz Kimiz Kadınız Derki:
Omega 3 kullanacaksak satın alacağımız üründe;
*Soğuk pres yöntemiyle elde edilmiş olmasına,
*Okyanus balığı olmasına(deniz balıklarında ağır metal sorunu olabileceğinden)
* EPA VE DHA değerlerinin yüksek olmasına dikkat etmemiz gerekiyor.www.e-doktorunuz.com sitesinde önerilen EPA-DHA oranı günlük doz 250-500 mg'dır.
*Çocuklar, yaşlılar ve hamileler DHA'sı fazla olan Omega 3 kapsüllerini tercih etmeliler.

 







Kansere Yenik Düşen Bir Doktorun Duyguları

YAZAR : Perşembe, Mart 10, 2016
Uşak’ta uzun yıllardır diş doktorluğu yapan  Tolga Aydın, iki yıldır tedavi gördüğü lenf kanseri nedeniyle evinde rahatsızlanarak iki gün önce Uşak Devlet Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesi’ne kaldırıldı. Aydın, yapılan tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi.
Evli ve bir çocuk babası olan Aydın ölmeden önce kanserle ilgili duygularını belirttiği yazısını Facebook’taki kişisel sayfasında paylaştı. doktorlarsitesi.net internet sayfasının haberine göre Dr. Aydın’ın kanser hastalarına umut veren yazısı ise şöyle:
Kansere yenik düşen bir hekimden Kansere yenik düşen bir hekimden Kansere yenik düşen bir hekimden Kansere yenik düşen bir hekimden Kansere yenik düşen bir hekimden  Kansere yenik düşen bir hekimden Kansere yenik düşen bir hekimden hayat dersi talk to your doctor small
GERİDE BU MESAJI BIRAKTI
“Kansere hiç yakalanmamak bizim için daha büyük bir şans olmaz mıydı? Benim yaptığım ise bu olumsuzluktan bir başarı öyküsü çıkarabilmekti sadece. Küçük şeylerin kıymetini daha iyi anladım sayesinde. Önceleri beni ıslatan yağmur kanserden sonra hiç ıslatmadı. Kanserden önce her gün gördüğüm güneş dev bir nükleer reaktör değilmiş meğerse, doğuşu ve batışı başka şeymiş. Kuyruk sallayan köpek, mırıldayan kedi, penceremin kenarında ekmek bekleyen güvercin ne destansı olaylarmış. Damla damla biriken koca bir mutluluk deniziymiş hayat. Hazır bir mutluluk aramak ne büyük gafletmiş. Hiçbir şeye şaşırmamayı, güvenilen dağların çoğu zaman karlı olduğunu, güvensiz sanılan dağlarda ise enfes çiçekler yeşerdiğini ben onunla savaşırken öğrendim.
PAHALI ARABALAR DEĞİL SADECE…
Mükellef sofraların, marka giysilerin, pahalı arabaların, şatafatın mutluluk olmadığını, mutluluğun sadece sevgiden geçtiğini öğrendim. İnsanların bir hedefi olması gerektiğini, o hedefler için savaşılmasını, cesur olmayı, direnmeyi, boyun bükmemeyi ben onunla dans ederken öğrendim. Almanın değil vermenin insanı daha mutlu ettiğini, sorumluluğu, yardım severliği bana o aşıladı. Uyanmayı sadece gözünü açmak olarak bilenler için bir şafak var ki ne kadar da sıradanmış meğer. Hadi aç gözlerini aç yüreğini. Güneşi bizim gözümüzle göremeyen o kadar çok insan var ki.” Kaynak: doktorlarsitesi.com

Biz Kimiz Kadınıııız! O Zaman Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun

YAZAR : Salı, Mart 08, 2016
Biz Kimiz Kadınıııız! O Zaman Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun
Günaydın
Kadın gibi güzel bir dünya olsun, Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun. 
Sabah radyoda günün anlam ve önemine binaen 2015 İstatistiklerinden bahsediyorlardı. 2015 yılında Türkiye'de şiddet gören kadın oranı %35 miş ve Orta Anadolu'da bu oran %42'ymiş:((( Güzel şeyler söylemek lazım azizim ama gerçeklerde bunlar. Başımızı kuma gömerek gerçekleri değiştiremeyiz.

Yüce insan Atatürk sen ne güzel ne büyük bir insanmışsın.

Blogger tarafından desteklenmektedir.